Salona girdiğimizde takımı ısınırken gördüğümde maçın gidişatını sezmiştim. Oyuncular, kendine güvenen ve rahat bir tarzdaydı. Hafta içi erteleme maçı ve nispeten gündüz maçı. Sanki, okuldan sonra maç yapan çocuklar gibiler. Sevdikleri sporu yapıyorlar. Salon, lise salonu gibi. Zaten salondakilerin ağırlığı da öğrencilerden oluşuyordu. Salonun atmosferi sahaya yansımıştı belki de.
Ondan sonra maç başladı ve maç öncesi tahminimde yanılmadım. Bir kalsik olarak üçüncü periyot dışında zorlandığımızı düşünmüyorum. Tabi şimdi Caner'in, Savoviç'in ekstra oyunundan, Jamon Gordon'un muazzam liderliğinden, Shumpert'ın ölüdürücü üçlüğünden doya doya bahsetmek isterdim. Ama değil. Karşılaşmanın o anı benim bittiğim andı.
"Keşke yenilseydik de Ship sakatlanmasaydı" diyemiyorum. Sakatlık denilen şey sporda oluyor. Sevdiğimiz basketbolcunun, sporcunun sakatlanması gerçekten çok üzücü. Ama işte maç yapıyoruz, maç yapıyorlar, emek sarfediliyor ve kazanmak güzel oluyor. Kazanmaktan vazgeçmek zor. Kazanmak güzel ama o maçı konuşmak zor artık.
Protokol tribününden deplasman tribününe geçen ve demirlerden sahanın içine atlayan Evren Büker'i gördükten sonra, maçın önemi kalmıyor belki ama takımın kazanması önem kazanıyor.
Ship sakatlandıktan sonra daha fazla forma şansı bulması muhtemel Evren'in, o an'dan hemen sonra bu hareketi yapması, Mahmuti'nin Ship'in elinden tutması ve diğerlerinin hareketi. Bu takımı bu yüzden seviyoruz, ve buı takım bu yüzden kazanıyor. O yüzdne bu takımın kazanması güzel ve önemli. Ve bu yüzden "keşke kaybetseydik" diyemiyorum. Hatta böyle bir olaydan sonra, böyle bir olaydan hemen sonra ayağa kalkıp, demoralize olmayan bir takımın daha iyi oynaması ve maçı kazanması oldukça güzel.
Ne rakip tribünde açılan Fenerbahçe atkıları, ne Bandırma emniyetinin "küçük bir sahil kasabasında yaşayalım" kafası, ne de İstanbul'un maça ilgisizliğini yazıyorum. Tribünün önemi yok bu maçta. Zaten Ship sakatlanırken üçlü çeken bir tribünü değerlendirmemek lazım. Ama Bandırmalı'nın açtığı "Bor işletmeleri satılamaz" pankartı ve ona verilen desteği atlamamak lazım.
Liderlik geldi Bandırma'da. Haftalardır kurduğum bir plandı Bandırma'ya gitmek. Maçın öneminin dışında benim içinde önemliydi. Bazı şeyleri kendime ispat edebilme açısından önemliydi. Ayrıca kendimi ödüllenirme yöntemimdi. Kendime verdiğim ödül; Banvit-Galatasaray maçına gidebilmek. Evet, garip adamız..
Gittik. Oradan lider dönmek daha da keyifli oldu.Yola çıkmak, yolda olmak güzel şey. Karar verme ve hareket etme kabiliyeti sıfıra yakın olan bir insan için önemli bir adım. İşin içinde Galatasaray olmasa bu kadar net, bu kadar erken karar veremezdim. Yolda olmak güzel. Galatasaray'ın peşinde olmak güzel. Mart ayı güzel. Deniz kenarında olan yerleşim yerleri güzel. Liderlik güzel.
maçtan sonra şık bir mekanda görüntülenmişsin.. bandırma halkı garsona ödediğin bahşişleri konuşuyor..
YanıtlaSil