Salı, Eylül 28

Plaza


Bugün yeni bir yerde işe başladım. Kalabalık bir plaza ortamında. Dışarıdan bakınca çok komik geliyor. Belki herkese komik geliyordur ama mecburen herkes o ortamın içine giriyordur, bilemeyiz. Belki de sırf bu açıdan tirajikomik. Belki benim gibi ölümü bile çok fazla korkutucu bulmayan biri için komiktir, diğerleri için değil.

Olay enteresan, sonuçta daha ilk gün, daha çok gözlem yaparız. Plaza içinde, akşam güneşi vurduğu esnada servise binen kadının onlarca "güçlü" erkeğin yanından kasılıp kasılıp yürümesi ve 1 saat sonra hava kararırdıktan sonra Bostancı Köprüsü'nde servisten indiği an otobüs bekleyen insanların arasından kafasını öne eğip hızlı adımlarla yürümesi komik bence. Ama bir o kadar da dramatik.

Bu tarz birçok şey var. Farklı bir ortam. Eskiden olsa çok tırsabilirdim. Bizim ortamımız değil burası, çok yapay der kaçardım. Artık hem kaçacak yerim yok, hem de olan biten (ve olacak bitecek) hiçbirşey beni ilgilendirmiyor. Sonunda ölüm yok ya, hatta ölüm olsa bile ne olur vurdumduymazlığı.

Sonuçta, cennette kimse plazalarda yaşamıyor. Bence hiçbir insanın cennet tasvirinde, cennet hayalinde böyle bir ortam yok. İnsanoğlunun buna rağmen kendisine böyle bir ortam yaratmış olması. İşte bu baya korkutucu. Ölümden sonrasını bile düşündürebilir bu konu. Ama bunların farkında olmamalı, sorgulamaya gerek yok. Hiçbirşeyin farkında olmadan, Bostancı Köprüsü'nde inen kadının güzel bacaklarına (pardon çantasına) bakmak yetebilir.

1 yorum:

  1. "Sonuçta, cennette kimse plazalarda yaşamıyor. Bence hiçbir insanın cennet tasvirinde, cennet hayalinde böyle bir ortam yok. İnsanoğlunun buna rağmen kendisine böyle bir ortam yaratmış olması."

    Inanılmaz bir analiz. Muhteşem. Bunca yıl pek çok sohbette dünya ve cennet üzerine yaklaşımlar dinledim. Enfes bir örnek.

    YanıtlaSil