Bu hafta İspanya'nın iki önemli takımı karşılaşıyor. A.Madrid muhteşem atmosfere sahip Vicente Calderon'da Barcelona'yı konuk edecek. İlk maç Nou Camp'ta çok farklı bitmişti. 6-1 yendi Barcelona. Şampiyonlar Ligi yorgunu iki takımın mücadelesinde gözler Agüero ve Messi'de olacak. Benim Avrupa Ligleri’nden hatırladığım en eski maçlardan birini anlatmak için tam sırası o zaman. Sene 1993, aylardan ekim yer yine Vicente Calderon.
Bu maçı hayal meyal hatırlıyorum. Nasıl izledğimi hiç hatırlamıyorum. Televizyondan naklen mi sonrasında özet olarak mı hiç emin değilim. Belki de hafıza yanılgısıdır. Ama hatırlamam için çok önemli bir nedeni de barındııryordu. Ne maçın büyüklüğü, ne skoru, ne Şampiyonlar Ligi'nde Barcelona'nın rakibimiz olması, ne de başka birşey. Tamamen Kosecki ile ilgili.
1.5 sene oynadı Türkiye'de Kosa. Sonra İspanya'ya gitti. A.Madrid'in 10 numarasını giydi. O meşhur maçta olduğu gibi. Vasat bir sezondu Madrid için. Zaten Barcelona silip süpürüyordu tüm Avrupa'yı. Gerçi sezon sonunda Milan süpürecekti onları. Onlar da Deportivo’nun elinden mucizevi bir şekilde şampiyonluk kapacaklardı. Madridliler’in Kosecki'den başka yıldız diyeceğimiz tek adamları Caminero'ydu. Oysa Barcelona, şu an bile ezbere sayabileceğim bir kadroya sahipti. İspanya’da acaba " Barcelona kolej havası yakaladı" geyiği dönmüş müdür? Dönmediyse hakkını verelim biz döndürelim. Evet kolej havası vardı Barca'da. Kalede sezonu ve Barcelona kariyerini Milan'dan 4 gol yiyerek tamamlayacak olan Andoni Zubizaretta, defansta Avrupa Futbolu'nun o zamanların Garry Neville'i Albert Ferrer, sert şut konusunda Hami Mandıralı ile kapışan Ronald Koeman, Rafael Nadal'ın amcası Mıguel Angel Nadal, rakiplerine kabus olan Jon Goikoetxea, sol beklerin şahı Sergei Barjuan, şimdi hoca olan "Pep" Guardiola, kaptan gibi adam Jose Mari Bakero, Eusebio Sacristan. Bunların takımın kazmalarıydı. Kazmalar buysa diğerleri neydi? Dünyanın en iyi top süren ailesi Laudruplar'ın Michael'i, isminden dolayı mahallede herkesin hasta olduğu Aitor Beguiristain, Bulgaristan'ı dünyaya tanıtan Hristo Stoichkov ve yazın dünya kupasını kaldıracak olan Romario.
Calderon'a çıkan 11'de bu isimlerden bir harman. Hoca Cruyff çıkartır bir 11. Bize laf düşmez. A.Madrid'e de düşmedi zaten. Fırtına gibi başladı Katalanlar(!). Galatasaray-Arsenal ve Galatasaray-Milan maçlarından hatırlayacağımız Lopez Nieto düdüğü çalınca Barcelona gollere başladı. Romario ilk 45 dakikada 3 kere sarstı fileleri. 10’ar dakika aralarla. 15’te salladı, 25’te attı, 35’te yazdı. A. Madrid defansı, hatta tüm takım esrar çekmiş gibiydi. Koşacak mecalleri yoktu. Maç gollere rağmen uyku getirecek cinstendi. Romario elini kollunu sallayarak gol atıyordu.İlk yarının son dakikasında ilk kıvılcımı Kosecki yaktı. Soldan hızla geldi. Galatasaray'dan bildiğimiz "topu atarım ileride yakalarım" deparını attı. Çizgiye inince yerden ortaladı ama Madrid forvetleri sonuç alamadı. İlk yarı 3-0 bitti.
İkinci yarı soyunma odasında ne konuşuldu acaba. Ya da o son pozisyonun etkisi oldu mu? Bilemeyiz. Barcelona atağa kalkarken ortasahada muthiş bir presle karşılaştı. Total Futbol'a ters bir şekilde topu geriye doğru oynarken Kosecki depara kalktı. Boşta kalan topu önüne aldı. Koeman'ı arkasına taktı, Zubizaretta'nın yanından ilk golü atıverdi. Skor:1-3
Golden sonra, 55.dakikada Atletico kaleye 35 metre uzaklıktan serbest vuruş kazandı. Pedro topa inanılmaz bir şekilde vurdu. Top doksana girmedi, ama doksana girse bu kadar güzel olmadı. Fark bire inmişti. Artık maç yeniden başlıyordu. Arkadan gelen avantajlıdır ne kadar doğru bir önerme olacakmış göreceğiz.
Galatasaray formasıyla Werder Bremen'e attığı golün benzerini bu sefer Barcelona'ya atıyordu Kosa. Kalecinin uzun degajında bu sefer Erdal Keser değil Barcelona sağ beki kafayla ona indirdi. Kosecki böyle maçların böyle anlarında böyle topları affetmezdi. Skora denge geldi. Ama sahada Barcelona çöktü, artık Atletico'nun gecesiydi. Vicente Calderon'u bilsem, bilenler için söylerdim ama bilmiyorum. Aynı kaleye 6 gol atıldı. Kosecki golden sonra o kalenin arakasındakı tribünlerde bulunan Madridlilere koştu Kosecki. Tribünler severdi Kosa'yı.
Barcelona'nın "tiki taka" yerine "vur-kır-parçala"ya döndüğü dakikalarda Atleticolu futbolcular inanılmaz bir soğukkanlılık ve sabır gösterdi. Ama bir anlık sinir Pirri'nin kırmızı kart görmesine neden oldu. Nieto Atletico'yu 10 kişi bıraktı.Eksik kalan takımın üzerine çökne Barca golü kovalamaya başladı. Tam bu anda, maçın son analırnda Atletico ceza sahasında Romario yerde kaldı. Nieto devam dedi. Tek pas Kosa'yı buldu. Kosa deparı attı, yanına Caminero'yu aldı. Mahalle baskınına giden çocuklar gibiydiler. 2ye 2 pozisyonda gülen golü yazan Caminero oldu. Tarihi yazan ise Kosecki önderliğindeki Atletico.
Bu hafta da tarihi bir maç izleme dileğiyle...
guardiola'yı kazma yapmak da baya hoş olmuş.. eğer o kazmaysa dünyada yetenekli oyuncu yok zaten..
YanıtlaSilhafif bir kinaye o
YanıtlaSilo yıllardaki barcelona için düşününce evet belki kazma değildi ama "düz topçu" deniyordu. şu andaki xavi durumu. messi henry etoo gibi isiimlerin yanında xavi'nin goz ardı edilmesi en çok konusulan konudur zaten. "pep" de biraz o hesaptaydı.
koeman'a da kazma dedim mesela o doğrultuda, rakip ceza sahasında oynamayan adama yeteneksiz gözüyle bakılır.