1996'da Bodrum'da çay bahçesinde kadın-yaşlı-çocuk dahil herkesin izlediği Türkiye - Hırvatistan maçını unutamam. Aynı hislerini benzerini yaşamak için 2002'yi beklemiştim. Ve bir daha da olmadı....
Olması şart değildi. Milliyetçi duygularla beslenmiş bir adam olmadığım için milli takıma aşırı anlamlar yüklemedim hiç bir zaman. Ama beraber hareket etme, ortak şeylere sevinme-üzülme gibi şeyleri çok seviyorum. Bütün ülke aynı şeyi yapınca mutlu oluyorum. Milli maçların, 1 dakika karanlık eyleminden farkı yoktu ve ikisi de çok eğlenceliydi.
Yaş büyüyünce, milli takım da sevilen bir şey olmaktan çıktı. Daha doğrusu hem yaş büyüdü hem de milletin sevgisi kayboldu. Zaten milli takım çatısı altında sevilmeyen figürler vardı. Kavgalar, hasetlikler, eleştiriler, mesajar... Hakan Şükür, Haluk Ulusoy, Ersun Yanal, Emre Belözoğlu, jip krizi, prim sorunu, İlhan Mansız'ın Seul'de cuma'ya gelmemesi, İsviçre maçları ve daha neler neler...
Milli takım halkın takımı olmaktan çıkmıştı. San Marino'yu zar zor yendiğimiz zamanlar çok daha güzeldi. Başarılar bize yaramamıştı. Aslında o günleri düşünüp "Niye böyle oldu" diyecek pozisyonda değilim. O zamanlar da ben de sevmiyordum. Kulüpçülük zirve yapmıştı. Fatih Terim'in milli takımı kazanınca Fenerbahçeli Uğur'u arayıp "koyduk mu lan" diye bağırıyordum telefonda. O da "inşallah Hırvatlar yener" diyordu. Biz gençtik, kanımız kaynıyordu, duygularımız tavan yapıyordu belki ama mantıklı düşününce bile takımın ve futbol ailesinin üyeleri de bizi buna itiyordu.
Bugün gelinen noktada değişen bir şey yok Kimse milli takımı sevmiyor. Ve bunu çok normalmiş gibi söylüyor. "Bu takım bizim, seveceksiniz" demiyorum ama "neden sevmiyorsun" sorusuna verilen cevaplar da beni tatmin etmiyor.
"Bu takım benim milli takımım değil" diyor mesela. Senin milli takımın ne?
"Başında cemaatçi hoca olmasın, bu hocanın nasıl getirildiğini biliyoruz" diyor....
Aslında içten içe hükümet düşmanlığını Abdullah Avcı üzerine yoğunlaştırıyor. Sanıyor ki Avcı, hükümetin millete verdiği bir mesaj. Bizden olan kazanır. En iyi noktalara bizden olanlar gelir. Ve sırf bu yüzden Abdullah Avcı'nın verdiği her karar tartışılıyor. Ama aynı adam kendi külübünde, yönetim kadrolarında veya idari pozisyonlarda hükümetin, veya başka bir gücün işaretiyle yaşanan değişimlere göz yumuyor, sorgulamıyor. Gücü sadece Avcı'ya yetiyor. Ki vcı ne kadar kötü bir teknik adam olsa da, milli takıma gelmeden önce, bir çok kişinin "Olabilir aslında" dediği, 2005'tek turnuvasında, henüz ilişki ağları çok sorgulanmazken çoğunluğun güzellemeler döşediği bir adamdı. Maksat bağcıyı değil Avcı'yı dövmek.
Esat Dergi, "Semih bu seviye için tecrübesiz" derken, basın toplantısında başka bir gazeteci Avcı'yı, Alper Potuk'u daha önce oynatmadığı için eleştiriyor, iğrenç bir dille. Üstelik Alper için "2 senedir üst düzey top oynuyor, niye oynatmadınız" diyor. Şampiyon takımın stoperi, CL oyuncusu Semih'i tüm yetersizliğine rağmen oynatan, diğer yandan Anadolu takımının oyuncusu Alper'i oynatmak için geç kalmış bir hoca Abdullah Avcı.
Belki birkaç huyundan dolayı Burak Yılmaz sevilmiyordur ama sevmeyenler bile onu kadroya yazarlar zaten. Onun dışında rakip tribünlerin antipatisini çekmiş bir tek topçu yok. Ufak tefek husumetler illa olmuştur ama hepsi sevilen futbolcular. O zaman neden sevmiyorsun bu takımı? Cevap yok.
Arada tatmin etmeyen cevaplar çıkıyor. Hepsi kulüpçülük kokuyor. Beşiktaşlı bizden oyuncu almadı diyerek sevmiyor, Fenerbahçeli bizden çok aldı diye sevmiyor, Galatasaraylı bizden aldığını oynatmıyor diye sevmiyor. Trabzonlu 3 Temmuz'dan sonra zaten hiç bir şeyi sevmedi. Kimse kendi kulüp takımına bu kadro tercihleri veya kötü futbol veya hoca tercihi nedeniyle bu kadar sırt dönmez. Hocasının kararları kendisini tatmin etmese de "ben artık tutmuyorum bizim takımı, inşallah yenilir" demezler, milli takım olunca derler. Neden?
Özellikle bu milli takımı sevmediğini söyleyen insanların çoğu bana göre şov yapıyor. Kötü anlamda değil. Kelime anlamıyla şov-gösteriş. Hepsi milli takımı sevmeyerek, sevmediğini söyleyerek aslında kendi kulüp çıkarlarını koruduğunu düşünüyor, karşısındakine onu düşündürüyor. Kulüp takımlarını en çok onlar seviyor. Bunu göstermeleri lazım. Lig devam etse Nevizade'de fotoğraf çeker, gittiği deplasmanı tweet atar, borsadaki durumu bloguna yazar. En çok o düşünüyordur, en çok o seviyordur, bunu göstermesi gerekiyordur. Ne kadar çok severse, ne kadar çok sevdiği düşünülürse o kadar sosyalleşeceğine, o kadar saygı göreceğine inanıyor.
Lig yoksa eğer, nöbet yine devam etmeli. Milli takım üzerinden gidiyorlar bu sefer. Kendi oyuncusuna tapınma, rakip oyuncuyu boklama, hoca tercihlerini sorgulama, aynı zamanda kendi oyuncusunun sakatlanmaması için dua etmek, Beşiktaşlıysa yenilgiden sonra "bizden oyuncu yoksa böyle olur" demek...
Yani aslında somut bir neden yok. Kavga yok. Çekişme yok. Futbolcuların prim pazarlığı veya tribün gruplarının çekişmesi gibi bir durum yok. Suni, sanal bir sevmeme var. Sadece şov-gösteriş çabası var. Bir şeyi ne kadar çok sevdiğini göstermek için, baka bir şeyi nefret unsuru olarak öne koymak var.
Kolay işler değil bunlar. Kafası karışmış bir zihin gerekiyor, o da yılların birikimiyle oluşuyor. Uzun zaman sonra ilk defa sempatiyle milli takımı izledim. Yenildikleri için üzüldüm. Kendimi, Onur, Burak, Semih, Bekir, Arda, Umut'un yerine koydum. Az çok aynı yaştayız, kendimi onların arkadaşıymış gibi düşündüm. Zaten arkadaş olmak isteyeceğim adamlar, temiz çocuklar. O çocuklar için üzüldüm. 2014'te olmak isterlerdi. 2018'de kariyerlerinin sonlarında olacaklar. Belki de çocukluktan beri kurdukları hayallerdi bu, gerçek olamayacak. Onu ıskalayacaklar. 2002'de Arda 15 yaşındayken, İlhan Mansız'ın Senegal'e attığı golü izlerken bu günü bekledi belki. Kaçırdı. Kaçırmasaydı keşke. Onlar hep birlikte oraya gitseydi, biz de hep birlikte çay bahçesinde 3-4 akşam maç izleseydik... Gerisi çok yoruyor adamı.
ya tamam ya devam maçında Macaristan'ı kendi evinde yenemeyen takımın zaten Dünya Kupasında yeri yok.
YanıtlaSilKadrosu Macaristan'dan kat be kat daha kaliteli olan bir kadro iki pas üst üste yapamıyor. suç kimin?
Gökdeniz Karadeniz neden milli takımda oynamıyor ? Şike mi yaptı ? Şike yapanlar bu ülkede futbolun yöneticiliğini yapıyorlar. ?
Milli takım birileri tarafında planlı ve organize bir şekilde halkın gözünde değersizleştiriliyor.
"Gökdeniz şike mi yaptı" talihsiz bir soru olmuş. Evet yaptı, daha doğrusu günahını almayalım, şike yaptığı için 6 ay ceza aldı diyelim.
YanıtlaSilöte yandan; ya tamam ya devam maçında kendi evinde yunanistan'a 1-0 yenilen takım avrupa 3.sü oldu, yine ya tamam ya devam maçı olmasa da kritik bir maçta makedonya'dan 3 gol yiyen takım dünya üçüncüsü oldu...
hepsi bir yana, iki pas yapamayan takımları tutmuyor muyuz? San Marino ile berabere kalan takıma karşı bu kadar önyargı yoktu mesela
abi saydigin kadro, hocanin, sonunda mecburen olusturmak zorunda kaldigi kadro. belki de hollanda macina boyle cikip, 6 mac sonunda 4 puanimiz olsaydi, su an daha cok ''benim takimim'' diyen olacakti. ayrica, kulup takimlarinin basarisi icin tesekkur bekleyen bi federasyonun, kendi takiminin basarili olmasi halinde cekecegimiz laflar geliyor aklima, arda hayallerine kavusamasin daha iyi :(
YanıtlaSilabi saydigin kadro, hocanin, sonunda mecburen olusturmak zorunda kaldigi kadro. belki de hollanda macina boyle cikip, 6 mac sonunda 4 puanimiz olsaydi, su an daha cok ''benim takimim'' diyen olacakti. ayrica, kulup takimlarinin basarisi icin tesekkur bekleyen bi federasyonun, kendi takiminin basarili olmasi halinde cekecegimiz laflar geliyor aklima, arda hayallerine kavusamasin daha iyi :(
YanıtlaSilakşam oturup maç izleyemezdin saat farkı var :(
YanıtlaSil