442 dergisi bir ilke imza atmış olabilir. İlk olmasa bile önemlidir. Bir hakemle, üstelik son zamanlarda çok eleştirilen bir hakemle röportaj yapmışlar. Mart sayısında okuduk. Hilal Gülyurt imzalı.
Röportajı gerçekleştirilen kişi Fırat Aydınus. Daha önce çok yazdık, hakemliğini iyi-kötü olarak tartışabiliriz ama kesinlikle art niyetli olmadığına emin olduğumuz bir hakem. En azından güler yüzüyle bize bu izlenimi veriyor. Güler yüz röportaja da yansıyor. Bu röportajdan bir kaç kesit yazalım.
Fırat Aydınus'un ağabeyi de hakemmiş, bunu öğreniyoruz, hatta futbolculuk döneminde ona tek kırmızı kart gösteren ağabeyi Fethi Aydınus'muş. Futbol oynamasına izin vermeyen babası, ilerleyen yıllarda hakemlik yapması için teşvik eden isim olmuş.
Eskiden borsacılık yapmış. Stresin tavan yaptığı bir sektörden hakemliğe geçmek. İMKB havasını soluyan biri için yeşil sahaya çıkmak suratta tebessüm yaratıyor herhalde.
Fırat Aydınus'un çok şahane bir tespiti var. Futbolcuların gerginlik nedeni baskıdan mı kaynaklanıyor sorusuna şöyle cevap veriyor: "Futbolun içinde olan herkesin üzerinde baskı var. Özellikle de öncelikli baskı kaynağı olarak düşünülen taraftarların!" Bu konuda aynı şeyi düşünüyoruz ve yakında bu konu hakkında bir yazı yazabilirim, hatta derbi öncesindeki hafta tam zamanı olabilir."
Fırat Aydınus'un "damsız girilmez" önerisine ise karşı çıkıyorum.
Bir de şu var: "Dünyanın başka yerlerinde stattaki koltuklar maç oynanırken kullanılırken bizde devre arasında kullanılır. Bu bizim seyircimizin kanında var. Bizim taraftarımız da tribünde röveşata atıyor, ofsayta düşüyor."
Maça çıkmadan önce müzik dinliyormuş Fırat Aydınus: "En son maçıma Cranberries'den Zombie dinleyip çıktım. Beatles de dinlerim ama olmazsa olmazım Sezen Aksu'dur. Protokole çok önemli insanlar geliyor hiçbiri etkilemiyor ama Sezen Aksu gelirse olacakları düşünemiyorum.
Futbolcular gibi hakemlerin de Play Station sevdalısı olduklarını öğreniyoruz. "Bir dönem hayatıma büyük bir sekte vurduğunu söyleyebilirim. Nesta gibi parmaklarımdan ameliyat olabilirdim" diyor Aydınus. Cüneyt Çakır ve Tolga Özkalfa henüz onu yenememiş. Çok iddialı. Umarım Acun Ilıcalı tayfasının kulağına gitmez bu laflar.
Bir anı: Bir gün bir panelde İbrahim Üzülmez ile karşılaştık. Yakın zaman önce ona bir kırmızı kart göstermiştim. Beni görünce gülerek "Hocam sayenizde futbolu unuttum." demişti.
Eşiyle ilgili çok komik bir anısı var Aydınus'un onu da dergiyi alın, siz okuyun.
Bu arada, şunu da es geçmemeliyim. Fırat Aydınus'a futbolla ilgilenmeye nasıl başladığı soruluyor, o da "Fatih gibi bir semtin havasını solumak da çocuk kalbime futbol sevdasını düşürmüş olabilir. Vefa Stadı'nda oynanan maçları kaçırmadan büyüdüm" diyor. Jesus Almeyda yazarı Temur adlı Ömer'in (garip cümle oldu) Fatih semtine ve Fatih Camii'nin futbolla ilişkisine dair tespitleri aklıma geldi.
Bari bir daha yazayım. Fatih'ten az biraz futbolcu ya da futbol adamı çıktıysa bunda devasa boyutlardaki Fatih Camii avulusunun payı büyüktür. San Siro'dan fazla maç yapılıyor bir günde.
YanıtlaSil