Sınava girmek, soru yanıtlamak, boşluk doldurmak bizden geçmiş artık, bugün bunu anladım. Hayatım boyunca bu tip sınavlara girdim. Daha ilkokulda başladı bu işkence, 8 yıllık eğitim mecburi değildi o zamanlar ve Anadolu Lisesi sınavına girmeden önce bir sürü deneme sınavıydı, etütüydü daha o zamanlar başladı bu işler. Etüt kelimesinden nefret ettim o yıllarda, Parreira'nın defansif futbolunu ve ilkokul 5'teyken hastası olduğum Ebru Gündeş'in Fırtınalar dizisini (hastası olduğum şey Ebru Gündeş'ti, dizi değil) seyretmek varken test çözüyorduk. Aradan geçmiş 13 yıl, hala test çözüyoruz bir yerlere gelebilmek için, birşeyler olabilmek için.
***
Ama artık sıkıldım. Bilmiyorum belki de bu sınav İ.Ü. sınırları içinde olduğundan dolayıdır bilemiyorum, olabilir. Okula da severek gitmedik ki zaten... Bir kurum, bir banka sınav açmış, hababam girelim sınava bir umuttur. İnsanları bu sınavlara sokan tek şey o umut bence. Herkes ilk dakikalardan patır patır dökülüyor zaten, belki bu kez atarız golü serseri bir atakta diye giriyor çoğunluk bu sınavlara. Ama bugün benim gördüğüm sorulara hazırlanmadan, o konulara oturup haftalarca çalışıp özümsemeden bu sınavları vermek mümkün değil. Biz de belki serseri bir atakla golü atarız diye düşündük ama değil organize atak yapmak yarı sahadan çıkamadık ki! Ve işin en can alıcı kısmı da bizden geçmiş artık kısmı. 24 yaşındayım ve bu işler için kendimi çok yaşlı hissediyorum. Oturup kayıtsızlık eğrilerine çalışmak ya da hukukun okyanus kadar geniş ve derin konularına saplanıp kalacak gücü bulamıyorum kendimde. Herşeyin bir yaşı varmış, girdik ulan işte sınava, bu işler hani bitiyordu üniversiteye girince? Hani ÖSS'deki 3 saatte (benim zamanımda 3 saatti) hayatımız belli oluyordu? E birader 6 yıl geçti o sınavın üstünden. Vizeleri, finalleri saymıyorum. Hala bir şeyler belli değil. Baştan okumak mı hataydı acaba? Ciddi ciddi düşündüm bugün bunu. Ki Kutay'la hemfikir olduğumuz konulardan biridir.
***
Beyazıt meydanının güvercin bokuyla bezeli taşlarının üstünde yürürken "küçükken berber çırağı olsaydım, şimdiye kuafördüm ya da en azından kalfaydım" diye düşündüm. Köşede bir tane Fenerbahçe posteri dururdu, gelen müşteriyle maç muhabbeti yapardık falan, geçer giderdi günler. En azından şimdi ki gibi düşün düşün boktur işin gibi bir durum olmazdı. Her neyse, okulu da çok şükür uzatmadan bitirdik. Evet, sıramızı savarak, evet özenmeyerek, evet vasat bir öğrenci olarak ve düşük bir not ortalamasıyla. Ama bitti mi bitti. Daum'un dediği gibi kimseye güzel futbol ödülü verilmiyor. Bugüne dek gittiğim hiçbir mülakatta aferin size Makro İktisattan AA ile geçmişsiniz diyen olmadı. Ya da maalesef Çevre Politikası dersinden DC ile geçtiğiniz için işe alamıyoruz sizi diyen de olmadı. Hatta bırakın bunları derslerimi soran ya da okulda nasıl bir öğrenciydiniz diyen bile olmadı. Geçtin mi geçtin. Fenerbahçe'nin bu sene Kadıköy'de oynadığı İBB maçına benzer benim üniversitedeki ders muhabbetim. 1 tane attık, yattık. Adı galibiyeti korumak oldu. Ben de evdekilere hep ya ne lüzum var geçiyor muyum geçiyorum ona bakın derdim düşük notlar aldığım zaman.
***
Krize bahane buluyorlar biraz bence. Çünkü ismini burda zikretmek istemediğim ünlü bir mücevherat firması da talep ettiğim ücret için "haliyle kriz malum bık bık bık" dedi. Ya abicim iyi de senin elinden trilyonluk taşlar pırlantalar külçe altınlar geçiyor, sen de krizdeysen müsade et hemen öldüreyim kendimi. Nasıl krizdesin ya? Karın 5 trilyondu da 4 trilyon mu oldu? Rakamlar sallama, kafam basmaz bu işlere zaten, al Selim'le bir tane kıçı kırık büfe açacaktık onu da açamadık. Ticaret falan elimizden gelmez. Dükkanda, veresiye öldü başımız sağolsun diye bir tabela asamazdım heralde duvara. Yani demek istediğim evet kriz var, insanlar işten çıkartılıyor, çoluk çocuk okutan adamların yerinde olmak vardı, şükür ki öyle birşey yok. Yani yine de şükredecek çok şey var. Sıkıntı şurada, evet birşeyler olacak, belki iyi belki kötü, belki beni çok mutlu edecek bir iş, belki ulan bunun için mi bekledik dedirtecek, ama o şey her ne ise gelecekte ve ne kadar zaman uzakta olduğunu kestirebilmem imkansız. Belki 3 gün sonra, belki 3 yıl...
***
Sözün özü şu sınava hazırlanalım, şunun kursuna gidelim, bak şu alanda da geliştirelim kendimizi demek istemiyorum artık. Elbet bu dünyada da benim sınırlı IQ'ma ve sınırlı kapasiteme uygun birşeyler vardır. Onu bulmaktır bugünün meselesi. Çünkü maalesef yarış hala devam ediyor, yabancı dil bitiyor, atıyorum dış ticaret uygulamaları kursu başlıyor, o bitiyor bilgisayar o bitiyor başka birşey... 13 yıldır süren yarış hala bitmedi, ne maratonmuş anlamadık ama bizim adele çekme yaptı bugün itibariyle. Haftaya KPDS sınavına sakat sakat gireceğiz, bakalım. KPDS demişken ÖSYM'nin bünyesindeki her sınavdan nefret eden biri olarak bu sınavın da yabancı dil bilgisini ölçmekten fersah fersah uzakta olduğunu belirteyim. Cümlenin tamamında ne geçtiğini anladığım, ama boşluk için yanlış ön ekli fiili seçtiğim sınav... O boşluklar dolamıyor senelerdir... Yaşlandığımı, sınava girmenin bu saatten sonra ağır geldiğini hissettim bugün. Adını ne koyarsak koyalım. Bıkkınlık, yılgınlık, zayıflık, tembellik... Bir devir kapandı. Alakalı alakasız konulara temas ettiğim yazı da bitti.
abi butun hata yöetimde.. üniveriste bizim daumlu geretsli yıllardı.. o sıra gelseydi zico-rijkard biz de bir zıhnıyet devrımı yaşardık.
YanıtlaSililla 1-0lık galıbıyeti koruylaım, şampiyon olalım. gerisine karışmıyorduk..
ligde şampiyonluk nereye kadar, avupaya açılsaydık farklı olurdu herşey..vizyonumuz dar hala büfe açalım diyoruz,
tamam barı açalım dedik bir zamanlar ama bence artık yalvaralım bir tankere gidelim. selim'i de aldırız sonra yanımza..
Yarın vizem var. Rezil duygular, sonu belirsiz bir tünelde gidiyoruz. Işık dahi yok.
YanıtlaSilGaliba gelecek sıkıntısı içinde olan tüm gençlerin hayalleri, düşünceleri benzer. Biz tekel bayii peşindeydeyiz :) hayal değil mi işte..
biliyor musun mack, aslında bu selim dediğim arkadaşla ilk hedef tekel bayii idi. sonra büfeye kadar düştük. sen kararlı ol, belki açarsın, gelir alışveriş yaparız :)
YanıtlaSil