1-) " Kaynak Sağlam": Forumlarda, sokaklarda, telefonlarda transfer muhabbeti yapmak son yıllarda moda oldu. Eskiden bu işi gazeteler yürütürdü. Milliyet yazdı, Hürriyet yazdı der, geçerdik. Şimdi gazeteler transfer döneminde biraz mizahi boyut kazanınca gerçek haber için haberin kaynağına inmek gerekiyor. Haberin kaynağı bu ülkede her zaman sokaklardır. Sokaklarda en çok satan gazete Fısıltı gazetesidir. "Amcamın işyerinden bir arkadaşı söylemiş Van Der Vaart Galatasaray'da", "bindiğim taksiye benden önce Mahmut Uslu binmiş, Ronaldinho Fenerbahçe'de.". Bunlar mahallenin popüler olmaya çalışan, çevresini geniş göstermeye çalışan adamların sözleridir. Kendine gizem katmak isteyenler ise kaynak çok sağlam, Ronaldo Kasımpaşa'da der, haberin kaynağını söylemez.
2-) Resmi Site ve F5 Tuşu: Yukardakiyle ilişki içinde bu madde. Transfer dedikodusunu duyan cefakar taraftar resmi siteyi açar ve transfer haberinin verilmesini bekler. F5 tuşu parmakla bütün olur. Asıl istenen, transferi resmen doğrulayıp, kesin ve doğru bilgiyi tüm dostlara ilk söyleyen olmaktır. Müjde veren çocuk olarak ortamda sevilmektir hedef. Ama o haber bir türlü gelmez. Günler geceler geçer. Ne zaman çocuk ilgiyi keser, PC'yi kapatır, o zaman telefon çalar. "Oğlum duydun mu lan, Mehmet bizim takıma imzalamış, resmi site yazdı."
3-) Korkut Göze: Kendim bildim bileli var olan bir köşe. Bir transfer klasiği. 3 Büyükler'e gelen topçu önce sağlık kontrolünden sonra Korkut Göze'nin köşesinden geçer. Yeni topçu hakkında bilinmeyen herşey Korkut Göze'den öğrenilir. En sevilen yemekten, ilk hocasına kadar taraftarı heyecanladırmayacak ne kadar bilgi varsa bu köşede yazılır.
4-) x liraya Neler Alınır: Ertuğrul'un Beşiktaş'a gelişinde, Baliç'in Fenerbahçe'ye ve Madrid'e gidişlerinde rastlamıştık mesela. O yaz bir topçu ransfer rekoru kırdıysa spor ve ekonomi sayfaları birleşir. Abdullah X liraya transfer oldu, işte o parayla alınacaklar: 3 ton beyaz peynir, 16 tane Ferrari, herkese bir içki...
5-) Top sektirme: Yeni gelen futbolcu stadyumdaki ilk maçında çok sıkıntı yaşamaz. Çünkü asıl sıkıntı ilk gündür. İlk izlenim önemlidir ve onla ilgili ilk yorumlar imza attığı gün yapılmıştır. İmzayı attıktan sonra antreman tesislerinde yaptığı top sektirme şovu onun nasıl bir topçu olduğunu belli etmiştir. Teknik mi kazma mı olduğu orada ortaya çıkar. Nartallo'nun top sektiremeyişi yıllardır anlatılır mesela.
6-) Eski Hocasına Sorduk: Anadolu'dan İstanbul'a gelen topçu için şarttır bu. Muhabirler yeni topçuyu daha önce onla çalışan hocalara sorar: İsmail nasıl bir topçu?. İsmail'i öyle bir anlatırlar ki ormanda 10 kaplan gücünde dersiniz. Bu soruya olumsuz cevap veren bir teknik adam çıkmadı. Kulübe giderken kazandırılan bonservis miktarı yüksekse İsmail iyi bir topçu olmanın yanısra adam gibi adam da olur. İstanbul'da geçen verimsiz yıllardan sonra İsmail'e yardım elini ilk uzatanlar da bu teknik adamlar olur.
7-) İstanbul'da Yaşamak İstemeyen Eş: İşte başkanları, yöneticileri çıldırtan insan. Dünyaca ünlü topçu ile söz kesilir. Kulübünden bonservis alınır. Taraftara hafiften müjde verilir. Ama bir anda bir aksilik çıkar. Fenerbahçe'nin ilgilendiği Fernando'nun eşi İstanbul'da yaşamak istemeyince transfer suya düşer. Cümlede bozukluk yok. Kulüp resmen Fernando'nun eşiyle ilgilenir. Fernando'yu 10 dakikada kandıran kulüp, eşini 10 günde tavlayamaz. İstanbul'da yaşamak istemeyen Miss Fernando, daha sonra Almanya'da bir kasabada yaşar.
8-) "Yeni transfer benim": Günler geçer, beklenen transfer gelmez. Taraftar sabırsızlanır. Geçen sene kaçan şampiyonluk sinirleri zaten bozmuştur. Bu sene hataya yer yoktur. Ama ortada da hiçbir şey yoktur. İşte bu dakikada her sene tekrarlanan bir hata yaşanır. Bir topçunun bile bile lades deyişi. Geçen sene bekleneni veremeyen ve yaklaşık 10 maçta ıslıklanan topçu çıkıp. "bu sene yeni transfer benim, kendimi affetireceğim, geçen seneki Hikmet bu sene olmayacak" der. Bir taraftarı başka hiç bir şey bu laf kadar sinirlendiremez. Hikmet daha sezon başlamadan küfür yemeye başlar. İşin kötüsü, bunu diyip de sezon başlayınca coşan topçu daha görmedim. Kendi sonunu hazırlamıştır Hikmet.
9-) Havalimanı Baskını: Bunu uzun uzun irdelemek lazım. Lincoln, Carew, son olarak Vassel, bunun en güzel örnekleri. Yaz döneminde tribünden uzak kalan taraftar, yeni gelen topçuyu ilk dakikada bağrına basar. Omuzlara almalar, atkı vermeler, kendini koruma görevine soyundurup insanlara yaklaşmayın diyenler, öpenler, sarılanlar, makas alanlar, yabancı topçunun Türkçe bilmeyişinden yararlanıp "akıllı ol lan burası Galatasaray" diye bağırıp gözdağı verenler, meşale yakanlar. Yaz döneminin en eğlenceli yeri Yeşilköy oluyor genelde.
10-) Gallardo - Eto'o - Kluivert: Henüz Türkiye'de maça çıkmasalar da bu 3 isim sembol olmuştur. Galatasaray'ın efsane 10 numarası Gallardo, Fenerbahçe'nin gol kralı Eto'o, Beşiktaş'ın doğuştan kartalı Kluivert, adlarını bu 3 kulübün tarihlerine yazdırdı. Gallardo ile Galatasaray'ın adı yan yana o kadar çok yazıldı ki, Hakan Balta gibi sessiz sakin adamın adı o kadar yazılmamıştır. Eto'o'nun yeri Fenerliler'in gönlünde çok başka. Guiza'dan, Kezman'dan daha çok seviliyordur tahminimce. Kluivert Beşiktaş'ta ev tutsa, Abbasağa'da bira içse kimse yadırgamaz.
Kutay,
YanıtlaSilNe diyeyim ben şu yazıya ya... Kapalı kombine almıştın değil mi? Ben de aldım. Erken bir saatte geleceksen eğer, sana 3 ton beyaz peynir ısmarlamak isterim.
Harikulade bir derleme olmuş.
Hehe süper yaw :D
YanıtlaSilCumaları hiç kaçırmaz da nedir ağabey :D
Çok iyi olmuş, eline sağlık Kutay.
ikinize de teşekkür ederim
YanıtlaSil@ scapula
kapalı kombinem, ama geliş saatim belli değil iş günü ne de olsa, en kötü dönüşte ferrari ile eve bırakırsın beni..)
@ extensor
bu yazı hep aklımdaydı ama üşeniyordum. o kareyi bulunca, sırf fotoyu koymak için hemen yazıverdim..)