Benim maçtan önce ki fikrim çoğunluk gibi değildi. En azından iddaa gibi değildi. Galatasaray gelir, 5 atar yollarız, parçalarız gibi birşey yoktu ortada, o yüzden bütün hafta boyunca 2000 yılına yapılan atıflar saçmaydı. Ne Fenerbahçe o günkü Galatasaray kadar iyi bir takımdı, ne de bu Galatasaray'ın oyuncu kalitesi o günkü Fenerbahçe gibiydi. Ama Johnson benzetmesi yerindeydi çünkü Baros, Kewell ve Arda'nın olmadığı takımda Galatasaray'ın nasıl gol atacağını kestiremiyordum. Peki Fenerbahçe nasıl oldu da 1982'den beri ilk defa Kadıköy'de gol atamadı Galatasaray'a?
***
Yıllardır Fenerbahçe'nin derbilerdeki üstünlüğünü açıklayan şey, ayağa oynayıp saha içine düzgün yayılmasıydı. Dün Galatasaray'ın oyunu tutan ve önde basıp Alex'e ve hatta Emre'ye bile top aldırmamaya çalışan yapısı karşısında Dia ve Stoch, takımın hızını arttıran, ama Alex'i taşıma alışkanlığı olan o dengeli yapıyı bozan isimlerdi. Aykut Kocaman'lı derbilerin bundan sonra da farklı geçeceğini düşünmüyorum. Beşiktaş maçındaki pozisyon zenginliği de Beşiktaş'ın takım zaafından kaynaklanıyordu. Nitekim o Beşiktaş'ı da görüyoruz şu anda.
***
Dia, Stoch, Alex ve Niang tercihi fazlasıyla ofansif. Bu ofansif yapıda Fenerbahçe'nin daha fazla pozisyon bulması beklenebilirdi, ancak beklerin de, sağa sola kaçan, ayağına aldığı hemen hiçbir topu kaybetmeyen, vurduğu her top kaleyi tutan, Yobo karşısında genelde fiziki noksanlık yüzünden geride kalsa da bana göre Yobo ile birlikte maçın adamı olan ve ikinci yarıda bir pozisyonda bana "ne Pino'ymuş arkadaş" tepkisini verdirip canımdan bezdiren Pino'nun daha maçın başından verdiği gerilim ve tedirginlik yüzünden fazla ileri çıkamaması da kanatlardaki zenginliğin kaybolmasına neden oldu. İlk yarıda Galatasaray ikinci yarıda Fenerbahçe ağırlıklı oyunda, ilk yarıda golü yememişken, ikinci yarıda da oyunun kontrolünü eline almışken Alex-Semih, Dia-Kazım gibi adam yerine adamdan ziyade, daha yaratıcı birşeyler beklerdim hocadan. Galatasaray'ın geniş alan bırakmayacağı gün gibi belliyken, ikinci yarıya Stoch gibi dar alanda da etkili olamayan Dia ile başlamak pek doğru değildi sanki. Geride Yobo gibi savunmayı 10 metre ileri taşıyan bir oyuncu varken, Mehmet Topuz'u sağa çekip Cristian ile başlamak oyunun merkezini göbeğe yıkıp, ikinci yarıda saman alevi gibi parlayan ataklardan daha organize gelmemize yardımcı olabilirdi diye ben düşünüyorum ama bu düşündüğüm tamamen saçma ve yanlış da olabilir, başımızda bir hoca var ve 10 senelik seri bozulduktan sonra "şampiyonluk sadece derbilerle kazanılmıyor" diyecek kadar Fenerbahçe gerçekleriyle çelişen, akil bir insan kendisi.
***
Ben takımın gidişatından da hocadan da memnunum. 10 sene sonra Galatasaray'ı yenememek falan umurumda değil. Aykut Kocaman yaptığı her açıklamayla, saha dışında yaptığı her hamle ile doğru adam olduğunu her defasında gözüme sokuyor. Selçuk'un ilk yarıyı kapadığı ortamda, Mehmet Topuz'u Emre'nin yanına çekip, Konya'ya Gökay İravul'u götürüp ilk 18'e almak ve sezon başından beri savunduğu Brezilyalı Cristian'ı Konya'ya bile götürmemek benim için yeterli bir argüman. Formda olana formayı verip adaletli olmak, Zico'nun bile yapamadığı birşeydi. Fenerbahçe değişiyor, Aykut Kocaman takıma bir karakter kazandırıyor, kafasında birşey var ve bize düşen sadece sabır göstermek. Çelişki şu ki, teknik direktörü olduğu camia dünyanın en sabırsız en başarıya endeksli camialarından biri. Başındaki başkan eminim Galatasaray'ı yenemediğimiz için dün gece rahat uyuyamamıştır. Belki de Fenerbahçe'nin Aykut Kocaman'la olan değişimi direk skorlara yansıyordur, bilemeyiz. Belki de derbilerde başarılı olamayacağımız sezon ipi göğüsleriz. Önemli olan netice, bunu 4 yıl arayla acı bir şekilde tecrübe ettik. Aykut Kocaman'a güveniyorum, nokta.
***
Son olarak, ya Yobo gerçekten çok iyi, ya da Bilica'dan sonra öyle görünüyor.
yobo gercekten cok iyi, 4-5 senedir gozumde olan bi topcu, umarim bozmaz, umarim seneye bizim topcumuz olur.
YanıtlaSilben de hem takidan hem hocadan hem degisen mentaliteden memnunum.
ellerine saglik, derbiyle ilgili okudugum ve cok nadir bulunan guzel yazilardan biri senden gelmis..
alex'in cikmasi sartti, gerek rakip topculardan dolayi kilitlenmesi olsun, gerek tempoya ayak uyduramayasi olsun...
kazim'i takimda gormek istemiyorum, ayni sekilde cristian icin de `klup tesislerine girmesin' diye dusunuyorum, ve bisey merak etmek istiyrum, dikkat etmedim, selcuk kadroda miydi ? dia-kazim yerine dia-selcuk ideal olurdu.