Tarafsız gözle maç izlemek çok kafa rahatlatıcı bir şey. Bu duygularla gittim maça. Ama yine olmadı. Galatasaray'ın olduğu her yerde nasıl umut varsa Beşiktaş ve Fenerbahçe'nin olduğu her yerde de Galatasaray var. Bu nedenle duygulara engel olmak zor. Maçtan önce Çarşı'da yapılan tezahüratlar nedeniyle suçlayamam kimseyi ama benim de hiç sevmediğim Man.Utd'a gönül koymam da yadırganmamalı.
İşin tribün kısmını yazmak istemiyorum. Sonra yazınca yanlış anlaşılıyoruz. Üstelik kendi takımımın tribünü de değil. Haklı olarak "Sana ne ulan" da denilebilir. Ama ilerleyen saatlerde kafama eserse de belki yazarım. Yalnız şunu söylemekte fayda var. Yıllardır, Sami Yen'de aynı tezahüratları dakikalarca bıkkınlık verene kadar söylediğimizde içimden kızıyordum. İşte o zamanlar için özür diliyorum kendimden ve Galatasaray tribününden. Bizden daha beterleri varmış. 2006-2007 sezonununda kafa yoran( argo da kullanabiliriz burada) Sami Yen gibiydi dün akşam İnönü.
Maça geçelim. Ali Sami Yen'de 2-0 yenik duruma düşünce mücadeleyi bıraktığı için eleştirilen bir takım Beşiktaş. Galatasaray maçını kazanamamış olması, dünkü maçı kazanamamış olmasından da daha çok etkiliyor bazı kesimleri. İki maç arasında çok fark yok oysa. Birinde deplasman takımı Beşiktaş, diğerinde ev sahibi. Birinde top ayağına değmeden gol yiyor. Diğerinde 70 dakika oyunu kitlemeyi becerebiliyor. Cumartesi günkü Beşiktaş ofansta daha iyidi , daha saldırgandı ama genel olarak dün akşamın Beşiktaşı çok daha akıllı oynadı.
Bunda Man.Utd'ın deplasman takımı olarak oynama isteği de var. Herhalde 2 sene evvel Dolmabahçe'de Liverpool'un başına gelenlerden korkup oyunu orta sahada kabul etmiş olabilir. Suçlayamayız. Ama bir Premier League temposunda oynamadı Manu. Sonuçta yedek kulübesinde Owen ve Berbatov olunca ikinci yarının ortasına kadar oyunu kitleme lüksünüz olabiliyor.
Evet iki takım da oyunu kitledi. İki takım da iyi mücadele etti. Güzel değil ama iyi bir maç oldu. Fakat işte maçı kazandıracak hamlelerde işin kalite farkı ortaya çıktı. Man.U Owen ve Berbatov'u sokabilirken Beşiktaş'ın yedek santrforu Nihat Kahveci idi. Bobo ise kadroda yok. Bu da alıştığımız bir Mustafa Denizli hamlesiydi.
3-0 yenikken oyuna galibiyet için Uche'yi sokan, 17lik Bülent Korkmaz'ı Monaco'da, Viyana'da oynatan, Ali Güneş'i Barcelona karşısında santrfora süren bir futbol adamı Denizli. Bu kararına şaşırmak yersiz. Hocayı da " futbolu bilmiyor" diyerek eleştirecek kadar da büyümedik daha. Vardır bir bildiği deyip geçmeliyiz.
Benim bildiğim yegane şey, ne olursa olsun, kadro dışı kalan bir oyuncu bir tepki olarak stadı terketmemeliydi. Taraftar o stadı hiçbir zaman terketmiyorsa, futbolcu da terkedemez.
2 sene evvel oynanan Porto maçına benzedi. Gol son dakikada gelmedi sadece. Beşiktaş, United'a karşı oynaması gerektiği gibi Porto'ya oynamıştı. O maçını oyunu değildi. Bu maçın oyunuydu. Onu oynadı Beşiktaş. Ama Antep'ten 8'e alınan Tabata bekleneni veremedi. Onun yerine Basel'den 5 Milyon'a alınan bir oyuncu olsaydı daha farklı olabilirdi. Beşiktaş'ın oynadığı her maç Delagado özlemini arttıracak galiba.
"Galatasaray'ın olduğu her yerde nasıl umut varsa Beşiktaş ve Fenerbahçe'nin olduğu her yerde de Galatasaray var."
YanıtlaSil***
Boş adamın rengi olmaz, hepimiz aynıyız.. Bu işin takımı, rengi falan yok.. Kendimizi kandırmayalım..
sevgili arkhe farkındayım bunun, o nedenle "Maçtan önce Çarşı'da yapılan tezahüratlar nedeniyle suçlayamam kimseyi" dedim. aynısını ben de, biz de, hepimiz yapıyoruz
YanıtlaSil