Salı, Mayıs 21
Pazar, Mayıs 19
Küme Düşen Beşinci
Bölgesel Amatör Lig'i uzun süredir pek takip etmiyorum. Bu sezon puan durumuna bile her hafta bakmadım. Eskiden en azından bunu yapardım. Üstelik bir aralar çok sıkı bir şekilde takip ettiğimiz Kartalspor, bu sezon BAL'da mücadele ediyordu. Fakat yine de gözümden uzak kaldı.
Bunun en önemli nedeni, tartışmaya açık statüsü. Ve o statü, gitti Kartalspor'u vurdu.
Sezon başında "Kartalspor şampiyon olur mu, yukarıya geri döner mi, eski günleri yakalar mı?" diye soruyorduk. Kulüp son yıllarda paraşütsüz bir düşüşe geçmişti. 2.Lig, 3.Lig derken kendini BAL'da bulmuştu. Geçen sezon kötü geçmiş ve son anda ligde kalmıştı. Fakat bu sefer hedef yukarısıydı ve sezona da iyi başlandı. O nedenle bir umut vardı.
Kartalspor, ilk dört hafta gol yemedi. İlk yenilgisini Ocak ayında, sezonun 15. maçında yaşadı. Tam olarak ne olduğunu bilmiyorum ama son dönemde puan kayıpları yaşandı. Liderlik şansı giderek azaldı. Kritik deplasmanlarda yenildiler. En önemlisi Modafen maçıydı. 2-0 yenildi Kartalspor. O maçı kazansaydı, sezon sonunda şampiyon olacak Modafen'in önünde bitirecekti ligi. Sözün özü, sezon 26 maçta sadece dört kez yenilerek sona erdi. Puan tablosunda yer, şampiyonun beş puan gerisinde beşincilikti. Ve Kartalspor küme düştü...
BAL'ın kontenjana dayalı sistemi, grubunu beşinci sırada bitiren ve şampiyonluğu kaçıran takımı Süper Amatör'e yolladı. Ligin son haftasında Çengelköyspor, son dakika golüyle Lüleburgaz İstasyonspor'u yenemeseydi küme düşen onlar olacaktı. Kartalspor ile Çengelköyspor ligi aynı puanda bitirdi, averajla küme düşen lig beşincisi Kartalspor oldu. Garip bir durum...
40 yıl sonra amatöre düşen Kartalspor'un 19 puan fark attığı Tekirdağspor, play-out bile oynamadan ligde kaldı mesela. Sekizinci grubunun beşinci Ödemişspor, beşinci grubun dördüncüsü Mut Belediyespor, üçüncü grubun altıncısı Araklıspor küme düştüler. Anlam vermek kolay değil.
Hangisi doğrudur onu da bilmiyorum? Şehirlerin kontenjanı olmasa BAL, üç büyük şehirden mi oluşur? Emin olamıyorum. Fakat çok dramatik sonuçlar çıkıyor ortaya.
Bu arada, BAL'da başka türden hüzünlü sayılan hikayeler de mevcut. Aydınspor, Orduspor, Çanakkale Dardanelspor gibi, bir zamanlar Süper Lig'de mücadele eden takımlar küme düştü. Futbol böyle bir oyun, diyecek bir şey yok. Kötü yönetilen dipsiz kuyuyu boylar... Beşincinin bile küme düşebildiği bir yer burası. Kimsenin adına, tarihine bakmazlar... Efendilik arayan Süper Lig'e gitsin!
Cumartesi, Mayıs 18
Knock
Omar Sy büyük oyuncu. Ya da şöyle diyelim. Oyunculuk yeteneği kısmını değerlendirmek biz izleyicilerin haddi olmasın. Fakat şu bir gerçek ki; oynadığı her filmde bir ışık saçıyor, bir enerji yayıyor. Üç tane filmini izledim, üçünde de filmi taşıyan adamdı.
Tamam; zaten üç filmin de güzel hikayesi vardı. Zaten güçlü bir kurguya sahiplerdi. Fakat Sy olmasaydı, bence aynı etkiyi yaratamazlardı. Gerçi Inthouchables dışında geniş kitlelere ulaşan da olmadı. Yine de hem o hem de Samba'dan sonra, Knock da hafızamda tatlı bir yer edindi.
Knock adlı kahramanımız, küçük bir kasabaya gelir ve doktor olduğunu söyler. Ondan sonra da olaylar gelişir. Bu tarz filmleri seviyorum. Mekan ufak. Çok fazla dağılmıyoruz. Güzel bir ortamın içinde kalıyoruz. Bir kasabadayız. Şehre bile çok az iniyoruz. Vizontele veya Mediterraneo gibi. Ayrıca kasabada farklı karakterler görüyoruz. Küçük bir dünya yaratılıyor ama buna rağmen tempo düşmeden izliyorsunuz. Gerçi Knock'un ortasında bu konuda bir sıkıntı yaşıyoruz. Orada da dev cüssesiyle enerji saçan Omar Sy devreye giriyor.
110 dakikalık filme Omar Sy'a mal etmek de haksızlık olur. Hem yöneten hem yazan Lorraine Levy bence iyi iş çıkarmış. Kurgu iyi demiştik. Kamera kullanımı ve görüntüler de çok iyi. Mesela filmi bitiriş şekli benden tam not aldı. Ayrıca müzikler de çok eğlenceli.
IMDB'de neden 6 puanda kaldığımı anlamadım. Daha fazlası olmalıydı. Türkiye'de de pek bilinmemiş. En azından bazı festivallerde gösterilebilirdi. Belki de gösterilmiştir ama internette pek yorumuna rastlamadım. Denk gelene kesinlikle tavsiye edilir.
Cuma, Mayıs 17
İfade
İşimi çok vererek yapmaya çalışıyorum. Herkes gibi hatalar yapıyorum. Bazen tümüyle yanılıyorum, gayet de doğal olarak eleştiriliyorum. Sonuçta ben 45 yıldır futbolla meşgulüm. 40 yıla yakın süredir kamuoyuna iş yapıyorum. Bana hâlâ "Taraflı yorum yapıyor, çıkar peşinde" falan dendiğinde ben kendime kızıyorum. Demek ki bu 45 yılda kendimi ifade edememişim diye düşünüyorum.