İnkara gerek yok, Fenerbahçe'nin elenmesini istedim. Daha önce de yazdım, bu maç Fenerbahçe - Benfica maçı değil, Fenerbahçe-Galatasaray maçıydı. Fenerbahçe'nin rakibi Galatasaray'dır. Her zaman, her yerde, her sahada. O yüzden Fenerbahçe'nin elenmesini istedim. Nefretten dolayı değil, "en başarılı biz olalım" diye. Boşuna çıta yükselmesin, boş yere iş çıkmasın diye...
Büyük konuşan gerzekler dışında; Hiçbir şaka işine de girmeye gerek yok. Adamlar yarı final oynadı ve yenildi. Yenilgi rahatlattı ama bunu alay malzemesi yapmaya gerek yok. Yarı finalde elenmek alay konusu olacak bir durum değil. Herhalde bu yüzden, iyi niyetimi sezdikleri için, birçok Fenerbahçeli'nin elendiği gece bile telefonla aradığı biriyim. Normalde Galatasaraylılar, kızdırmak için Fenerbahçeliler'i arar, Fenerbahçeliler de o telefonu açmaz. Biz de durum tam tersi.
Rahatladım. Çok rahatladım. İnanılmaz rahatladım. Ama sevindim mi? Hayır? "Bu korku size yeter" teorisi çok doğru. Fenerbahçe bir anda, hiç beklenmedik bir anda, buraya geldi. Sezon içinde istifaların yaşandığı, efsanelerin gönderildiği, karışıkların yaşandığı bir takım, beklenmedik bir anda yarı finale kadar yükseldi. Böyle bir duruma düşünce kızacak birilerini arıyorsun. Diyorum ya; bu bir Fenerbahçe - Galatasaray maçı...
Fenerbahçe yeniyorsa, Galatasaray yeniliyor demektir. Yenilginin sorumlusu kim? İki sene üst üste şampiyon olacak ve CL'de çeyrek final oynayan takım ile o takımı kuran hocayı eleştirmeyeceğiz herhalde. Yönetim kurulu da böyle bir durum karşısında ne yapabilir? Sorumlu bulmak çok zor...
Sorumlu belli aslında. Bütün Galatasaray camiası. Son 13 senede yaşanan her şey, yaşayan herkes.
2000'de zirveye çıkıyorsun. Ezeli rekabet bitti diyorsun, 13 sene içinde hiç bir şey üretemiyorsun. Son 13 senede bir tane yarı final bile sıkıştıramıyorsun. Ondan sonra tarihinin en iyi sezonunda bu korkuyu yaşıyorsun. Fenerbahçe'nin Bate maçından sonra kazandığı her maç, yükseldiği her tur Hamburg maçının hançerini biraz daha sapladı içeriye.
Fenerbahçe-Benfica maçlarının özeti aslında şudur;
Sezonun ortasında, kendi sahanda alt sıralardaki takımlardan biriyle oynarsın. Maça giderken takımının fark atacağını düşünürsün, hatta bundan eminsindir. Erkenden golü atarsın (Sene 2000).
Ondan sonra uzun süre 1-0 devam eder maç (Lale Devri).
60'a 70'e kadar gol atamazsın, rakip de sıkıştırmaz aslında. Ama 70'den sonra yedekten giren topçu bir anda maçı değiştirir. Rakip arka arkaya ataklar yapar (2008 Sevilla-2012 Lazio)
Golü yemek üzeresin. Ama bir şekilde o gol gelmez, 1-0 kazanırsın (Cardozo).
O maçtan çıkarken hissettiğin; bir yandan rahatlık duygusudur, diğer yandan da "Böyle mi şampiyon olacağız, maçı veriyorduk az daha" yakarışları arasındaki kızgınlık.
Benfica maçının sonundaki karışık duygular tamamen bu. Benfica'nın kazanmasına, tur atlamasına sevinmek mümkün değil. 13 sene boyunca bütün camia mirasyedi gibi davranmış. Bunu hatırladıktan sonra sevinmeye çok fazla gerek yok.
dostum, victoria teyzen,bate borisov,lazio yerine biraz kalbur üstü bir takım olsa kesinlikle yarı final göremezlerdi..kura şansları çok büyüktü...nerde leeds, dortmund, mallorca, bologna...nerde victoria teyzen
YanıtlaSil