Maçtan çok büyük beklentimiz yoktu zaten. Kasımpaşa, bana göre hala ligin en kötü 3 teknik adamından biri sahip. Trabzonspor ise oldukça kötü oynayan ve kriz yaşayan bir takımdı. İyi futbol vaadeden bir maç değildi. Ama futbolun çekici tarafı, sürprizlerin her daim ortaya çıkma ihtimalinden kaynaklanıyor.
Aslında yine de bu girişe rağmen, iyi bir maç izlemedik. Ama sahada o kadar kötü bir Trabzonspor vardı ki, bu kötü futbolun kendisi herhangi bir iyi futboldan daha çok ilgi çekiciydi.
Kasımpaşa Stadı'nın en güzel özelliklerinden biri olarak 5 liraya köfte-ekmeğimizi alıp, NBA havası yaşayarak yerimize oturuyoruz. Hasan kardeşimin Erasmus kız sevdası nedeniyle santraya yakın bir yere doğru yöneldik. Şansımıza Erasmuslu kız yerine İstanbul'da yaşayan ve Kasımpaşa tribününe giren Trabzonlu taraftarlar düştü. Avni Aker'de maç izlemenin ufak bir kopyasını yaşadık. Bir level altı diyebiliriz.
Trabzonspor oldukça kötü top oynadı. Fakat 1.dakikadan itibaren tribünden yükselen tepki uğultusu üst düzeydeydi. Senelerdir anlatılan "Trabzon'da herkes teknik direktör, Trabzonspor'da top oynamak çok zordur" efsaneleri doğruymuş. Aslında doğru olduğunu zaten biliyorduk ama bu raddede olduğunu tahmin edemiyorduk. 2010-11 sezonunda o takımın 82 puan kazanması inanılmaz bir başarı, hatta mucize. Ersun Yanal'ın liderin 1 puan gerisindeyken gönderilmesi de anlam(!) kazanıyor bu sayede.
Saha dışıyla ilgili anı bir kenara kalsın. Saha içine dönelim. Trabzonspor'da vasat diyebileceğimiz sadece Serkan ve Giray'dı herhalde. Geriye kalan; oyuna girenler dahil herkes tel tel döküldü. Hatta, gollerde bariz hatası olmayan Onur bile kale önünde korkak, tedirgin ve çekingen bir görüntü çizdi. "Muslera'yı iyi paraya satalım, 7.5'a Onur'u alalım" planı bu maçtan sonra soru işareti oldu benim için.
Colman, bizim o sevdiğimiz hayran olduğumuz Colman değil. Kötü oynadığı yetmiyormuş gibi bir de rakibe tekme sallamayı huy edinmiş. Belki de kırmızı kart görüp takımdan uzaklaşmak istedi. Tolunay Hoca ona 90 dakika nasıl dayandı diyeceğim ama kimi çıkarmasa aynısını yazardım. Henrique ve boş kaleye kaçırdığı gol ayrı bir hikaye. Halil; ve aslında Hamit, Türkiye'de bambaşka bir profil çiziyorlar. İkizler, bu kadar kötü değillerdi hiç bir zaman.
Agresif yapısıyla tanıdığımız, gelir gelmez "ateş-barut" ilişkisi kuran Tolunay Kafkas bile bu maçta sinirlenemedi. Sanırım boş kaleye kaçan pozisyondan sonra beresini fırlattı. Onun dışında, şaşkınlığından ve herhalde işinin zorluğunu farkettiğinden olsa gerek kendinde sinirlenecek takat bile bulamadı.
Bu kadar Trabzonspor yeter. Kasımpaşa'ya geçelim. Fakat o tarafta çok anlatacak bir şey yok Yalçın, Djalma, Özer gibi banko 11'de oynayan isimler olmamasına rağmen rahat bir galibiyet elde ettiler. Adem Büyük belki de kariyerinin en iyi, iyi abartı değişik diyelim, futbolunu oynadı. Daha önce forvet hattında bitiriciliğiyle dikkat çeken Adem, bu sefer tam bir 10 numaraydı. Çalım atamadığı Trabzonsporlu yoktu. Kaleden biraz uzak kalınca şut sayısı azaldı, bir de topu ayağından çıkartmakta zorluk yaşadı. Olsun. Bana göre maçın adamıydı.
Kasımpaşa ve Kasımpaşa maçları alışkanlık yaptı. Yavaş yavaş önümüzdeki sezonun planlarını yapmaya başlamak lazım. Mesela bilet fiyatları ne kadar olur, kombine alsak mı?
onur ptt 1. lig kalecisi. yazının gerisini okumadım.
YanıtlaSil17