Burak Yılmaz ocak ayında Tam Saha'ya röportaj vermiş. Orada Beşiktaş yıllarına (daha doğrusu aylarına) dair birşeyler söylemiş. Benden biraz beyin fırtınası, biraz komplo teorisi, gerisi sizden. Önce Burak ne demiş onu yazalım.
"Bir kere o sırada sadece 20 yaşındaydım ve futbolu yalnızca yeteneklerimle oynamaya çalışıyordum. Beşiktaş'a gitmemi de bir hata olarak değerlendirmiyorum çünkü pişman değilim. Fenerbahçe'de, Manisaspor'da, Eskişehirspor'da oynadığım için de kendimle gurur duyuyorum. Ama tabii ki yapmış olduğum hatalar var. Beşiktaş'a küçük bir şehirden ve bir 2. Lig takımından gittim. 20 yaşındaki genç bir futbolcunun üstesinden gelmesi gereken pek çok zorluk vardı. Medya ilgisi, taraftar baskısı gibi. Ben bunların üstesinden gelemedim. Aslında ilk dönemde işler iyi gitmişti. 43 maç oynadım, goller attım. Fakat medyanın bu kadar güçlü ve etkili olduğunu bilmiyordum. Açıkçası futbol dünyasını hiç bilmiyordum. Futbolun sadece sahada oynanmadığı, belirleyici olanın sadece sahadaki performansınız olmadığını gördüm. İkili ilişkilerin ön plana çıktığını gördüm. Kamuoyuyla ilişkilerin önemini gördüm. Medyayla, taraftarla ilişkilerin ne kadar önemli olduğunu öğrendim. Bunların hepsinin bir bütün olduğuna inanıyorum."
Koyu renkli yerler daha da önemli. İkili ilişkiler, kamuoyuyla ilişkiler önemli diyor. Burak'ı o sene Tigana baya oynatmıştı, Burak 43 maç diyor zaten. İstanbul'a forvet-forvet arkası olarak gelmesine rağmen Tigana ondan sağ açık olarak faydalanmıştı. Ben, o sezon Burak'ı Süper Lig'de ilk sezonunu geçiren 20 yaşındaki bir futbolcuya göre oldukça beğenmiştim (3 büyüklere 2.Lig'den gelen futbolcuların şu anda hala tutunamadığını hatırlatalım; Musa, Batdal, Rıdvan hatta ilk 11 adamı olamayan Ersan). Tigana da Burak'ı beğenmiş olacak ki sezon boyunca ondan vazgeçmedi.
Fakat hatırladığımız bir başka şey, Burak uzun süre eleştirilmişti. Basında vardı eleştiriler, tribünde de vardı. Tribün, o seneye Burak'tan daha kötü başlayan Baki'ye bile daha büyük sevgi gösteriyordu mesela.
Son olarak; Tigana gidince Burak da Beşiktaş'ta kalmadı. Burak, Holosko'ya karşılık verilmişti (artı para), şu an Burak lider takımın en golcü futbolcusu, Holosko ise Beşiktaş'tan gönderildi. Gerçi şu an Burak'ın oynadığı yerde Quaresma var, belki de Avrupa'da mevkisinin en yetenekli 10 futbolcusundan biri. Zaten Beşiktaş tribünleri o dönem 7 numaralı formayı giyen Burak'tan ciddi anlamda Q7 ve CR7 performansı bekliyordu.
Burak'ın demeçlerine geri dönelim. Kamuoyu ile, basın ile, tribün ile iyi geçinmek. Galatasaraylı olarak basınla iyi geçinen topçunun bir takımda nasıl uzun süre kalabildiğini en iyi bilenlerdeniz. Yazının bundan sonrası komplo teorisi.
Arif Erdem'i kesen santrfor, Hakan Şükür'ün gazetelerde-kanallarda çalışanlar üzerindeki etkisi yüzünden sıkıntı yaşardı mesela. Veya Arda'dan daha yetenekli orta saha hele yabancıysa çok çekmiştir son 3 yılda. Burası komplo teorisi, bundan sonrası beyin fırtınası.
Burak Yılmaz oynuyor diye forma şansı bulamayan futbolcu var mıdır, varsa kimdir mesela? Burak, sağ kanatta oynamıştı. Burak oynamasaydı, o mevkide oynayacak adamlardan biri Ali Güneş'tir. Ali Güneş'in menejeri kimdi çok net hatırlamıyorum ama sanırım şu meşhur menejerlerden biriydi. Ali Güneş'in Beşiktaş günlerinden akılda kalan 2 şey vardır. Biri 4-3'lük Kadıköy galibiyetinden sonra Star'da "Anelka bizi maymun etti ehehe" diye konuşması, ikincisi de Tigana ile yaşadığı savaş.
İkinci futbolcu Mehmet Yozgatlı. Bir başka sağ kanat. O niye Beşiktaş'a geldi hala bilmiyorum, anlamıyorum. O da az işle çok iyi kariyer yapan futbolculardan biridir. Kariyerinde 1 sezon top oynadı; onda da Fenerbahçe'ye transfer oldu. Burak Yılmaz Beşiktaş'tan giderken Mehmet Yozgatlı hala takımdaydı ama yine oynayamadı.
Burak Yılmaz var diye, Tigana'nın can düşmanı Sinan Engin'in manevi oğlu Serdar Özkan da bir sezon daha kiralık olarak yollanmıştı, sanıyorum o sezon Serdar'ın Samsunspor sezonuydu.
Olay bu. Yazının konusu muallak. Ama bir ana fikir çıkaralım. Galatasaray ve Beşiktaş arka arakaya 2 sezon boyunca devrim yapma imkanı yarattı kendine. Ama iki camia da bunu istemedi. 2007'de Tigana, 2008'de Kalli devrim şehitleri olarak futbol tarihimize yazılabilir.
Tigana'nın başını ağrıtan konulardan biri de Burak Yılmaz oldu. Aragones'in Fenerbahçe'si dışında gittiği her takımda vasatın yukarısına çıkmıştı, buna Beşiktaş da dahildi. Fakat Beşiktaş'ta biraz Tigana'yı harcamak öne sürülen bir yem oldu.
Sonuç olarak şu an herkes mutlu. Burak Yılmaz lider takımın en golcüsü, İnönü kapalısının önünde Quaresma oynuyor, Tigana ülkesinin en iyi takımlarından birini çalıştırıyor, Yıldırım Demirören de hala başkan. Bu yazı da sebepsiz ve sonuçsuz bir yazı olarak yerini alabilir.
Burak Yılmaz'da yeterli fizik ve yetenek olduğunu düşünüyorum. Ama bir futbolcuda olması gereken en önemli şey yok. Beyin. Zekasının olmadığını 1-2 maçı seyrederek anlayabiliyosunuz. Ligimizde zaten belirli bir zekaya sahip oyuncuların sayısı az olduğu içinde hala burak yılmaz gibi oyuncular kendilerine maaş veren kulup bulabiliyorlar. Keşke onu yetiştirenler pas çalıştırmak yerine mental çalıştırsalardı. Şuan futbol yaşantısını Edirne'nin ötesinde sürdürüyo olurdu. Her ne kadar şampiyonluğa oynayan bi takımın ideal 11 oyuncusu olsa da gözümde kayıp giden yıldız adaylarındandır..
YanıtlaSilbu yazının son paragrafına baya takıldım aslında:)burak yılmaz başka takımlarda sürünürken,tigana işsizken,tribünlerden yeter yıldırım demirören sesleri yükselirken yazılmış olsaydı sanırım son paragraf yazılmayacaktı:)
YanıtlaSil