Cuma, Eylül 18

Hoşgeldin Daum

İlk yarı boyunca Fenerbahçe top rakipteyken yapması gerekenleri fena yapmadı aslında. Alex'in olduğu bir takımda önde fena basmadı ki Emre'nin varlığının bunda büyük etkisi var, rakibin kontraya çıkmasına da savunmayı öne çektiğinden Bilica ve Lugano'nun dikkatli oyunlarıyla izin vermedi. Ama koca bir ilk yarıda Kazım'ın sol ayağıyla karambolda vurduğu top ve Guiza'nin omuz-kafa karışımı yaptığı kafa vuruşu haricinde tek bir pozisyonu yok Fenerbahçe'nin. Twente kötü bir takım değil, gücü nispetinde oynayan bir takım, ama Fenerbahçe'nin top kendisindeyken yaptığı bu kadar top kaybının, başına buyruk ve laubali oynamanın da Twente'nin disipliniyle bir alakası yok.
***
Milli maç arası öncesinde Andre Santos ve Kazım'ın, sezon başında Fenerbahçe'nin formda isimlerinden ikisinin oyun içinde düşüşü belliydi. Fenerbahçe'nin tek kanat bindirmesi yapamayan, beklerine yardım etmeyen, verimlilik adına ortaya tek şey koyamayan iki tane kanat oyuncusu vardı bugün. Andre Santos, geldiği günden beri benim görüşüme göre topla arası iyi, derinlemesine iyi oynayan, topa iyi vuran, gol bölgelerine iyi sızan ama özellikle ikinci yarılarda temposu düşen ve Fenerbahçeliler'in Uğur Boral'dan sonra hayal ettiği sol kanat oyuncusundan daha farklı bir görüntü çizdi. Ama hem Bursa maçının ikinci yarısında, hem de bu maçta oynadığı silik oyun akıl alır gibi değil. Bugün beni en çok hayal kırıklığına uğratan oyuncuydu. Kazım'ı biliyoruz. Bu maçta onunla ilgili birşey dikkatimi çekti, çünkü 7-8 defa aynısını yaptı. Top alıyor, ya ortadan ya da gerisindeki Gökhan'dan, topu ayağından çıkarması zaten iyi ihtimalle en az 4-5 saniye. İçeri girmeye çalışıyor, yanındaki Twente'li oyuncuyu geçemeyeceğini anlayınca geriye dönüyor. Aslında sahada olan bir pozisyonu bu kadar değerlendirmek çok yanlış, çünkü oyuncu çok başka düşünüyor ve yaşıyor. Ama bu görüntüyü bu kadar çok görünce "Kazım illa birilerini çalımlamak zorunda mı?" diye de düşünüyor insan. Bir oyuncu takımına ancak bu kadar zarar verebilir ve takımını ancak bu kadar yavaşlatabilir.
***
Guiza sahada öyle bir görüntü çiziyor ki sanki 10 maçtır gol atamıyor. Ligde 5 maçta üç gol attı, gol atamadığı maçlarda asist de yapabiliyor. Bu "ben bir bok beceremiyorum" şeklindeki yüz ifadesinden nefret ediyorum Guiza'nın. Fenerbahçe taraftarı kimseye göstermediği sabrı Guiza'ya gösteriyor. Böyle savruk, saçma sapan ve gönülsüz oynamaya hakkı yok. Benim en çok kabullenemediğim şey ise Daum'un sahadaki bu durumu değiştirmek için hiçbir çaba sarfetmemesi. Maç 2-1'e gelmiş, bitime 10 dakika gibi ciddi bir süre var. Guiza ve Kazım çıkıyor, onların boşalttığı yere Deivid ve Semih giriyor... Eee ne anladık bu değişiklikten?
***
Eğer Şampiyonlar Ligi maçı olsaydı bu, Daum'un bahaneleri hazırdı. Yabancı sınırlamasından başlar, Volkan'la devam eder, hakemle bitirir, lige dönerdi. Ama karşısındaki rakip 10 tane yabancı oynatan Schalke değil, çapını bilen ama çapı Fenerbahçe'nin çok çok altında olan Twente. Bu sinir bozucu mağlubiyetin bahanesi yok. Fakat basın toplantısında Twente'nin de iyi bir takım olduğunu söyledi. Bana göre Fenerbahçe bu sonuçla grupta çok büyük bir avantajı yitirdi. Steaua maçı 0-0 bitmiş. Grubun kağıt üzerindeki favorisi, kağıt üzerindeki en zayıf takımıyla kendi sahasında golsüz berabere kalıyor. Steaua'nın kazanamamış olması güzel, çünkü bu durum kaybedilmiş avantajı küçültüyor. Ama Sheriff deplasmanının da ne kadar sert geçeceğini söylemeye lüzum yok sanırım. En azından havalar fazla soğumadan bu deplasmanı atlatacağız. Artık kendi sahasındaki iki maçı kazanıp deplasmandan da en az 4 puan almak zorunda Fenerbahçe. Bu 4 puandan 3'ü Moldova'da gibi duruyor şimdilik.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder