Salı, Ocak 31

Haydarpaşa'ya Elveda


Sadece Haydarpaşa'ya değil tabi. Tren yolculuklarına, yataklı vagonlara, pahalı ama güzel biralara, enteresan insanlara, kötü istasyonlara.. 2 sene boyunca tren yolculuğu yapamayacağız. Çok yazık olacak..

Bu arada 2 sene sonra dönüp balktığımızda orada alışveriş merkezi, otel falan görürsek, emeği geçen herkesin Allah belasını versin... Testiyi kırmadan yazalım da, içimiz rahat etsin.

Neden Lefter




Lefter ölünce belki değişir diye düşündüm ama olmadı. Değişmeli mi onu da bilmiyorum, belki böylesi daha samimi ama bilemiyorum.

Lefter'i Türkiye hep Lefter olarak andı. Soyadı çok kullanılmadı.

Futbolu bırakan ve teknik adamlığa başlayan için hemen "o artık X (Ertuğrul) değil X Y (Ertuğrul Sağlam)" diyen ülke, Lefter'e senelerce Lefter dedi. Neden?

Soyadı zor söylendiği için mi? Yoksa soyadı FARKLI olduğu için mi?
***
Bu arada Lefter'in kameraları kapatıp anlattığı, Can Dündar'ın yazdığı olayı ben eskiden beri biliyordum. İlker ile konusurken o da aynı şeyi söyledi. Zaten bilinen birşeydi. Hatta bunu kimse bilmiyorsa Lefter'i korumaya gelen Fenerbahçeliler nasıl haber alacaktı? Kalablık bir kitlenin bildiğini, yaşadığını nasıl gizli olabilir ki?

Türkiye, sadece yaşananları değil, insanların soyadlarını bile unutturabilen bir ülke. Çok şaşırmamak gerek.

Pazartesi, Ocak 30

Büyük Kaptanlar

Karabükspor-Manisaspor maçındaki iki teknik adam. 2000'lerin ortasındaki derbilerde karşı karşıya gelirledi. Ümit Özat'a büyük saygı duyardım, Bülent Korkmaz'a hissettiğim sevgiden daha öteydi. Tapıyordum.

Bülent 30 Ekim 2005'te Ankara'da Gençlerbirliğ'nin yardımcı antrenörüyken bize kol çıkarımış, fakat buna rağmen ona sırtımı dönmedim. Oysa 2009'da çok büyük hayallerimizi yıktı., bir hiç uğruna. Bülent'e 19 Mart 2009'dan beri saygı duyuyorum. Tapınma kalmadı, sevgi biraz, alışkanlık var diye. Ümit Özat'a ise her geçen gün sevgim arttı. Saygı, sevgiye döndü.

Maçı kazanan Bülent oldu. Benim gönlümden geçen; Karabük düşsün, Manisa kalsın. Tamamen teknik direktörleriyle alakalı bir dilek.

Yalnız her şey bir yana. Sol taraftan süzülüp sağ ayağıyla orta yapan Ümit Özat ve hakeme kızdığında elini bileğinden kırarak küfür eden Bülent hangi ara futbolu bıraktı da hoca oldu. Eskiye özlem duyuyorum diyeceğim de, eskiden kasıt 6-7 sene öncesi, çok da değil hani. Keşke sahada kalsalardı ve kollarında pazuband olsaydı.

Meşale Yakın, Pankart Açın

Meşale yakan tribün sarı kırmızı olunca, insanın biraz daha sempaitisi artıyor. Bazı kareler tam 80'lerin Roma tribünü gibi. Fotoğraf kalitesiyle de alakalı.

Ama şunu da söylemek lazım, derbide tribünler bekleneni iki maçta da veremedi. Üstelik 7 senelik bir ara söz konusuyken. İstanbul derbilerinin gerisinde kaldılar. Dünkü maçta iki tribün de ilk maçtakinden daha iyidi. Sıralarsak: Göztepe deplasman > Karşıyaka iç saha > Karşıyaka deplasman > Göztepe iç saha

Meşale yakan her tribüne helal olsun. Yasak olanı yapana saygımız sonsuz..

Şu barkodlu küfür olayı iyimiş.

Şu fotoğraf da sanki Ali Sami Yen Yeni Açık Üst

Sahada Karşıyaka, Tribünde Göztepe



- Saha içinde beklediğim gibi oldu. Karşıyaka daha derli topluydu, erken golo buldu, rölantide kazandı.

- Tribünde ise Göztepe şaşırttı. iyilerdi.

- Meşaleyi kim yakabilirse yaksın, herkes yaksın.

- Tribünde kazanmak mı sahada kazanmak mı? Bunun sorulması bile abes.

- İki derbi de bir İstanbul derbisi havasında değildi.

- Karşıyaka belki de son yılların en verimli transfer dönemini yaşadı. Cihan,Fatih, Mahmut Boz.. Rotasyonda Bülent. Nokta transferler. Seneye iş yapabilir bu takım.

- Gol saati: 19:12

- Şamil gibi bir adamın oynamaması ilginç Derbileri böyle adamlar kazandırır.

- Karşıyakalı Cihat Arslan'ın kredisi iyice azaldı. Zaten 3 maçtır takımda.

- Karşıyaka tribünü beklentilerimi karşılayamadı.

- Göztepe 9 senedir Karşıyaka'yı yenemiyor.

- Önder Turacılı derbiler. Ulan 2004-2007 arasının goygoyu başkaydı.

- GOL

- Golden sonra Cihan'ın sevinci.

- Golden önce Solakel'in ortası. Hayatının ortası.

- Gol esnasında Göztepe savunması. Sol bek nerede?

- Şaban çok büyük top oynadı.

- Tribünden gol anı.

- Erken başlayan "koyduk mu" çok can yakabilirdi, olmadı.

- Hakem Çağatay Şahan iyidi.

Zico-Capello-Bienvenu-Sow

"Eğer bir gün Fenerbahçe Capello'yu İstanbul'a getirebilirse büyük iş başarmış olur çünkü şu anda dünyanın en büyük teknik direktörlerinden biri" demişti Zico, RAI için Fenerbahçe-Inter maçını yorumlamaya gelen Capello için. Zico için benim gördüğüm Fenerbahçe tarihihinin en büyük hocası derdim, 3 temmuzdan sonra Aykut Kocaman takımı bir arada tutamayıp lige tutunduramasaydı...

"Sow transferinden dolayı çok mutlu oldum, çok iyi bir oyuncu ve böyle bir transfere takımın ihtiyacı vardı. Önümüzde çok maç var ve forvette ligin ilk yarısında bir takım sıkıntılar da yaşadık. Onun gelişiyle performansım daha da artacak ve bundan Fenerbahçe kazançlı çıkacaktır. Ben kendi adıma gelişinden mutlu oldum"

Bienvenu'nun dünkü açıklamaları. Şu özeleştiri güzel. Golden sonra tribüne koşması daha da güzel, Bienvenu kendini geliştirmeye çok müsait bir oyuncu. Çok hırslı, çok çalışıyor, varsın yetersiz olsun, niyeti görmek güzel. Yoksa yarın Higuain gelse sırtı dönük top alamıyor diye eleştirilir Fenerbahçe tribünlerinde.

Pazar, Ocak 29

Zatürreye davet: FB 2-1 MİY

Dün Kartalspor maçı, bugün Mersin maçı, üstüne dönüşte Göztepe tren istasyonunda 25 dakika bekle, üstelik hastayım. Sonuç net zatürre olacak.

İlk yarı sezonun Bursa ve Manisa deplasmanlarıyla birlikte en iyi oyunu. İkinci yarı İBB maçı kadar olmasa da bir o kadar kötü. Topla oynayın, topu koşturun, top yapın, skoru tutun, fırsat bulunca artırını üstüne yatın olarak anlamış topçular. Serdar da benzer şeyler söyledi.

Serdar Kesimal demişken, Beşiktaş'a röveşata Galatasaray'a volesi bulunan Luciano'dan bile daha teknik.

Özer'in türk futboluna hizmeti muazzam. Bir futbolcu topu ayağına aldığı zaman ne yapmamalı sorusunun cevabını topu ayağına her aldığı an veriyor.

Samsun Belediye'den kendi evinde 4 yemiş. Bir 4 tane de biz atarız diyemiyorum çünkü o maç çok net puan kaybı. Gekas boş geçmez.

Fenerbahçe nefreti güden insanlara ve yayınlara olan sempatim ne olacak bilmiyorum... @48kutay @velocan :)))

Kar Üstünde


Deprem olmuş, kar yağmış, hava soğuk ama futbol devam ediyor.

Top da sarı-kırmızı hani... Vanlı çocukların rengi belli.

Ses Kesildi




- Seriler bozuluyor her hafta. Şimdi de yenilmezlik serisi.

- Yani bazen geçen sene aklıma geliyor, yazı düşünüyorum. Şu an bu kadar üzülmem şaşırtıcı.

- Takımı bu kadar düşünmem, bu yenilgiden sonra Antalyaspor maçına bilet alsam mı diye sormam

- Hocanın planları, riskleri bu sefer tutmadı, sağlık olsun.

- Kızlar, kadınlar; spikerler kadar olmasa da baş ağrıttı. Şu uygulama kalksın.

- Adanalı'nın sahteliği yoktur, kadın da olsa verdi cevabı.

- Semih Kaya'nın hataları sevindiriyor beni, şımarmasını engelliyor.

- Sercan'ın iki Bursa maçı da felaket. Üstelik birinde çok az oynadı.

- Kazım > Sercan

- Sabri iyidir, kaptandır, başkandır, reistir ama geri dönüşü iyi olmadı.

- Eboue-Kazım hattı, 2010'daki Keita-Sabri hattı gibi.

- Baros'un önemi ve değeri konulu panel

- Bursaspor'dan Batalla'yı çıkar, seneye Bank Asya'da play-off kovalasın.

- Serdar Aziz kadar dengesiz, kendine zarar veren başka adam yoktur. Topa girişi hep bir garip.

- Biz nasıl Eboue'yi arıyorsak onlar da Basser'i arıyor.

- Çarşamba yine maç, ben izlerken yoruluyorum.

- Bursa'ya Bursa'da gol atamadığımız üst üste 3. maç

Kartalspor 1-1 Kasımpaşa

Üst üste iki Galatasaray maçından sonra aktif dinlenme adına Kartal Stadı. İyi güzel de aylardan ocak, hava soğuk.

Gitmeye meyilli değildim. Yataktan kalkacak gibi değildim. Abdi İpekçi'nin soğuğunu (var böyle birşey) yemenin getirdiği hafif kırıklık, bana "uyu" diyordu, ama Uğur ve Selim kardeşlerim gidelim diyince akan sular durdu. Maksat beraber olmak. Neden başka bir yerde değil, staydumda, onu biz de bilmiyoruz.

15 seneden fazla süren bir arkadaşlık varsa ortada, temeli Kartal'da atıldı. Bizim için Kartalspor veya Kartal semtinden daha önemli bir şey var ortada. Belki ondandır.

1 liraya maç izliyoruz. İlk yarı oldukça sıkıcı. Kendi aramızda muhabbet ediyoruz zaman geçsin diye. Aramızdan "çıkalım" diyen çatlak sesler de yükseliyor. Tam ilk yarı biterken istenmeyen olaylar yaşanıyor.

Kartalspor tribün liderlerinden biri setten düşüyor ve yaralanıyor. Ambulansın gelmemesi Kartalspor tribünlerini deliye döndürüyor. Sahaya giren 3-5 kişi, karşı taraftaki ambulansa koşuyor. Kartalspor tribünlerinin "ambulans nerdesin" tezahüratına Kasımpaşalılar da eşlik ediyor. En nihayetinden ambulans açılıyor. Yaralı, sedyeyle taşınıyor. Bu esnada sedeyedeki yere düşüyor. Bütün bu telaş, ambulansın hareketiyle son buluyor. Sanıyorduk. Devam etti.

Maça anında geri dönen Kasımpaşalılar, takımları lehine tezahürat yaptı. Hasta evinde tezahürat olmaz mantığından olsa gerek Kartalspor tribünü bu tezahüratlara küfürle yanıt verdi. Ondan sonra da iki tribün arasında film koptu.

Tribün kendi maçını oynasın, ikinci yarı maç yeniden başlıyor. Bu sefer daha hareketli. Sezonun ilk yarısındaki maç da böyle olmuştu. Fakat iki maçın kalitesini ayıran temel bir fark var. Sahanın zemini çok kötü. İlk yarıdaki maç, Kasımpaşa'nın muhteşem stadında oynanmıştı, aylardan da eylüldü. Şimdi bir ocak ayı maçında, zaten kötü olan Kartal Stadı'nın zeminini iyice kötüleştiren bir kar yağışından sonra oynanmaya çalışan bir maç izliyoruz. Yine de oyuncular iyi niyetli, mücadeleci.

Kasımpaşa ligin üzerinde bir takım. İyi bir kadrosu var. Boş adamı yok. Fakat, top şişirmeyi bilmiyorlar veya düşünmüyorlar. Bu zemin de onlara, istedikleri futbolu oynatmayı vaad etmiyor. Kartalspor ise mücadeleci futbolunu sahaya koyabiliyor.

Mehmet Uslu'nun cezasından dolayı savunma hattı yine değişmiş. Kadroda eksiklik olmasa bile Besim Hoca zaten her zaman arayışta, canına minnet böyle bir durum. Sol bekte Deyvison, tandemde Hamza-Ethem. Sabutay tercih edilmemiş. Ethem belki de en iyi maçlarından biri oynadı. Bir de gol attı. Golde korneri kullanan ve asisti yapan Timuçin yavaş yavaş kendini buluyor. Yine de benim adamım Aydın Kuzu. Oyuna girmesi 79 dakikayı buldu, 10 dakikada hareket getirdi.

Kasımpaşa'da öne çıkan isim Murat Akın. Golü de o attı. Çok enteresan adam. Çok farklı adam. Biraz üzerinde durulsa, kendisine ait bir seyicisi bile olabilir. Bir de Niko var tabi, ama bugün kötüydü. Onun maçı değildi. Ferdi Başoda'yı durduran, top aldırmayan Hüseyin Yoğurtçu da öne çıktı.

Kartalspor 60'da attı. Kasımpaşa anında, 62'de cevap verdi. Biraz gecikseydi gol, Kartalspor'un direnci artardı. İlk yarıdaki maçta da önce Kasımpaşa öne geçti, 4 dakika sonra beraberlik oldu. Maçın hakkı beraberlikti. Ama son dakikadaki penaltı verilseydi, temiz bir 3 puan kazanacaktı Kartalspor. Gerçi Kartalspor bu sene penaltı atabiliyor mu bilmiyoruz.

Kartalspor'un 2 sezon karşı karşıya geldikleri Bank Asya'da henüz bir Kasımpaşa galibiyeti yaşamadı. Ama her zaman şampiyonluk hedefleyen güçlü bir takımdan bu sene 2 puan olmak önemli. Haftaya Erciyes, daha uygun bir rakip. Oradan çıkacak sonuç, bahar ayalarındaki rotayı belirleyecek.

Cumartesi, Ocak 28

Babaya İsyan



Terim, nam-ı diğer Baba'nın Ankaragücü hakkında açıklamaları ruh okşayıcı. Şövalye tarzı. Hakan Kutlu'yu rencide etmeden, kırmadan. Nazik, kibar ama lafını gerektiği yere sokarak.Tam bir baba.

Sadece tek bir sorum var. Tek bir isyanım var. Baba'nın kendisine, yaptklarına saygım sonsuz. Sevgim sınırsız. Ama biz de evlat olarak, bazı şeyleri soruyoruz. Baba, çocugu en ufak şekilde ihmal ederse çocuk bunu unutmaz.

Ben de soruyorum Baba'ya. Ankaragücü'ne sıkıntılı gününde sahip çıkmak istiyorsun, bunu dillendiriyorsun, bunu yaptığın için de seninle gurur duyuyorum ama aklıma takılıyor, geçen sene Galatasaray tarihinin en kötü anını yaşarken ve Kadıköy'e giderken, hocası yokken neden teklifi kabul etmedin? Ankaragücü'nün şu andaki yönetimi, o zamanki Galatasaray yönetiminden daha mı iyi?:

"Burada bana da bir görev varsa yapmaya hazırım. Şu an boşta olsaydım benden ne isterlerse yapardım. Yanlış anlaşılmasın Hakan Kutlu'ya yardım ederdim"

Bu sadece isyan, içerideki soru işaretinin dışarıya yansıması. Ufak bir evlat isyanı. Yoksa hala şükran borçluyum. Nankörlük değil, yalnızca sitem.

Galatasaray 79-78 Olympiakos




11 saniye sonra salondan çıkıyorduk. Üstelik, eğer Lakoviç yanlış bir şey yapmazsa (yapmadı) mutlu ayrılacaktık. 11 saniye basketbol için uzun bir süre, beklerdik. Bekledik. Tahmin ettiğimizden daha çok bekledik. Kalbi tutarak bekledik. Yaklaşık 20 dakika daha bekledik. 16 dakika şampiyonluk bekleyen kitle için normal bir süre.

Ankaragücü maçına gidiyorsun, yeniyorsun, eve geliyorsun, yatıyorsun, kalkıyorsun, Olympiakos maçına gidiyorsun. Ne güzel bir hayat. İyi ki Galatasaray bir Spor Kulübü. İyi ki var.

Maçtan önce maça dair, gruptan çıkma şansımıza dair hiç bir beklentim ve hesaplamam yok. Soranlara, "yeniliriz" diyorum. Biraz totem, biraz Olympiakos'u küçümseyenlere karşı tavır, biraz da çekince. Hem yenilsek ne olur, umrumda değil. Buraya kadar gelinmesi yeter. Yenersek güzel olur. İyi bir atmosfer oluşturulsun, senenin geyiği olarak "Euroleague bizim tribünden bahsediyor" denilsin, yeter.

Salon güzeldi. Bu sefer bayraklar hazırlanmış. Barcelona maçı daha iyidi, sopalı pankartlar daha iyidi. Barcelona maçı ilkti, ilk meydan okumaydı. Bu maç Panathinaikos maçı olsaydı tribün daha üstüne çıkardı bence. Olympiakos olunca biraz standart kaldı. Evet, standarttı dün gece. Standartı bile yeterdi.

Maçı izlediğim yer, Kapalı Sol. Yukarısı. Tandığım birçok kişiyi uzaktan seçiyorum. Kafamı nereye çevirsem tanıdık biri. Geri dönüyor herkes. Galatasaray tribünü yeniden bir araya gelecekse, Galatasaray Basketbol Takımı'nın payı çok büyük.

Galatasaray iyi başladı. Göksenin'i sevin, büyütün, Furkan'a güvenin. Lakoviç, belki de geldiğinden beri en iyi maçını oynadı. Panathinaikos çocuğu, kendi derbisini oynadı. Gazını aldı. Asistini yaptı, sorumluluk aldı, yerdeki toplara atladı. Yine 8'de 1 attı ama olsun. Bir gün onlar da girecek.

Savoviç, 42 numara, Konyalı, Songalia'dan daha verimliydi. Takıma alışınca daha iyi olacak. Güzel olacak. Oktay Mahmuti, Adriyatik Ligi'nden bir adam alıyorsa, boşuna almaz diyorlar. Diyenlerin lafına güveniyorum.

Ship, 44 dakika sahada kalmış. Ben 44 dakika sahaya bakamadım. Bütün pis işler onda. Çok değişik adam. Çok farklı adam. Varlığı hissedilmiyor ama yokluğu hissedilir. Allah yokluğunu göstermesin.

Böyle başladı takım. Fark 14 oldu, devre oldu. Rahatladık. Üçüncü periyot başladı, fark eridi. Şaşırdık mı? Hayır. Ne olacak bu üçüncü periyotlar? Düzeliyoruz, farkı yeniden açıyoruz.

4. periyot başlıyor, sonra yine erime Cevher bitir işte onları. Ceza şutu sıkıntısı. Senelerdir bir Mrsiç, El Amin, Solomon tarzı adama sahip olamadık. Yerel düşünüyorum bazen. Bu dakikadan sonrası ilk paragraf.

Bu sene hançerlerden hançer beğeniyoruz. Tarihin en iyi savunmasını yapıyor takım, Lorbek son saniyede uzaydan sokuyor. Çıt çıkmayan salonda Marko Tomas 20 saniye içinde iki tane sokuyor, dün de 20 yaşındaki velet Atina'dan salladı girdi. Tamam son topa kadar diye bir motto var da, bu kadar da değil. Ölüyoruz.

Son 5 dakika Gordon'un. Ondan öncesi de onun. Maçın yıldızı. Spanoulis'e koyduğu blok, içeri girişleri. Kaçırdığı smaçlar artık alışkanlık. Canı sağolsun.

Maç sonunda takımın gelişi. Göksenin sette. Raul yapsa kral. Göksenin prens. Üçlü çekmesini beceremeyen Gordon'un yardımına koşan Lakoviç. 11 saniye sonra salondan çıkıyorduk, 1 saat sonra soğukta minibüs bekliyorduk. Olsun sonuçta yendik.

Böyle maçları yazmak gerçekten zor. Anlatılamaz. Ankaragücü maçından ayrı da düşünmek zor. İyi ki oradaydık. Top 16 galibiyeti gördük, Olympiakos galibiyeti gördük. Ne yazılabilir ki...

Arizona Dream


Johnny Depp yakışıklıdır, Vincent Gallo muhteşemdir, Jerry Lewis enteresandır.

Emir Kusturica Amerikalılar için bir film çekmiştir, altından kalkmıştır, daha iyisini istese yapardı, daha kolayını yaptı, iyi yaptı, sadece Goran Bregovic çalsa aynı şeyleri anlatabilirdi.

Bir hikaye vardı, hiç önemli değildi, seyirciye kalan daha başkaydı. İzlemesi zordur, uyutabilir ama renkli bir uyku için izlemek gerekebilir.

Cuma, Ocak 27

Galatasaray 4-0 Ankaragücü




Hayatımda en çok beraber maça gittiğim adam; Mahir. Belki ikincidir, bir de Berker vardır. Hepimiz aynı mahallenin çocuğuyuz fark etmez. Üçümüz de farklı yerlerdeyiz artık, eskisi gibi sık beraber gidemiyoruz. Ankaragücü maçına Mahir ile beraber maça gidiyoruz.

Mahir 11 yaşındayken, ben 15 yaşındaydım. Sami Yen'de beraber ilk gittiğimiz maç 2-1 yenildiğimiz meşhur Ankaragücü maçıydı. Bu sefer Seyrantepe'nin beraber açılışını Ankaragücü ile yapıyoruz. Stadın yine yeni açık tarafı kısmı. Sami Yen'in yeni açık'ı daha güzeldi. Baca vardı bir kere.

Aralık 2010'dan sonra ilk defa Sokak civarında içerek maça gidiyorum. Metro her geçen gün daha da rahatlıyor. Hava soğuk, maç hafta içi. Gelen insan az. Bunlar etkili, kısa kollularla şampiyonluk yarışına girerken metroda sıkıntı doğar.

Kapıdaki güvenlik görevlisinden daha iyi biliyorum stadı. Oysa stada her geldiğimde kayboluyorum. Mahir başka kapıdan giriyor, ben başka kapıdan. İçeride buluşuyoruz. Ne kadar acayip, neyse ki Kuzey'de kendi koltuğun muhabbeti yok.

Maçın başlamasına 1 dakika kala giriyoruz içeriye. Kendi tercihimiz. "Yarın İpekçi'ye erken girelim, 20 dakika kala falan" diyoruz. İstiklal Marşı'nı duyup Burger'dan Kapalı'ya yürüdüğümüz maçlar akıllarda. Stada girer girmez karşımıza "Rantınız Batsın" pankartı.

10 dakikada iki gol. Şaka maka Emre Çolak topçu oldu. Şaşkın ve sevinçliyiz. Gökhan Zan da attı golünü. Gökhan > Servet.

İyi güzel de 10 dakika da maç bitti. Zaten rakibin ısıracak bir hali yok, belki direnç gösterirdi, o da yok oldu. A2 maçına döndü. Elmander ile futbol dersi. Sercan'a, Emre'ye, Engin'e futbolu öğretiyor. Ayağı dursa eli durmuyor.

Dünya tarihinin en pahalı A2 maçını izliyoruz. Çağlar falan var hala. İlginç ve sıkıcı. Bir dakikadan sonra oturmaya başlıyoruz. Oturarak maç izlemek ayrı güzel, takımı daha net izliyoruz. Ama hava da soğuk. Sıkılmaya, hatta uyuklamaya başladığımız anlar. Sonra 58. dakikaya giriyoruz.

İşin rengi değişiyor. Galatasaray tribünü yine bir arada. Son zamanlarda çok yaşamaya başladık bunu. Doğu Alt'ta mendiller, Lig Tv tezahüratları. Muhakkak soru işaretlerimiz var ama olsun, bu sefer sorgulamayalım.

Ergin Keleş oyundan çıkınca Ankaragücü zamanı. Ankaragücü futbolcusu oyundan çıkarken alkışlanıyor, o da tribünü alkışlıyor. İyi güzel. Ankaragücü diye bağıran da yok. Futbolcuya saygı, taraftar olanla kurulan empati. Sanırım benim içimde benden olmayana dair fazla sempati var. Ne sözle ne de yazıyla açıklanabilecek bir durum. Yadırgayanlar var.

Terim kenarda, takım sahada. Açılan pankartlar, tribünde bir kıpırdanma. Albayrak, mikrofonlara farklı konuşsun. Takım 4 veya 5 atsın veya berabere kalsın çok da önemli değil. Bu sene lig de önemli değil. Ama bazı şeyler var ki, geleceğe umutla bakmamıza yol açıyor. Her geçen gün daha da hoşumuza gidiyor. Acaba bunlar birer yama mı, olağandışı geçici bir süreç mi? Neyse ne, gerçekten çok güzel. Hatta, gurur verici.

Bu stadyumdan çıkınca mutlu ve gururlu olduğumuz günlerin sayısı artıyor.

Perşembe, Ocak 26

İzmir Derbisi Formaları


Cihat Arslan da eski Karşıyakalıdır hani. Sarı-Kırmızı formayı giymek için İstanbul'a gelmeden önce giymiştir o formayı.

Samimiyet Fotoğrafı



Türkiye'nin en samimi teknik direktörü ve en samimi futbolcusu. Biri Brezilyalı, diğeri Gürcü. İkisi de bizden. İkisini de tanımıyorum, böyle görünce benim bile içim ısınıyor.

(Ulan bir de ikisini birbirlerini sevmiyormuş) Hayat...

Dört-Altı-Sıfır

"Bunlar benim tercihlerim. Teknik direktörlük makamı da birtakım şeyleri anlatabilme makamıdır. Teker teker hesap verme pozisyonu olursa yanlış tarafa gider. Bu oyuncu grubuyla geçen hafta da oynadık ondan önceki hafta da oynadık. Her hafta yeniden bazı şeyleri çevirmenin anlamı yok. Teknik adamların pek çok tercihleri vardır. Bugün esas olarak ne Semih ne de herhangi bir arkadaşımız olmadığı için değil, futbol adına doğruları fazlasıyla yapamadığımız için mağlup olduk"
***
Aykut Kocaman'a sallayacak halim yok, böyle diyorsa vardır bir bildiği. Varsın, naçizane yanlış tercihlerini İBB maçında kullanmış olsun. Kalan maçlarda temelde 4-6-0'ın olmadığını, Bienvenu ya da başkası, takımın forvetsiz oynayamayacağını, maçın 2.yarısının özelinde ise defans 4'lüsünün 3'ünü değiştirmenin, ki bu tercihi Ziegler gibi vasat bir oyuncuya güvenip yapmanın yanlış olduğunu görecektir hocamız. Gökhan sakatsa başlamasaydı, Bilica çıkmasaydı, Bienvenu ilk 11 olsaydı, İBB'nin iyi oyununa rağmen kaybetmezdik diye düşünüyorum. O olsaydı bu olsaydı... Bunlarla da yorumlamak ne kadar doğru bilmiyorum tabii.
***
Ziegler... Lefter'in cenazesinde ön saflarda yer almanla ve spor magazin programındaki mütevazi tavırlarınla son haftalarda insani olarak sempatimi toplasan da olmuyor be abi.. Bir solağın topla olan ilişkisi bu kadar mı kötü olur, mahallede sokak aralarında bile solaklar değerlidir, iyidir, kendi etrafında dönememelerin, top kontrolün, pas şiddetin, arkaya-araya kaçırdıkların (biri de TT Arena'da Eboue idi), bir diğer derbide Almeida'nın golünde Volkan'a baraj kurup golü yedirmen, geçemediğin adamlar, yapamadığın ortalar... Vasat kelimesinin karşılığısın. Geleceğimiz belli değil, yarın genel kurul var, bizim yönetim kurusıkı mı atıyor gerçekçi mi bilmiyorum, tahmin yürütemiyorum, ama bütün bu hengame içinde kiralık olman içimi rahatlatıyor.

Çarşamba, Ocak 25

Geri Dönüşlerin Hastasıyız



- Bu maçtan umudum vardı, yanıltmadı beni.

- Bir sezonda iki Bursa-Gençler maçını da izlemek benim için ilginç bir tecrübe oldu.

- Topçunun hası Yasin Öztekin. Saç modeli kötü.

- Oktay Delibalta oynasa bu takımda daha iyi olur sanki.

- İlk maçında golünü atan Pinto.

- Özgür İleri büyük aşama kaydetti. Dardanel'de dikkat çekiyordu zaten ama bu noktayı beklemiyordum.

- N'Diaye'nin golü çok güzeldi. Tam kalecinin filede asılı olan havlusuna.

- Gençler taraftarı bir ara 'Gökçek dışarı' diye mi bağırdı, ilk yarıda? Bana mı öyle geldi?

- Gündüz maçı iyi ama çarşamba zor be, kimse gidemez.

- Yine de sağlam, öz, güzel tribüncüler gelmiş.

- 90+3'te Svensson neden oyuna girdi?

- Gerçi daha önemlisi Batalla niye çıktı?

- Bursa'da büyük sıkıntı var, hafta sonu seyircisiz maçta yenemezsek yazık olur.

- Fuat Çapa'nın yolu açık olsun. Yolu güzel olsun.

1000

Hayranı değilim. Çok sevmem. Çünkü kusursuz. Biraz eksikleri olsaydı sevebilirdim. Yine de saygım büyük. 1000. maçını oynamış. 1000. maçını Avustralya'da oynamak da bir sporcu için güzeldir herhalde. 1001. maçta Nadal öper inşallah.

Gergin Geçen Antep Maçları




- Arena'da bizim maç, Kadıköy'de Fenerbahçe maçı (izlemedim), bir de bugün.

- Rakip Gaziantep olunca tribün ve takım geriliyor, olaylı oluyor. 3 maçtan tek kaybeden de biz olduk.

- Güzel maç değildi aslında. İlk yarı sıkıntılıydı.

- Cenk hiç kendini geliştiremedi.

- Hugo Almeida ağzıyla kuş tutsa yaranamaz sanki.

- Golden sonra futbolcularıan koşan hoca candır. Carvalhal'da Gerets havası var.

- Carvalhal'da mı Carvalhal'de mi?

- Fernandes durgun son maçlarda. Hal böyle olunca Beşiktaş da durgun. Ama topa vuruşunu bile izlemek yeterli.

- 3 tane sakatlanan Gaziantepsporlu..

- Beşiktaş taraftarı Mahmut'a haksızlık etti ama Elyasa'ya falan az bile yaptı.

- Emre Güngör'ün yedek kalması önemli ayrıntı.

- 6 dakika uzatma?

- Turgut Doğan Şahin balon olacak. Tıpkı Cenk Tosun gibi.

- Kalbimin en orta yerinde derken gelen gol.

-

Salı, Ocak 24

Üvey Evlat Zaza




Zaza Türk değil. Mehmet Aurelio da değil aslında. Türk kime denir zaten? Aurelio'yu severim. Kafamdaki Türk algısına uyuyor. En sevdiği yemek hamsi buğulama. Benim için yeterli. Zaza, 14 yaşından beri burada. Caferağa'da altyapı maçı oynamış. Benim için yeterli. NBA haberi yazan muhabirler için yetersiz.

Zaza'ya dikkat etmeye çalışıyorum bu sene. Galatasaray ile geçirdiği kısa sürenin etkisi muhakkak vardır. Ama nedense Zaza hep geri planda. Mehmet bugün 1 ribaund aldı, Semih 3 dakika oyunda kaldı takımını galibiyete taşıdı, Memo coştu Ömer sıçtı. Atlanta maçı olunca önce en skorerin adı. Johnson, Smith.. Satır arasında belki Zaza.

Son dönemde ilk 5 başlıyormuş, haberimiz yok. Sayı atıyor, ribaund alıyor, adı geçmiyor. Galatasaraylılar'ın özel ilgisi olmasa benim de haberim olmayacak. Son olarak, Atlanta Milwaukee'yi yendi. Kaybeden Ersan konuşuluyor. Kazanan ise Hawks, Zaza'dan satır yok. Ersan'ın attığı sayı 11, Zaza'nın 9. Ersan'ın ribaundu 9, Zaza'nın 14. Zaza 38 dakika oynamış ilk 5 başlamış, Ersan 27 dakika oynamış.

Farkı yaratan ne mi? Arsan Ilyasov artık Türk milli takımında oynuyor, Zaunas Pachulia ise Gürcistan'ı tercih etti. Tamam evlat değil de, bu kadar da dışlanmaz sanki. Les Fedinand bile 1 sene burada kalmasına rağmen, İngiltere'de her gol attığında, 15 sene boyunca "eski Beşiktaşlı" diye haberi yapıldı. Zaza'nın es geçilmesini kabul edemiyorum. Neyse, seneye free agnet oluyor, belki hiç belli olmaz, her gün haberini yapmak zorunda kalırlar.

Taş Gibi Gaziantep




- Gaziantep Belediye, taraftarı yok diye sevilmez. Ama her zaman çok iyi top oynayan takımdır.

- Yine de Gaziantep Belediye maçı izlemek zordur, çünkü tribün sesinden çok yedek kulübesindeki teknik heyetlerin sesi gelir.

- Ramazan Altıntepe ve Kenan Aslanoğlu üst düzey iki futbolcudur. Bucaspor'da kalsalardı çok farklı olurdu Buca'nın kaderi, Gaziantep gibi göz önünde olmayan bir takım yerine başka bir takımı tercih etselerdi yıldız olurlardı.

- Rize'de düşüş sürüyor. Rize her sene bunu yaşıyor. (6 maçtır kazanamıyor)

- Rize'nin son galibiyeti Karşıyaka maçı. Karşıyaka'ya atılan 4 gol. O beddualar alınmayacaktı.



- Rize her sene Gaziantep'te hüsran yaşıyor. 3 senedir 3-0 mağlup oluyorlar, düştüklerinden beri maç kazanamıyorlar.

- Çağrı Yarkın'ın oynamasına sevindim ama etkili olamadı. Mehmet Al girdi ikinci yarı.

- Ramazan Kurşunlu bu seviyede bile zorlanıyor.

- Bir de Ramazan Durdu var sahada. Rizespor'un aradığı adam hiç değil.

- Hüseyin Kalpar, Samsunspor'u lige çıkarırken bile Samsun'da sevilmedi. Rize'de bu sefer başarı gelmeyebilir.

- Serdar Deliktaş'ın golü çok güzel.


- Stat: Kamil Ocak

Hakemler: Volkan Bayarslan, Ceyhun Sezigüzel, Esat Sancaktar

Gaziantep Büyükşehir Belediyespor: Onur Bulut, Ferit, Cihan Can, Kenan (Dk. 46 Turgay), Ramazan, Ahmet Devret, Eren (Dk. 85 Mithat), Serdar Deliktaş, Samet, Onur Kalafat, Volkan Yılmaz (Dk. 65 Abdullah)

Çaykur Rizespor: Ramazan Kurşunlu, Aytek, Sezer, Engin, Çağrı (Dk. 68 Fahri), Jallow, Bikoko, Şahinali, Cenk Ahmet (Dk. 56 Caner), Ramazan Durdu (Dk. 46 Mehmet Al), Osman

Goller: Dk. 8 ve Dk. 60 Ramazan, Dk. 24 Serdar Deliktaş (Gaziantep Büyükşehir Belediyespor)

Sarı Kartlar: Dk. 18 Serdar Deliktaş, Dk. 88 Ahmet Devret (Gaziantep Büyükşehir Belediyespor)

Pazartesi, Ocak 23

Yangın Yeri Ankara

Adamlar üstlerini çıkarmışlar. Genelde Ruslar yapar, bazen burada da olur. "Üşümüyoruz işte" goygoyu. Bu sefer çok farklı. Bu sefer içi yanan bir tribün var.

Sivas'taki ıslak forma olayını derbide bağlamak. O soğukta üzerini çıkaran adamlar. En güzel tezahüratlardan biridir, "kalbimin en orta yerinde büyük bir yangın var". Aynen o hesap. Beşiktaş taraftarından bir şey yazdık diye kızmasın Gecekondu.

Bazıları kızacak, karşı çıkacak. Diğer takımları tutanlar, Ankaragücü'ne bela okuyordur. Şu an mutludur. Gittiği her deplasmanda olay çıkaran, toplum dışı bir grup olan Ankaragücü tribünü ve onun takımı. Sevmeyeni çoktur. Ben severim. Beyaz atletlerini atan esmer bozkır çocukları. Sevilecek gibi değil buradan bakınca. Eli bıçaklı Çinçin mahallesi. Ama yine de iyi günde kötü günde diye bağırdıklarında tüyleri diken diken olmayan var mıdır?


Eskişehir bandosuna karşı kongrede baskın yapıp sandık kaçıran tribün kültürü.

Dün dilime düşen tezahüratları. Tam Ankaragücü tezahüratı. 80. dakika civarında söylediler. İsyan ederken bile akıllarının bir köşesinde mevzu olan tribün. Melih Gökçek derken Göztepe'yi unutmayan tribün. . Ahanda şu.

Bu kadar dilenmek yeter. Bir yere kadar. Zaten son 3-4 haftadaki Ankaragücü hikayesinin aktörleri futbolcular. Tribün bu maçta, derbide öne çıktı. Derbide her zaman tribün öne çıkar.

Bu arada videoda tezahüratın sözleri eksik, tam sözlerini de yazalım tam olsun:

düşüyoruz işte , bankasya ligine
kimse takmıyo sikine,
Bu nasıl adalet , koyayım götüne
bekle geliyoruz göztepe

yıllardır bekledik ,şampiyonluk dedik
yine üzülen hep bizlerdik
düşüyoruz işte bankasya ligine
bekle geliyoruz göztepe

ne cemal ibnesi ne melih kahbesi
yıldıramadıki bizleri
peşindeyiz işte ,bankasya liginde
amatöre düşsende bile


Bazılarının içi yanarken, vekil hanım maça gelmiş. Acaba ilk defa mı 19 Mayıs'a geliyordur, yoksa stadın yolunu bilir mi?. Ankaragücü'nün vekil desteğine ihtiyacı var mıdır? Hala akıllanmamış mıdır Ankaragücü camiası? Çünkü ne kadar iyi şeyler yazsak da son zamanlarda; aslında son 4-5 sene içinde çok yanlış kişilerin peşinden gitti Ankaragücü tribünü. Hatanın neresinden dönülse kardır.

Bir de bu pankart var, derbinin diğer tarafından. Gençlerbirliği tribünü ayrı bir yazı konusu ama çok soru işareti dolu. Pankart güzel, hakkını vermek lazım. Pes etmemek güzel bir fiil. Bunu başkası için dilemek daha da güzel. İngiltere'nin başkentinde Gunners Arsenal varsa, burada da İmalat-ı Harbiye var. Dirense ve efsane olsa ne güzel olur.

Seri Önemsiz 1 Puan Yeterli



- Sezonun en sıkıcı maçı diyeceğim de daha sıkıcı maçımız olmuştu: Antalya deplasmanı.

- Böyle olacağını biliyorduk, sonuçta arada lazım böyle şeyler.

- 10 Hagi

- Geçen hafta Karabük maçından sonra Muslera’nın elleri küçük yazmadık, puan kaybettik.

- Gerekirse sağ bek oynayan Kazım. Adamın yeteneğini sorgularım, oyun aklını tartışırım ama ezberden konuşmayın, çalışıyor.

- Yenilmezlik serisi kaç maç oldu, onu kovalayalım.

- Dede

- Semih-Batuhan; yeni model alt versiyon Alpay-Hakan.

- Saha kenarında ayağı kayan Sercan. Hem sakat iş, hem kendi topçum ama komik baya…

- Melo’nun kafası iyi güzel de bu Ivesa’ya gol atamayız biz öyle.

- Eskişehir tribünü çok 70’lerin ekmeğini yiyor.

- 11. dakika meşalesi. Bu sene çok farklı bizim tribün. Allah bozmasın.

- Ersun Yanal maçtan sonra oyunu çirkinleştirmedik dedi, güldüm.

- Yiğit Gökoğlan'ın maçı değildi bu maç. İlk maçı oldu.

- Volkan Yaman'ın yeri ayrı.

- Olimpiyat'taki yenilgi, bir de buzdaki beraberlik. İkisi de yargılanamaz.

- Elmander'in pozisyonunda avantaja bırakmayan Cüneyt Çakır, halı sahalardan dahi uzak durmalı. Fırat Aydınus forever.

- Eskişehirspor’u deplasmanda yenmek için illa bizim Eskişehir’e gitmemiz gerekiyor demek ki.

Kulupçü Mertan


"Arkadaşlarımızla konuşuyorduk, biz niye çağrılmıyoruz, ne eksiğimiz var gibisinden. Ondan sonra zamanla milli takımın da bir araç olduğunu anladık. Tabi ki milli takım önemli ama oraya gidememek dünyanın sonu değil, kulübün daha önemli olduğunu öğrendik."

Mertan Öztürk (Galatasaray Dergisi Ocak Sayısı)

Adam sesimiz olmuş. Bu çocuk derbi öncesi açılışa da gitmez. İdol aldığı isimler de Parçalı'dan olur. Sokakta görsem tanımam ama sağlam geliyor galiba. 48. Elano kılıklı...

Pazar, Ocak 22

Ankara Derbisi



- Ankara derbisi izlemedik demeyiz. Canlı izlemek lazım. Ama uzun seneler olmaz herhalde.

- Tamam Ankaragücü iyi, güzel, ligde kalsın da iyi oynayan takıma da ayrı gözle bakarız.

- Gençlerbirliği çok iyi takım.

- Oktay, Soner, Hurşud, Yasin, Tum. Kötü adam yok bu beşliden.

- Azo sakat bir de, onu da beğenirim.

- Son 7-8 senede, belki en son İlhan Mansız'dır, hiç bir futbolcu için "ne olur Galatasaray'a gelsin" demedim, Yasin için diyeceğim sanırım.

- Ergin Keleş niye yedek? Ergin Keleş takımın yüzde 50'si.

- Yasin de iyi dayak yedi savunmadan.

- Maçın yıldızı son 10 dakikadaki Ankaragücü tribünü.

- Serol vurdu Ramazan kurtardı, Ankara'nın kaderi değişti.

- Kartopu yağmuru.

- Bir Ankara takımı Play-Off hattında, diğeri son sırada.

- Play-Off hattı ne amk.

- Genç olan hangisi?

Kasımpaşa 3-1 Konyaspor



Ocak ayındayız. Soğuk ve yağışlı hava. Alt lig maçı için tribündeyiz. Üstelik insanların pek sempatiyle bakmadığı iki takımın maçı. Kasımpaşa'nın rakibi Konyaspor.

Benim için tam tersi. İki takımı da bu sene beğeniyorum, seviyorum. Konyaspor'un, Osman Özdemir'in yaptığı müthiş bir iş. Kasımpaşa ise ligin üstünde kaliteye sahip bir kadro ile keyif veriyor. Dimitrov-Sarmov ikilisi zaten seyirlik. Gökhan Güleç'in yedek oturduğu bir forvet hattı. Adem Büyük, Şahin Aygüneş. Göbeği yüzünden hakkı verilemeyen isimlerden Murat Akın.

Maça biraz geç giriyoruz. Stadın turnikesini bulmak, stada ulaşmaktan daha zor. İçeri girerken bir gol sevinci sesi duyuyoruz. Maça girince skor 0-0. Sondadan öğrendim ki, Konyaspor'un golü iptal edilmiş.

Tahmin ettiğimiz gibi gidiyor maç. Kasımpaşa topla oynuyor. Konyaspor kilidini açamıyor. Pawelek'ten çok kritik kurtarışlar. Konyaspor'un sistem belli. Akıllı bir savunma, ileride Robak, sal onu, arkasından koy desteği Emreciksin ile. Aslında tutuyor da. Sayılmayan bir gol dışında verilmeyen bir penaltı var. Tekrar izlemek lazım.

İlk yarı 0-0. Kasımpaşa tribünleri geriliyor, strese giriyor. Dimitrov'un Halil'in hatta Özgür'ün yedek kalması sinirlendirmiş onları. Devre arasından hemen sonra, Şahin Aygüneş çıkıyor Dimitrov giriyor. Daha iyi oynamaya başladı Paşa. Direkten dönen top bile var. Ama gol gelmiyor.

Yanımda Konyalı Cağrı var. 80, 85'e kadar yemezsek atar kaçarız diyor. Çok mantıklı. Konyaspor yapar öyle şeyleri. Beklenen gol geliyor. Dakika 75. Aslında biraz erken. Kasımpaşa'nın önünde 15 dakika var maçı çevirmek için. Yetiyor. İlki çok basit bir gol, ikincisi savunmaya çarpıyor. Maç 3-1 bitiyor.

Konyaspor, bu sezon ilk defa ligde 3 gol birden yedi. O da 15 dakika içinde. Konyaspor 1 aydır resmi maç kazanamıyor. Osman Özdemir düzeltecektir. Bu kadar sıkıntıya rağmen burada olmaları bile önemli bir başarı.

Kasımpaşa ligin çok üzerinde bir takım. Hakediyorlar. Stadın ortamı ve yeri müthiş. Bu takım Süper Lig'de oynarken niye gitmedik diye hayıflanıyorum. Yine de böylesi iyidir. Çıkışta Taksim. Cumartesi akşamı. Kasımpaşa semtine karışınca, "temiz yüzlü çocuklar", 2 dakika sonra Asmalı'ya atkı ve polarla çıkınca "serseri". Bu da bizim kimlik bunalımımız..

Dayanamamak



- Bolu deplasmanında da böyle oldu.

- Yazık oldu.

- Elazığ, geçen hafta Konyaspor'u da son dakikada yendi. Kesin şampiyon olacaklar.

- Kaya bu sezon çok kötü goller yiyor. Nazar mı değdirdik nedir.

- Elazığ 10 kişi kalmıştı, yeme o golü işte.

- Elazığspor 15 korner. Kartal'da Burak dışında yarı sahayı geçen adam yok.

- Besim Durmuş, Ergün Penbe'yi andırıyor. Hücumu düşünmüyor.

- Yine de zemin diyelim, kar diyelim geçelim.

- Elazığspor taraftarı sandığımdan daha iyidi. Üstelerini çıkarmasalar daha da iyi olurdu.

- Haftaya İstanbul derbisi; Kasımpaşa

- Top enteresan, kırtasiyeden 10 liraya alp gelmişler sanki.

- Saha çizgileri için kömür de yoktu. Her haliyle garip maç.

- Son dakikada uzun boylu Burak çıkmasa o kafa golünü yemezdik belki.

- Ferdi Başoda'nın varlığı belli değildi, ama onun yeri de bu tarz zeminler değil.

- Stat: Elazığ Atatürk

Hakemler: Hüseyin Sabancı, Volkan Akçit, Şenol Ersoy

Elazığspor: Ahmet, Ozan, Alaattin (Dk. 35 Yusuf), Önder (Dk. 86 Alper), Arif, Onur, Görkem, Köksal, Murat, Rıdvan, Oktay (Dk. 60 Sinan)

Kartalspor:
Kaya, Hamza, Timuçin (Dk. 63 Savaş), Tolga, Gökhan, Deyvison, Ferdi (Dk. 84 Sezer), Mehmet, Uğur, Okan, Burak (Dk. 90+3 Ersel)

Goller:
Dk. 90+4 Murat (Elazığspor)

Kırmızı kart:
Dk. 70 Arif (Elazığspor)

Sarı kartlar:
Dk. 26 Mehmet, Dk. 45 Burak ve Dk. 47 Deviyson (Kartalspor), Dk. 38 Murat (Elazığspor)

Cumartesi, Ocak 21

İmparatordan Davet Var

Ben Baba demeyi tercih ediyorum ama insanlar henüz buna hazır değil. İmparator, ilk imzayı 1974'te attı. O günden beri Galatasaray'da. Araya sayısız kupa, birçok zafer, bir de jubile sığdırdı.

Efsanenin efsane jubile maçı Fenerbahçe Stadı'nda (bizim semtte) oynandı. Henüz çocuk yaştaki Merve Terim ile beraber helikopter ile sahaya indi. O helikopter sonra Feti Okuroğlu için kalktı da neyse..

O jubilenin davetiyesi. Ostoros'tan bana ulaştı. Ona da bir büyüğünden ulaşmış. Ona da Terim'den ulaşmış. Paylaşmak, koymak bizim bloga nasip oldu. Güzel oldu.


Çizgiyi Aştılar




- Beşiktaş 6 Kasım'dan beri maç kaybetmiyor. Peşimizden geliyorlar, can sıkıcı.

- Gerçi Play-Off var, yenilse ne olur. Her türlü ilk 4'e girerler.

- Bu kadar iyi olmaları kötü, ama son iki maçta çizgiyi geçen toplar önemli ayrıntı.

- Sammy Ndjock için üzüldüm. Duygulu kaleci. Ömer çok şanslı adam.

- Maçın ilk 30 dakikasında uyuduk, sonrasında çizgiye geçen topla uyandık.

- Antalyaspor ilk yarı çok kaçırdı, özellikle Necati'nin kaçırdığı pozisyon kırılma anı.

- Melih Gökçek yine attı: Tita'nın, Beşiktaş'a 4. golü.

- Fernandes büyük topçu. Her Beşiktaş maçında aynı şeyi yazabilirim.

- Cenk'te "doğruyu söyle" baskısı yaratmak doğru değil. Çizgiyi geçen topu idrak etmek, pozisyonun içindeki biri için oldukça zordur. Rakibe bilinçli tekme atmak veya hakemi bilinçli bir
şekilde aldatmaya benzemez.

- Ali Tandoğan ve Deniz Barış golü hazırladı.

- Beşiktaş taraftarı olarak İstanbul'dan sadece Karagümrüklüler gelmiş galiba.

- Dün Carvalhal'i maç sonunda ilk kez sinirli gördüm.

- Almeida'nın saçını Quaresma mı kesmiş? Çok kötü.

Cuma, Ocak 20

Anadolu Efes 68-62 Galatasaray



Önce hiç lafı dolandırmadan maçtan başlayalım.

Maçın ilk dakikalarında sayıları bulan bizdik. Evet, basketbolda maçın başında sayı bulmak sadece "eheh öne geçtik, buradan maç vermeyiz" espirilerini dedirtmeye yarar. Ama şu da var ki, maça iyi başlamak, en azından maçın başa baş geçeceğine de işaret eder. Fakat işler bir anda değişti. Savanoviç hayatının periyodunu oynadı. Bazılarına göre hayatının maçını. Periyot sonunda Savanoviç dışında Efes'in bulduğu 4 veya 6 sayıydyı. Toparlandık, geri geldik. Son 1.5 yılın belki de en iyi 3.periyotunu oynadık. Çok yaklaştık. Önce Songalia artık bizi şaşırtmayan bir şey yaptı, sonrasında Gordon bizi şaşırtan başka bir şey yaptı. 4 sayılık farkın kapanacağı dakikalardı, geri dönen ataklarda fark açıldı.

Aslında Efes pek birşey oynamadı. Kötü oynadı demek istemiyorum ama ipleri de eline almadı. Biz ribaund alamadık. Biz sayı sokamadık. Efes de bu hataları, eksikleri zorlanmadan değerlendirdi.

Shumpert ve Ender'in hiç sayısı yok. Furkan 4'te kaldı. Ligin eski sayı kralı, kolej yıllarında efsane olduğu söylenen Ship kendi standartında; 6 sayı. Ship'i ve tabi diğerlerini seviyoruz. Ama sıkıntı daha genelde zaten. Daha önce defalarca yazdığımız gibi, takım savunma yapa yapa hücumu unuttu. Uğur Ozan kardeşime söz verdim dönüş yolunda; Efes ile oynanacak diğer maçın sonuna kadar takım veya sistemle alakalı herhangi bir eleştiri veya yorum yapmayacağım. O yüzden kesiyorum. Bu maçın taktiksel olarak devamı o zaman yapılır.

Dün akşamdan kalan daha güzel şeyler var. 2 Ocak 2005'i çok anmışımdır buradan. Çok yazmışımdır. Hayatımdaki en güzel 10 gün arasına girer. İpekçi'de oynanan Fenerbahçe maçı. Maçın sonunda Fenerbahçe'ye yenilmiştik ama çok güzel atmosfer vardı. En azından eskiden, derbilerde, basketbolda deplasman tribünü vardı. Salonda olmak zaten çok farklı, deplasmanda olmak daha da farklıydı. Güzeldi. "Az sayıdaki Galatasaray taraftarı kendilerine ayrılan bölgeyi doldurdu" cümlesindeki öznelerden biri olmak çok güzel.

Rakip Efes olunca aynı hisleri yakalamak mümkün değil. Ama yine de güzeldi. Az sayıda olmasa da kendisine yer ayrılan bir Galatasaray tribünü. Bana mı öyle geliyor bilmiyorum ama Galatasaray tribünü değişiyor. Kabuğunu kırıyor. Yıllardır harcanan potansiyel, şimdi açığa çıkıyor. Büyük ihtimal bunun kıvılcımı geçen sene İpekçi'de oynanan maçlarda çıktı. Bugün geldiğimiz nokta burası.

Aynı geyikler yapılsın yine, zararı çıkmaz. Dün maç çıkışı Onur'un dediği gibi; maçın sonunda söylenen Ölüm Varmış Korku Varmış eski günleri hatırlattı. Eski günler; yine Ataköy'de. 15.000 kişilk salonda değil, köhne, 2.5 tribünü olan bir yerde. Hemen yan taraf. Eskiden üst geçit bile yoktu oralarda. Eskiden Top 16 yoktu. Derbiler kahır gecesiydi, fark yerdik. Son periyot bitmeyen tezahüratlarla geçerdi. Biraz onu hatırlattı. Kötü mü oldu? Belki ekran başında bazıları diyecek ki "yaa maçın bitimine daha var, ikili averaj önemli taraftar pes etti" Değil işte. Şu maçta susmaktan pes etmeyen tribün yine pes etmez. Maçtan vazgeçmez.

Tribün Dergi'de biri yazmış, takımın çoğu yabancı; nereden bilsin ölümü korkuyu, ses geliyor arkasından, ne dediği önemli mi? Aynen öyle işte. Ama tribün için bazı tezahüratların, bazı dakikaların, bazı maçların önemi vardır, bu da onlardan biriydi. En azından ben öyle hissettim.

Basketbol takımı bu sene büyük maç kazanamıyor. Olsun. Bunu sonra konuşacağız. Ama bu tribün giderek büyüyor sanki. Geçen seneki Banvit maçı, Fener serisi, Barcelona maçı, Arena'da irili ufaklı maçlar. Bazen acı, sıkıntı, hüzün yaşamak kitleleri birleştiriyor.

Müziği sonuna kadar açan Efes yönetimi, umrumda değilsiniz. Milyon dolar harcayıp getirdiğiniz adam "ev sahibi biz sanıyordum" dedi. Aslında o da umrumda değil. Coach, "ne zaman yere düşsek taraftar ayağa kaldırıyor" dedi ya o daha önemli. Daha da önemlisi, Efes yönetimi, transferiyle, okuldan getrdiği çocuklarla, Efes Kızları'yla Euroleague'de birşeyler kovalasın, sene sonunda merkezi yönetim "Galatasaray tribünü Euroleague'e renk kattı" diyecekse o bana yeter. O tribünde milyonda bir benim de payım varsa ne mutlu bana. O tirbün sayesinde Galatasaray, bu organizasyonda yer almaya devam edecekse muhteşem bir haz.

O değil de yukarıdaki video; Halil Üner , Ahmet Cömert, tek guard Malix Dixon, ismet Hacıoğlu.. Herşey değişti 6 yılda, belki de en az tribün değişti. Ne olduysa güzel oldu.

Biletimiz farklı yerden olmasına rağmen; üzerimizde atkı var diye bizi deplasman tribününe yollayan görevliye teşekkürler...

Perşembe, Ocak 19

Vekil


Ankaragücü takımına ( takım vurgusu önemli) son günlerde dilenen tek ben değilim. CHP milletvekili Aylin Nazlıaka formayı giymiş. 1 maaşını da kulübe bağışlayacakmış.

Ankaragücü diyorsun, bitmiş diyorsun ama bitmiyor. En azından reklam için kullanılmaya devam ediyor.


Ruhsuzlar ve Rahatlar



- Maçtan geriye kalan bu kare olacak.

- Nasıl ki Fenerbahçe karşısında 3 poziyona girip 1 gol yiyince Galatasaray dağılıyor, Real öne geçtikten sonra gol yedi mi derbide o şekil dağılıyor.

- Son 15 dakikadaki mücadeleyi ortaya koysaydı kazanırdı.

- Tamam Barcelona'yı sevmiyorum, futbolunun da hastası değilim ama derbideki rahatlığı çok önemli.

- Gerçi Real topçuları daha rahattı nerdeyse, sermişler. O kadar rahat olamazsın.

- Abidal'dan gol yiyen Casillas ağlayacaktı neredeyse. Diğerlerinde o ışık yoktu. Herkes altyapıdan geşen topçu gibi olmuyor.

- Abidal'ın gol atması da ilginç. Üzerine yazılır da gerek yok.

- Pepe, profesyonel çirkef.

- Real taraftarı idman, tesis falan basmalı. Akıllanacağı yok adamların.

- Üzgünüm, bütün milliyetçi duygularınız yıkacağım ama Hamit kötüydü.

- Alexis Sanchez gibi adamın, Udinese gibi bir takımdan gelip Barcelona'da kilit bir isim olması şapka çıkartmalık.

- Ultras Sur sazı eline almalı.

- Yine izlediğim mekanda Real'in golünde çılgın bir sevinç. Tek tük Barcelonalı.

- Granero; Fatih Tekke ile İlhan Mansız'ın karışımı değil mi?




Çarşamba, Ocak 18

Şemsiye Tersine Döndü


- İnsan değilsin Domercant.

- Bize karşı İstanbul'da oynadıkları maçta hissettirmeden yenmişlerdi. Bu sefer çok sağlam geri döndüler.

- Domercant gibi adamlar lazım, Mrsiç gibi adamlar, El Amin gibi adamlar.

- Spahija için tehlike çanları.

- Akşam yemek öncesi maçları, güzel.

- Bogdanoviç ilk yarıda büyük oynadı.

- İkinci periyot Fenerbahçe çok üst düzey oynadı. Zaten maçı ilginç kılan da bu.

- Kazan'ın salonu sempatik. Ama çok boş. Tribündeki kızlar, molada çıkanlardan daha güzel.

- "Mola aldı Paşutin" kulağa hoş gelmiyor.

- Veremeenko, Sarasenko.. Bunları güzel isimer.

- Galatasaray'ın çocuğu Wilkinson.

- 3. periyotta Kazan'ın attığı 29 sayı. Yuh

- Vidmar'ı hiç beğenmedim. Ukiç arandı.

- Başlık için tıks

1408



Sanırım kitap olarak güzeldir ama film gerçekten çok başarısız. İnsan korku filminde uyuklar mı? O da oldu, bize denk geldi.

Gerilim filmi yerine tek kişilik gösteri diye sunsalardı notum daha fazla olurdu. John Cusack kendini aşmış. Bir de bu film iyi gişe yapmış. İlginç. Keşke 5 dakika için afişe Samuel Jackson'ı eklemeselerdi, seyirci için sürpriz olsaydı. Gerçi iletişim çağında ne sürprizi.

Mutluluktan Uçalım Bisss

Ulan hepsi bir yana, Fatih Terim gibi bir karaktere bunu yapsa yapsa anca Melo yapardı.


Salı, Ocak 17

All Star Saçmalığı




Zaten All-Star ile herhangi bir alakam yok. Sanırım 10 senedir falan izlemedim. Hatırlamıyorum bile. Böyle şovlara merak salsaydık, NBA'deki herhangi bir maçı izlerdik. Ama bu kadro seçimleri hakikaten sınırı aşmış, yazasım geldi.

İlk başta salonun Trabzon olması soru işareti. Sanırım Fenerbahçeli bütün oyuncular küfür yiyecek, en kötü ihtimalle ıslıklanacak. Belki de Ömer Onan gibi bir adamın (kaptan) olmayıp, sakatlıktan yeni kurtulan Engin Atsür'ün olmasının nedeni budur. Ukiç ve Tomas'ın da olmama nedenlerini sakatlığa bağlasak, Bogdanovic'i nereye koyacağız?

Bizden 3 kişi var; Lakoviç, Ship ve Furkan. Sayı artabilirdi ama sonuçta her takımdan adam almak lazım, dağıtım eşit olmalı. Ama zaten asıl fiyasko da burada başlıyor.

3 galibiyeti olan (biri bu hafta) Trabzonspor'dan, Antalya'dan, 4 galibiyetli Edirne'den topçular var. Ama Avrupa Kupaları'na katılan, ligde ilk 4 yarışına katılan Karşıyaka ve Banvit'ten kimse yok. Sayı kralı Chatman yok, milli takımda oynayan İzzet yok. Gerçi Furkan yerine İzzet'i tecih eden Orhun Ene'nin Banvit'ine müstahak olabilir ama Karşıyaka'dan hiç oyuncu olmaması ilginç.

All-Star'ın tek güzel tarafı, lige 1 hafta ara verilmesi. Restart zamanı. Gerisi hiç önemli değil. Seçilmeyen de üzülmesin.

Yağmur Yetmedi




- Karşıyaka yağmurda başka oynar dedik. Bu sefer Antep yağmuru yaramadı.

- 4 senedir yenemediği Gaziantep BB'den deplasmanda 1 puan almak kötü sayılmaz sonuçta.

- Maçı Karşıyaka'dan görüyorum. Neden böyle olduysa?

- Kadro çok değişmiş. İlk yarı ile ikinci yarı arasında iki ayrı sezon gibi fark var.

- Orta sahada Cihan Yılmaz, Fatih Şen ve Erhan Şentürk. İleride Özgürcan. Koşmayan 3 adam. Bütün yük Taha'nın üzerinde.

- Verilmeyen kırmızı kart gidişatı değiştirdi.

- Hakem Bülent Birincioğlu'nun orta hakem olarak Bank Asya'daki ilk maçı.

- Mahmut Boz sırıtmadı.

- Gaziantep hayal kırıklığı bu arada. Daha iyi oynamaları gerekirdi.

- Mithat Yaşar'ı böyle bir zeminde yetek oturtmak doğru karardı bence.

- Karşıyaka kalecisi Ramazan da iyidi.

- Kötü maç değildi. Yağmurunu sesi yerine tribün sesi duysak daha iyi olurdu. Topçu da gaz olurdu

- 30. dakikada bembeyaz forması simsiyah olan Taha. Bayrak adam olsun hep Karşıyaka'da kalsın. Zaten hala Süper Lig'e gidememesi ilginç.

- Karşıyakalılar bu futbolu görüp "Umudumuz Şaban" deseler haklıdır. Maçı aldırırdı.

- Adiyah nerede?

- Otobüsü devrilen Karşıyaka taraftarlarına geçmiş olsun.