Salı, Ağustos 6
Das Leben der Anderen
Filmlerin en vurucu sahneleri genelde son sahne olur. Son anlarda yaşanan olaylar filmin notunu belirler. Ama bazı filmlerin anlattıkları o kadar önemli ve dikkat çekicidir ki, son sahne akılda bile kalmayabilir. Anafikir, filmin geri kalan 100 küsür dakikası, zaten hayatınızın geri kalanına işlemiştir. Bu film de öyle...
Daha yumuşak bir film olabilirdi belki. Fakat bazıları bu tarzı seviyor. Karanlık, ağır, sert... Mesela ben Good Bye Lenin'i tercih ederim. Böyle ciddi ve toplumsal bir olayın, yaşanan tramvaların, yıkılan hayatların anlatıldığı bir hikaye daha sert anlatılabilir. Bunu seven ve daha önemlisi etik bulan olabilir. Ama yine de Lenin daha güzeldi.
Das Leben der Anderen'de en ilgi çekici olan; Gerd Wiesler' karakterini oynayan Ulrich Mühe. Tavizsiz bir devlet görevlisinin nasıl değiştiğini görebiliyoruz. Bu değişimi çok iyi sundu. Kevin Spacey'e benzerliği de dikkatlerde kaçmadı.
Yönetmenin ilk filminde bu kadar riskli bir işe girmesi (riskli çünkü hem hassas bir konu hem de olayların ve karakterlerin gelişimi açısından hataya veya eksikliğe açık) ve büyük oranda da kotarması takdir edilesi. Bu takdirin karşılığı Avrupa'da bir çok ödül veya Oscar olmalı mıydı ondan emin değilim. Belki rakipleri ile alakalıdır. Ki zaten aslında en büyük ödülü seyirci veriyor. Ama izlerken, veya izledikten hemen sonra değil, zaman geçince... Filmi, hikayeyi, konu özümsemek için zaman gerekiyor. Daha da doğrusu zaman geçince, hayat devam edince bazı olaylarla karşılaşınca, "şu filmde anlatıldığı gibi" diyorsunuz. İşte bu, o filmlerden.
Eğer mesele, iyi zaman geçirmekse, bu film boyunca iyi zaman geçiremiyorsunuz. Hem 80'lerdeki Doğu Almanya'nın berbat havası yüzünden karamsarlık içinize işliyor, hem de filmin ağır konusu gereği bazen sıkılıyorsunuz. Güzel film olmayabilir ama iyi-sağlam bir hikaye var ortada.
Eh gerçi siz buna benzer şeyleri 7 senedir sağda solda okumuşsunuzdur. Bana yeni izlemek nasip oldu. Ve sanırım son dönemde izlediğim Alman filmleri arasında vasat olan bile yok. Hepsi üst düzeyde...
Şu adamların birşeyleri de kötü olsun be birader. Futbol desen..SAhalar yemyeşil , stadlar full , her maç 6-4 bitiyo.. Üniversiteler desen bilim yuvası , şehirler coçmuş zaten demeye gerek yok. Bira içeyim desen 1001 çeşidi..Eşşek kadar bardakta geliyor. Çikolatası , kahvesi ,sosislisi.. Belki tek kötü şeyi apaçi almancıları ve göçmenleri.. onlarda ondan şikayetçidir belki. ne bileyim ya imreniyorum. bu filmi izleyip moralimi bozacağım..teşekkür ederim.
YanıtlaSil