Şekip Mosturoğlu çıkıp "bizim Hıncal Uluc'umuz yok" diyor. Bunun iyi bir şey mi kötü bir şey mi olduğunu anlamadım hala. Yani biz de var da ne oluyor? Tribünün taptığı, rakiplerin saygı duyduğu, dünyanın tanıdığı adama "futbolu bilmiyor" diyen birinden bahsediyoruz. Keşke Fenerbahçe'de olsa. Hatta orda bile olmasa.
Konu Hıncal Uluç değil. Konu iyi organize olan medya, daha doğrusu orada yer alanlar. Fenerbahçeli medya demiyorum. Fenerbahçe medyası diyorum her zaman. Yani "medya Fenerbahçeli o yüzden üzerimize oyun oynanıyor" savına itibar etmem. Bana kalırsa yazacak yeri, konuşacak ekranı olanlardan Fenerbahçe'yi tutan kesim, kendi takımını daha iyi savunuyor.
Mesela Fanatik'i açıyorum okuyorum, Fenerbahçe sayfasında Hasan Ali Atasoy yazıyor. Öyle bir yazıyor ki, Fenerbahçe değil sanki Ergenekon Destanı okuyoruz. Diriliş, Büyük Yürüyüş, vazgeçilmez sıfatlar. Fenerbahçe sanki 10 sene önce Zeytinburnuspor gibi semt takımıydı da, şimdi ülkeye kafa tutuyor. Nereden nereye geldi bu kulüp diyor, başrolde de taraftar var diyor. Yahu nereden gelecek, son 50 yıla damga vurmuş 4 kulüpten biriydi, hala da öyle. Tek fark başkan stad yaptı, taraftar forma aldı.
Galatasaray sayfasını açıyoruz, bu sefer Oğuz Dizer çıkıyor. Sermet Şükür'ün Sakaryaspor ile ilgili anılarını yazıyor.
Veya eski futbolcular. Tamam amigo yazar, tamam bizler için antipatik, ama adam Fenerbahçeli. Neyse o yani. Selçuk Yula. Penaltı verilmedi, gol sayılmadı, böyle oldu şöyle oldu. Bunları yazıyor.
Bizim eski gol kralımız Gökmen Özdenak kafasında şapkayla Murat Boz şarkısı söylüyor.
Aradaki fark budur. Galatasaraylılar kendini avutuyor sonra. "Biz de Selçuk Yula gibi adam yok, biz asil takımız." İyi de memleketin yarısından fazlası Selçuk Yula tarzını okuyor. Bu tarzın adamları; düşünmeyen, görmeyen kafa yormayan halkı yönlendiriyor işte. Sorun da buradan çıkıyor.
Geçen hafta Sami Yen'de bir olay yaşandı. Ceza verilir verilmez onu hiç tartışmıyorum. Daha önce yazdım zaten. Ama öyle bir noktaya geldi ki, bu basit olay bile yaşanandan daha başka şekilde biliniyor artık.
Basit bir olay gerçekten de, üzücü bir olay ama basit bir olay. İki kişi kavga ediyor ve biri kavgadan kaçmak için aşağıya ATLIYOR. Olay bundan ibaret. Üstelik görüntü de var, görüyoruz yani. peki olay nasıl lanse ediliyor: Adamı aşağıya ATTILAR.
Zaten bir adamı aşağıya atanlar varsa orada 2 kişiden fazlası olması lazım ya neyse. Peki bunu lanse edenler kim? İşte bu Fenerbahçeli abilerimiz. Beşiktaşlı abiler de var gerçi ama onların etkisi zaten pek yok. Etkiyi sağlayan Kadıköylüler. FB TV, internet sitesi, yazarları vs..
Önce halkımızda şu fikir oluştu: "Derbi seyircisiz oynanacaktı ama lobi sayesinde Galatasaray komik bir para cezasıyla yırttı."
Ama kimse şunu söylemiyor. Böyle bir olaydan ceza gelse bile bu saha kapama olurdu, seyircisiz olmazdı. Saha kapama olurdu çünkü, kulübün güvenlik ihlali varsa vardır, organize bir seyirci hareketi yok. Güvenlik şartları sağlanınca o saha yeniden açılır, tıpkı kahraman kaleci Volkan geçen sene tribüne hareketini yapınca çıkan tablo gibi. Volkan o hareketi yaptı, 2 meterlik camlar çekildi Kapalı'ya, kulüp daha ne yapsın onu da bilmiyorum.
Yani sonuçta bu tarz bir olayda saha kapama olurdu. Saha kapanınca ne olurdu? Galatasaray gider 60.000 kişiyle İzmir'de oynardı. Ondan sonra da şu denirdi: Ödül gibi ceza.
Mesela Diyarbakırspor'un ligden düşürüleceği konuşulurken hemen yeni bir puan durumu çıktı ortaya. Fenerbahçe'ye kaybettiği 2 puanı vermek için. Oysa "güvenlik nedeniyle tatil edilen maçlar nedeniyle küme düşen takımın bundan sonraki maçları hükmen sonuçlanır." diyor kural. Herkes de biliyor ve bunu ekliyor: "Ama Ankaraspor öyle olmadı".
Çünkü Ankaraspor, güvenlik ihlali nedeniyle falan düşmedi. Haksız rekabet nedeniyle düştü, bu haksız rekabeti ilk oynadığı takıma da yaptı, son oynadaığına da yapacaktı. Fakat bu iki olaydaki farkı anlamak istememek daha kolay. Gazete Fenerbahçe'ye 2 puan vermiş fazladan, yeter.
Aslında şuraya bağlamak istiyorum. Tribünden atlayan adamı atıldı diye göstermek çok başarılı bir operasyondur. Bundan 3 sene sonra bu olay, "Galatasaray taraftarları bir adamı tribünden sahaya attı" diyerek anlatılacak. Çünkü örnek verirken şöyle konuşuyorlar. "Bozuk paraya şu kadar ceza, adam atınca bu kadar". Ya sen bozuk parayı rakibe atıyorsun, oynanan futbolu, rakibi engellemek için bilerek atıyorsun. Ve en önemlisi SEN atıyorsun. Diğerinde iki kişi kavga ediyor.
Biz bunu çok gördük. 2006 senesinde yaşananlar bizi çileden çıkaratacak noktaya ulaşmışken, bir anda kazanılan şampiyonluk şaibeli oldu. Gerekçeler bir maçta 2 penaltı kullanmamız ve Papermoon'da yemek yenmesi, Denizlispor-Fenerbahçe maçının oynanması.
1997 yılında Arif'in penaltısı ve İstanbulspor maçı mesela. Şu maçı konuşan insanların büyük bir kısmı ne o maçın hakemini bilir, ne o maçta verilen diğer kararları. Ama tutturular bir Arif'in penaltısı. Ne olur sonra, Galatasaray'ın şampiyonluğu şöyle böyle.
1992-93 sezonundan 1 maç dahi izlememiş adamlar, bugün Ankaragücü maçını ezbere anlatırlar. Ama o maça dair tek bir görüntü bilmezler. Çünkü onlara sunulanı almışlar, memnunlar.
Sunanları suçlamıyorum. Çok başarılı oldukları ortada. Ve bu iş de böyle yapılır. Bizimkiler ise hala Florya'da bir çocuk var geleceğin bilmemnesi" diye yazsınlar.
Bu arada, fotoğraftaki arkadaşı hatırladınız mı? Kendini atan alkolik kardeşimiz kadar çok konuşulmadı da, unuttuk adını.
Not: Bu tip yazılar yazmak istemiyorum artık. Yoruldum. Ne boş şeyler aslında. Sadece saha içini okusak, yazsak. Olmuyor, serde taraftarlık var çünkü. Şimdi bunları yazarken televizyonda Özdemir ve Koç Galatasaray yönetimine sallıyor. Sonra onlar cevap verecek. Biz çıldıracağız. Hafta sonu da derbi var değil mi?. Filler konuşuyor, biz ezileceğiz. Filler de beraber iş anlaşmaları yapmaya, kokteyllerde beraber eğlenmeye devam edecek. Hadi bakalım, başlasın yeni bir derbi haftası. Bu da etiketi olmayan bir yazı olsun.
Bu arada, fotoğraftaki arkadaşı hatırladınız mı? Kendini atan alkolik kardeşimiz kadar çok konuşulmadı da, unuttuk adını.
Not: Bu tip yazılar yazmak istemiyorum artık. Yoruldum. Ne boş şeyler aslında. Sadece saha içini okusak, yazsak. Olmuyor, serde taraftarlık var çünkü. Şimdi bunları yazarken televizyonda Özdemir ve Koç Galatasaray yönetimine sallıyor. Sonra onlar cevap verecek. Biz çıldıracağız. Hafta sonu da derbi var değil mi?. Filler konuşuyor, biz ezileceğiz. Filler de beraber iş anlaşmaları yapmaya, kokteyllerde beraber eğlenmeye devam edecek. Hadi bakalım, başlasın yeni bir derbi haftası. Bu da etiketi olmayan bir yazı olsun.
kutay güzel yazmışsın eline sağlık.anlaşılmayan şey bu.rıdvan fenerbahçe'ye sallarken bile ölçüsü var,ayrıca başkası eleştirince panter emel gibi atlıyor üzerine etkisiz hale getirene kadar.bunu itiraf etti sergen fenerbahçe'yi eleştirince sinirleniyorum,fenerbahçe eleştirilecekse fenerbahçeli eleştirsin diyerek!
YanıtlaSilama bizde hakanlar var ne yazık ki!küçük olanı zaten çok sallanmıyor camiada ama kral olanının heykelini diktirmeyecek miydi bu yönetim?kral dediğimiz adam bugün palyaçolarla işbirliği yapıp Galatasaray'a sallıyor bunu yaparken de büyük zevk alıyor gibi görünüyor!
diğer takımların olayı büyütmesi kadar galatasaraylıların da olayı sıradan bir olaya çevirmesi gülünç.
YanıtlaSil