İlk defa bir maç yazısını bu kadar çabuk yazıyorum. O nedenle çok sağlıklı bir yazı olmayabilir.
Bu lig Tom ve Jerry çizgi filmleri gibi geçecek. Kaçma-kovalama olayı değil. Tom ve Jerry tarzı çizgi filmlerde klasik bir sahne vardır. Bir yerden bir bomba düşer, misal Tom'un eline. Tom, Jerry'e atar, Jerry Tom'a atar, Tom Jerry'e.. sürer gider. Bomba kimin elinde kalırsa o patlar.
Bu lig, bu sezon Galatasaray ve Fenerbahçe için budur. Henüz 7.maçlar sona erdi ama maçlar oynarken yaşanan gerginlik çok fazla. Çünkü iki takım da çok nadir bir şekilde puan kaybedecek. ve herkes bunun bilincinde. Kaybedilecek puanın telafisi var sözü bu sezon için geçerliliğini kaybetmese de etksini azaltacak.
O yüzden Fenerbahçeli futbolcular, Galatasaray'dan sonra oynadıkları maçlarda sinirli ve agresif oynuyorlar. O yüzden Galatasaray takımı erken gol bulamadığı takdirde bütün sistemi bırakıp doldur boşalta dönüyor ve Galatasaray tribünü sabırsızlanıyor.
Bugün böyle bir durum oldu. Dün bomba Fenerbahçe'nin elindeydi. 1-1 devam eden maç bombayı tam patlatacaktı ki sahneye Antalyaspor savunması çıktı. Daha doğrusu çıkmadı. Son dakikada gelen gol bombayı bizim kucağımıza bıraktı ve bugün patladı. Aslında bir yandan da iyi oldu, çünkü hayatımızın hiçbir döneminde önemsemeyeceğimiz 7de7, 8de8 vs rekorlarına kapılmayacğız. Bundan sonra kazanmak sadece bu sezon alınacak 3 puanlar sebebiyle önem taşıyacak.
Maça gelirsek. Rijkaard'ı eleştirmek haddimiz değil. Vardır bir bildiği muhakkak. Ama ben olsam bu maçta Baros'tan vazgeçmezdim. Rotasyonu nispeten daha zayıf bir takım olan Paşa maçında yapar, Nonda'yı o maçta 11'de oynatırdım. Baros pazartesi günü dinlenip, Graz maçı öncesi Eskişehirspor savunmasının arasına salıp ona takımın ilk forveti olduğunu hatırlatırdım.
Baros, Nonda'dan daha duygusal bir adam. Bu duygusallık Hakan Şükür duygusallığı değil tabi ki. Ama oynamadığı zaman üzülen, küsen bir futbolcu. Nonda ise bazı şeyleri aşmış, zihinsel olarak olgun düşünen biri. Bu güzel özellik onun açısından dejavantaj. Çünkü gönül rahatlığıyla onu yedek bırakabilirsiniz. Baros pek öyle değil. Paşa'ya atılan 3 golle Nonda formayı kaptı ama bence ne olursa olsun bu takımın ilk forveti Baros'tur. Öyle olmasa bile Baros'a bu hissettirilmeli. Ve ülkenin belki de Avrupa'nın en iyi "yedek" forveti Nonda'dır. Bunu pek bozmamak lazım. Nonda çok iyi bir futbolcu olabilir ama tek başına oraları karıştırabilecek bir futbolcu değil. Şahsen Galatasaray tek santrfor ile oynuyorsa, bu santrforun Doğan Koloğlu tabiriyle "patlayan forvet" olmasını isterm. O da Baros'tur. Acaba bugünkü Nonda için Rıdvan Dilmen ne diyecek o da merak konusu.
Galatasaray defansının üzerinde dolaşan kara bulutlar artık can sıkıcı oldu. Bugün stoperde sol bek Hakan Balta vardı. Sol bekte ise sağ bek Uğur Uçar. Uğur savunmada fena değildi ama ters ayağı nedeniyle alıştığımız bindirmelerini tam anlamıyla yapamadı.
Bugün, bana kalırsa Galatasaraylı futbolcular Sabri'yi satmıştır. Satmak, futbol sahası içindedir, futbol tabiridir. Sabri bugün Galatasaray'da en çok top kullanan adamdı. İyi veya kötü. Her top Sabri'ye geldi. Bir ara aklıma, yanılmıyorsam Henry'nin Zidane için söylediği, "sıkıştığımız zaman topu Zidane'a atardık, çünkü o ne yapılacağını bilirdi" sözü geldi. Sabri ve Zidane'ı aynı satırda kullanmak bile zor. Ama bugün her top Sabri'de buluştu. Sorumluluk alması gereken, farkı yaratması gereken futbolcular bunda başarılı olamadı. Üstelik bu futbolcular Avrupa'ya gidecekler listesinin ilk sırasında yer alan futbolculardı. Sabri gelen toplarının çoğunu iyi kullanamadığı için eleştirilerin odak noktası olacaktır. Tribünlerdeki uğultu da bunun göstergesi. Rijkaard bizlere yeniden kazandırdığı Sabri'yi, kıçıkırık bir lig maçı nedeniyle kaybetmez umarım. Oysa BJK maçında muhteşem bir Sabri izleyerek bırakmıştık onu Sami Yen'de. Bugünkü Maç Günü dergisinin kapağında bile Sabri vardı ama beklenen olmadı.
Galatasaray bugün doldur boşalt yapsa da, ki bunu uzun kaleci İvesa'ya doğru yapmaları çok daha üzücü, oyun dizilişini değiştirmedi. Nonda çıktı Baros girdi, Aydın girdi Kewell çıktı. Bu iyi bir şey mi kötü bir şey mi yorumu size bırakıyorum.
Eskişehirspor'a dönersek. Rıza Çalımbay'daki değişim alkışlanmalı. 2005 yılında Beşiktaş gibi büyük bir takımla Sami Yen'e gelmişti. 8 tane defansif oyuncu ile çıkmıştı Galatasaray karşısına. Çok çirkin bir futbol tercih etmişti. O futbol ile Denizlispor Avrupa'da başarılı oldu gerçi. Ama bugun 3 forvet çıkan bir Eskişehirspor vardı. Galatasaray'ı ne kadar zorlayamamış olsa da Sami Yen'e böyle takımların gelmiş olması bir taraftar olarak beni endişelendirsiyor, futbolsever olarak ise hoşuma gidiyor. Geçen seneki Sivasspor'a puan kaybetmektense bugünkü Eskişehirspor'a buan kaybederim daha iyi. Öte yandan savunmasının fazla açık vermemesi ve orta sahasının mücadelesi namağlup Eskişehirspor adına artılardır.
Cüneyt Çakır'ı kim hakem yaptıysa onun da ellerinden öpuyorum. Kesinlikle art niyetli değil. Kesinlikle puan kaybının sorumlusu değil. Ama bu kadar sinir bozucu bir hakem olamaz. Tamamen kitabi bir adam ve duygudan yoksun bir hakem. Kötü bir hakem değil ama kesinlikle sinir bozan bir hakem. Sabri'ye gösterdiği sarı kart ayıp ötesidir.
Tribüne değinmiyorum. Bugün Alpaslan Dikmen nedeniyle duygusal bir gündü. Kendisiyle 3-5 dialogum dışında bir tanışmışlığım yoktu. O nedenle çok duygusal bir şekilde gelmedim maça. Ama yanınızda-arkanızda maç öncesi ağlayan insanlar olunca ister istemez siz de etkilenirsiniz. Sami Yen'deki pankart denizi herhalde hiçbir insana nasip olmazdı. Hal böyle olunca bugünkü tribünü değerlendirmek gereksizdir. Eskişehirspor'a edilen küfürler de bu duygusallığın sonucunda çıktı diye düşünüyorum. Maç öncesi de bazı şeyler yaşanmış galiba ama tam bilmiyorum. Bize yakışmadı ama bugün normal bir gün değildi.
Öte yandan Serdar Özbayraktar'a söyleyecek laf bulamıyorum. Yazık sadece. Ayıp.
Öte yandan Serdar Özbayraktar'a söyleyecek laf bulamıyorum. Yazık sadece. Ayıp.
Bu arada ne kadar maça üzülsem de çok da önemsemiyorum. Takıma güveniyorum. Fakat ne kadar önemsemesem de hafif biraz sinir var tabi. Bu sinir nedeniyle yazacağım belki de birazdan yazacaklarımı. Okuyuculardan özür diliyorum ama bunu yazmazsam içim rahat etmeyecek.
Shabani Nonda 30 santimlik yarrak var onda tezahüratını, yanındaki kıza artistlik olsun diye "bağırmayın be bayanlar var ayıp oluyor" diyen, aynı kız, skor 1-0 lehimizeyken, hemen önümüzde Sabri taç atarken, orospu çocuğu Sabri diye bağırdığında yavşak gibi sırıtan haysiyetsiz insan. Allah 1000 kere belanı versin.
son paragraftaki serzeniş hoş olmuş :)
YanıtlaSil5-6 paragraf çakmışsın tek bi terslik yakaladım... "Ve ülkenin belki de Avrupa'nın en iyi "yedek" forveti Nonda'dır." yedek forvet konusunda semihi tek geçerim, hele ki benim gözümde oynasa Fener'in yıllarca vazgeçilmezi olur diye düşünürken, 4-5 farklı milletten farklı tarz hocanın onu kulübye koyması....
YanıtlaSil