Biraz Fenerbahçe yazısı yazmak lazım. Karşıyaka’ya, Sakaryaspor’a daha çok yer ayırdım bu blogda. Oysa blogun asıl sahibi Fenerbahçeli. ( bu arada yavaştan bağıralım lider geliyor lider, şafak:2).
Fenerbahçe son iki sezonu kupasız geçirdi. Fenerbahçe gibi müzesi kupalarla dolu bir takım için bu rahatsız edici bir durum. Oysa geçen sene oynanan bir çeyrek final var ki, müzede kupayla temsil edilemesede, 102 yıllık camianın en önemli başarılarından biridir. Ama zihinler hep geriden geliyor Fenerbahçe’de. Misal biz bu sene en formda zamanımızda, Fener’i en kötü haliyle yakaladık ama yine 4 tane yedik. Kadıköy'de yenilen 4.gol, Hamburg maçında Oliç’in attığı 3.gol kadar koymadı. Oysa geçen sezon Nonda’nın attığı gol Dereağzı-Samandıra hattını Londra’da yenilen 2.golden daha çok sarstı. Hedef Galatasaray’ı sezon içinde geçmek olduğu müddetçe ilerleme kaydedilemez. Aynı şey bizde de geçerli tabi.
Fenerbahçe’nin bu seneki başarısızlığın sebebini bilemem. Fenerbahçeli olanlar daha iyi çözer. Ama bir altta yazdığım yazıda satır aralarında geçen ego problemi bu tarafta da olayların baş aktörü. Spor müdürlerine “ben sizden daha çok biliyorum.” diyen bir başkanın aldığı kararlar bu sezona damgasını vurdu. Aragones’i Zico’ya tercih etmek büyük bir yanlış olmayabilir ama Zico’nun ligdeki başarısızlığını “bu takımın yürüye yürüye şampiyon olması lazımdı.” diyerek değerlendirmek büyük bir hataydı.
Oysa Zico bırakın çeyrek finali onu bunu, Fenerbahçe’nin yıllarca içine işleyen panik havasını, stresi gerginliği ortadan kaldırmıştı. Hasan Ali Atasoy gibi yazarlar bunu Aziz Yıldırım’a bağlarken, Fenerbahçe’yi Aziz Yıldırım öncesinde sanki Zeytinburnu, sanki Beykozspor gibi gösteriyorlar ki bu sefer o ego şişince kızamıyorsunuz. Ve devrim kendi çocuğunu yer misali siz de bir gün ansızın kendinizi FB TV stüdyolarının dışında bulursunuz. Tıpkı Serhat Ulueren’e yaptığınız gibi.
Uzamasın. Fenerbahçe bu ülkenin 3 büyük kulübünden biridir. Başarısızlık en çok onla özdeşleşmiştir. Bunu alay etmek maksatlı olarak söylemiyorum. Lefterli zamanları, Canlar, Fikretler şarkılarını bırakın. 1980li yıllarda doğanların çocukluk yıllarında Fenerbahçe şampiyonluğunu görmesi hayaldi. 1985’ten itibaren 2004 nisan ayına kadar sadece 1989-1996 ve 2001’de şampiyonluk yaşandı. 19 yılda. Kupa hasreti ise hala devam ediyor. Avrupa ise hiç olmadı akıllarda. Ama bu Fenerbahçe her zaman en üstlerdeydi. Çünkü Fenerbahçe en iyi futbolcuları, en kariyerli teknik adamları alırdı. Başkanlar önemliydi ama her zaman koltukları sallanırdı. Kimsenin yeri garanti değildi. Topçunun da, hocanın da, başkanın da. Çünkü takım bir kişinin değil tüm camianındı. Bu sefer öyle olmadı ama. Kendi yapısına ihanet edince başarısızlık daha fazla koydu. Tıpkı Real Madrid gibi. Demek ki bazıları futbolu iyi bilse de yıllardır içinde olduğu camiayı pek bilememiş. Veya o camianın ruhunu, yaptığı stadyumun duvarları gibi değiştirebileceğini sanmış. Ama insan ruhu, hele konu tuttuğu takımsa, sene 2009 da olsa bir stadyumun duvarlarından daha farklı tepkiler verir. İlerleyen günlerde sonuçlar daha net ortaya çıkar, ama dünkü mağlubiyet büyük ihtimalle hayırlı oldu Fenerbahçe için. Aragones’in veya topçuların gitmesine neden olacağından değil. Hakim olan zihniyetin ne kadar yanlış olduğunu görmek için.
Bu arada bir not. Fenerbahçe için umut ışığı. Bir Galatasarylı olarak yazmak zorunda hissediyorum. Kim koyarsa koysun allah razı olsun deriz eyvallah. Dün de Beşiktaşı’ı destekledim itiraf etmenin sakıncası yok. Ama msn iletilerinde, facebooklarda Beşiktaş galibiyetiyle övünen Galatasaraylılar gördükçe Fenerbahçeli olmak daha büyük anlam kazanıyordur. İslam Çupi’yi bu kadar haklı göstermeye gerek yok.
Yukardaki başlık, özellikle 90lı yılların başında kullanılan bir sıfattır. Alay maksatlı değildir.
fenerbahçeli değilim ama "kim koyarsa koysun allah razı olsun"
YanıtlaSildiyen bir blog'un sık kullanılanlardan silinme zamanı gelmiştir artık!
"Ama msn iletilerinde, facebooklarda Beşiktaş galibiyetiyle övünen Galatasaraylılar gördükçe Fenerbahçeli olmak daha büyük anlam kazanıyordur."
YanıtlaSilEvet abi budur beni benden alan da, bir Galatasaraylı olarak ben de bundan sıkılıyorum. Çok sayıda UEFA-sonrası CimBomlusu var, bunu ben ona bağlıyorum. "İyi peki, kupa filan da gene koyduk" diyen Fenerlilere karşı olma taraftarlığıdır bu, Galatasaraylılık değil. Çünkü kazanma taraftarlığından çıkışlıdır.