Çarşamba, Aralık 30

Umutlu olmak

Her hafta mutlaka karikatür dergisi alırım. Aylık aldığım da var. Mesela L-Manyak'ı 2001'den beri alırım. 2003'ten beri Leman alırım, iki aydır falan da Uykusuz alıyorum. Bütün bu dergilerde çizenler içinde Bahadır Boysal'ın benim için ayrı bir yeri var. Leman Kültür'e gittiğim bir gün Mankurt albümünü imzalayıp vermişti ama o yüzden değil. Dergiye bambaşka bir sebeple gitmiştim zaten, onu görmem tamamen tesadüf olmuştu. Sokaktan beslenmesi olabilir belki bilemiyorum. Gerçi o da zaman zaman kendini tekrara giriyor. Kafasının yarısı suyun içinde, 50-60 yaşlarında, denizde Iceberg gibi yüzüp uzaklara bakan adamlar olur diye bir şey çizmişti bir gün. Geçmişin muhasebesini tutarlar o şekilde diyordu. Şu sıralar sıkça yaptığım bir şey, gerçi yaş 24 olduğu için keskin u dönüşlerine hala müsaitim. Engel olabilecek tek şey olarak müzmin tembelliğimi görüyorum.
***
2009'u bu muhasebenin içine kattığım zaman en tatsız tuzsuz geçen yıl olarak altını çizersek fazla sürçmez dilimiz. Lisede okuduğum ve Kutay'la yad ettiğimiz muhteşem seneler, daha sonra üniversitede çile doldurduğumuz, üçünde Fenerbahçe'nin şampiyon olduğu seri yıllar, hayatımda bugüne dek gerçekten aşık olduğum tek insanla (2-2 biten Frankfurt maçını birlikte izlemiştik, Semih turu getiriyor, benim ortalığı yıkmam lazım, o karambolde bizim hatuna hallenmesinler diye gole sevinemiyorum) kopuşumun gerçekleştiği (kopuş derken zaten çıkmıyorduk ama çok sevdik be, iyi de arkadaştık üstelik), akabinde Foe Fanzin'in doğduğu, 100. yıl şampiyonluğunun geldiği, bana çok sıkıcı gelen ilk işime başladığım, Kutay'ın askere gittiği yıl olarak 2007'yi ayrı bir yere yazıyorum. O yukarıda kısaca değindiğim kopuştan sonra gelen 2007-2008 sezonu, ilaç gibi gelmişti. O sene Galatasaray şampiyon oldu ama Coşkun abinin dediği gibi Fenerbahçeliler'in aklında Fenerbahçe'nin Avrupa Kupalarında başarılı olduğu yıl olarak kaldı o yıl benim de aklımda. Bu karmaşık duyguları yaşamam açısından kısa bir geçmiş muhasebesi yaparsak fazla da geriye gitmeden filmi 2007'den itibaren sarmak çok mantıklı.
***
2008 benim için çok lay lay lom bir yıldı. İyice kesat giden işler yüzünden inanılmaz durgun geçti günlerim. Herhalde en güzel kısmı blog yazmaya karar vermemiz oldu. Kutay'ın da askerden dönmesiyle birlikte, birlikten kuvvet doğdu ama her şeyden önemlisi hem bu blog onunla daha okunur hem daha keyifli hale geldi. 2008-2009 sezonuna buruk başlamamın en büyük sebebi Zico'nun gidişiydi. Allah biliyor, hatta kul da biliyor blog arşivinde mevcuttur, hiç istemedim Zico'nun gitmesini. Benim için on numara teknik direktördü. İnsan evladıydı, ve her şey bir kenara babamın hayrına da istemiyordum kalmasını, başarılıydı. O gitti, Luis Aragones geldi, 2008'de tekdüze hayatımda yaşanan en önemli gelişme buydu sanırım abimin nişanını saymazsak. Çeyrek finali bir önceki yılın meselesi olarak değerlendiriyorum, yanlış anlaşılmayalım. Abim de şu anda evli olduğuna göre nişanı saymak anlamsız olur zaten. 2008 yılında işte geçirdiğim son aylar, hayatımda en fazla at yarışı oynadığım 2. dönemdir aynı zamanda. İlk dönem 90'ların sonu 2000'lerin başıydı. İlk dönemde 2001'de Odinhan'ın sakatlanmasıyla oynamaya ara vermiştim, ikinci dönemde Ayabakan'ın sakatlanması ile ara verdik. Belki bir gün yeniden doldururum altılı kuponlarını, zaten hiçbir zaman iddaa'ya sempati beslemedim. Ekim ayının sonunda işten ayrıldığımda kuş kadar hafiftim. Kasım ayı çok güzel geçti. Hem takım toparlanmıştı, hem askere gitmeden önce ki son sivil ayımdı, üstelik Galatasaray'ı da 4-1 yenmiştik. Mükemmel geçmişti Kasım ayı. Kasımlar bizim gibi bir iddiam yok, ama en azından Mayıslar da Beşiktaş'a nasip oldu, hiç değilse derbide kazanan bizdik. Ardından askere gittim. Ve hayatımda en çok canımın sıkıldığı yıl olan 2009'a da kışla sınırları içerisinde girdik. Bir kaç insan var halen görüştüğüm, sanırım askerliğin en güzel kısmıydı.
***
Su gibi geçen 2009'un ilk 5 ayı aslında hiç de su gibi geçmedi ama genelde sivil zamanı hesaba kattığımızdan benim için bu yılın başlangıcı sanki 1 Haziran oldu. Ondan öncesinde askerdim zaten neyini söyleyeyim. Haziran ayının sonunda abimin evlenmesi ciddi bir dönemeç oldu bizim için. Abimi hala özlemedim, ulan ne güzel takılırdık birbirimize maçlardan önce demiyorum, sağolsun 10. haftaya kadar Galatasaray'ın her galibiyetinde "geliyoruz" demeyi ihmal etmedi, ve ömrüm boyunca her mağlubiyetimizde "nasıl koydular" diyen ilk insanlardan oldu, hala da olmaya devam ediyor. Evlilik bunu etkilemedi. Ama evde kral benim şu anda, abisi evlenip gidenler anlayabilirler beni. Abimin de daha düzenli bir hayatı var, onun için de iyi oldu bu durum. Geldikten bir süre sonra iş aramaya başladım. Bu konuda yeteri kadar asıldım mı bilmiyorum, hayatımda hiçbir konuda yeteri kadar asılmadım sanırım, çok hırslı biri olduğumu söyleyemem, ama arayış içindeydim. Yoğun arayışlar sonuç vermediği gibi gönülsel arayışlarda da yeterli zemin oluşturamadım. Neyse, sanırım o konuyu dediğim dönemde kapatmıştık. Scolari'ye teklif götürmek gibi birşeydi bu yıl ki mevzu, Kutay'a da söyledim, bu bağdaştırmayı da ondan daha iyi anlayabilecek biri yoktur.
***
Yarının yılbaşı olduğunu bu sabah farkettim. O kadar renksiz, o kadar hayat gailesi içinde geçti ki 2009, ilk 5 ayı askerlik olan yılı, yıldan saymamak lazım zaten. Ya da bu renksiz ve kasvetli dönemde en büyük sorumluluk benim, topu TSK'ya atıyorum. Sorumluluktan da kaçmayız ama onu söyleyeyim. Kendi sahamda mağlup olursam, "oyuncular çift forvetle çıkmak istedi, öyle denedik" demem. Şu konuda yeterli gayreti göstermedim, ya da şu işin ucundan zamanında daha sıkı tutsaydık bugün daha farklı olabilirdi diyorum. Kutay'ın dediği gibi başka bir hayat mümkün, önemli olan o gücü bulabilmek ve umutlu olmak. Sanırım bir iş buldum ve önümüzdeki haftadan itibaren de eğitimlerine gidicem. Vardiyalı bir iş, bilmiyorum ne kadar mutlu oluruz ama kaç insan yaptığı işten mutlu ki zaten bu hayatta? Artık çalışmak zorundayım, en önemli sebebi tabii ki ekonomik. Ama manen de bir meşguliyet duygusu hissetmeye ihtiyacım olduğunu düşünüyorum. Bir yerlerden başlamak lazım anonim deyişi, bugünlerde en çok söylediğim şey. Evet, önemli olan umutlu olmak...
***
Herkesin yeni yılı kutlu olsun...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder