Ama ben yaşamadım öyle bir duygu. Çok sevdim. Baya sevdim. Bu sevginin, filmin ilk sahnesinde, bir adamın okuduğu gazetenin arka sayfasında gördüğümüz Totti fotoğrafıyla hiç alakası yok. Daha net gerekçelerim var. Başından sonuna kadar, benim izleyeceğim filmdi. Hatta, bir üretici olsaydım, tam benim yapmam gereken filmdi."Şerefsizim benim aklıma gelmişti" diyemiyorum. Öyle bir durum söz konusu bile olamaz. Bu açıdan, üretemeyen insanlar için üzüntü verici.
Fakat yine de seyirci olarak çok memnunum. Sanki, yıllardır, belki de benim bile fark edemeden yaşadığım travmaları, aklımda olanları, içimde yaşadığım karmaşaları, büyüttüğüm kaygıları açığa çıkarmış. Öyle hissediyorum. Tabi yine de "Bir film izledim hayatım değişti" durumu söz konusu değil. O kadar kolay olsaydı, filmi sevmeme de gerek kalmazdı. Bir filmle hayata yön veremeyeceğimizi anlayalı çok oldu.
Belki bu bahsettiğim farkındalık, baş karakter Jep'te olduğu gibi bende de 65 yaşında çıkabilirdi ama film sayesinde önceden oldu işte. En azından bunu gördüğüm için sevindim. Ne kadar sadık kalırım emin değilim. Zira bu aydınlanmayı bir sinema koltuğunda yaşamak çok etkili olmayabilir. Zaten Jep'te bile henüz oturmamıştı, onun da kafası karışmıştı. Ortak bir nokta işte. Filmle ve karakterlerle bağ kurmak için yeterli ama fazlası da var.
Bu arada; gece hayatının kralı değilim tabi. Ama, bazen -ve aslında olması gereken- filmden haz almak, filmin anlatmak istediğini yakalamak için; başroldeki karakterle aynı sınıftan veya aynı hayattan gelmeye gerek yok.
Fakat yine de seyirci olarak çok memnunum. Sanki, yıllardır, belki de benim bile fark edemeden yaşadığım travmaları, aklımda olanları, içimde yaşadığım karmaşaları, büyüttüğüm kaygıları açığa çıkarmış. Öyle hissediyorum. Tabi yine de "Bir film izledim hayatım değişti" durumu söz konusu değil. O kadar kolay olsaydı, filmi sevmeme de gerek kalmazdı. Bir filmle hayata yön veremeyeceğimizi anlayalı çok oldu.
Belki bu bahsettiğim farkındalık, baş karakter Jep'te olduğu gibi bende de 65 yaşında çıkabilirdi ama film sayesinde önceden oldu işte. En azından bunu gördüğüm için sevindim. Ne kadar sadık kalırım emin değilim. Zira bu aydınlanmayı bir sinema koltuğunda yaşamak çok etkili olmayabilir. Zaten Jep'te bile henüz oturmamıştı, onun da kafası karışmıştı. Ortak bir nokta işte. Filmle ve karakterlerle bağ kurmak için yeterli ama fazlası da var.
Bu arada; gece hayatının kralı değilim tabi. Ama, bazen -ve aslında olması gereken- filmden haz almak, filmin anlatmak istediğini yakalamak için; başroldeki karakterle aynı sınıftan veya aynı hayattan gelmeye gerek yok.
İşin sonunda, film bitince, ekran kapanınca, düşünecek bir şeyler buluyorsak iyidir. Bir de ekstra olarak etkileyici sahneler, şahane görsellik varsa bu sefer çok iyidir. Hem kafaya hem göze...
Öznel bir film galiba. Sorrentino, bir hikaye anlatmıyor. Durum sunuyor. Seyirci bunu almak veya almamak arasında özgür. Hikayeyi almayanlar için, izlenebilecek ve mest olunabilecek çok iyi bir teknik, çok iyi bir görsellik var.
Bizim toplum çokça rekabetçi ve biraz egolu olduğu için sunulan simgenin aksini düşünüyorsa veya o simgeden nefret ediyorsa hemen bütüne karşı bir tavır alıyor. Rahibe görünce veya gece hayatında eğlenen adam karşısına çıkınca filmin tamamına bir tavır alınıyor. "Ne bu din övgüsü" diyenler veya "Ne bu yüzeysellik, basitlik". Ancak oradan sıyrılabildiğin zaman keyif (veya katkı) alıyorsun. Benim filmden sonra yaşadığım tartışmaların çoğunun temelinde bunlar vardı.
Öznel bir film galiba. Sorrentino, bir hikaye anlatmıyor. Durum sunuyor. Seyirci bunu almak veya almamak arasında özgür. Hikayeyi almayanlar için, izlenebilecek ve mest olunabilecek çok iyi bir teknik, çok iyi bir görsellik var.
Bizim toplum çokça rekabetçi ve biraz egolu olduğu için sunulan simgenin aksini düşünüyorsa veya o simgeden nefret ediyorsa hemen bütüne karşı bir tavır alıyor. Rahibe görünce veya gece hayatında eğlenen adam karşısına çıkınca filmin tamamına bir tavır alınıyor. "Ne bu din övgüsü" diyenler veya "Ne bu yüzeysellik, basitlik". Ancak oradan sıyrılabildiğin zaman keyif (veya katkı) alıyorsun. Benim filmden sonra yaşadığım tartışmaların çoğunun temelinde bunlar vardı.
Neyse çok girmeyeceğim, yazdığım her satır filmin aleyhine delil olarak kullanılabilir. Ben jüri olsam belki de Oscar'ı Jagten'e verirdim belki ama bu film de büyük saygıyı hak ediyor. Ve sevgiyse mesele, ben bu filmi daha çok sevdim. Jagten kadar vurucu veya heyecanlı değil ama benim için çok daha kalıcı. Yönetmeniyle, oyuncusuyla, müzikleriyle, şehriyle, görselliğiyle.... Üzerine yazılacak bir şey yok, belki facebook'a yazılacak repliği bile çok azdır... Sadece 140 dakika ayırıp izlenecek, sonra da sakin kafayla bir ömür boyu düşündürecek.
Veya okumak lazım. Bazı arkadaşlar, "Gecenin sonuna yolculuk" ile bu film arasında paralellikler olduğunu söyledi.. Yıllarını edebiyata düşman olarak geçirmiş biriyim. Haliyle o kitap da eksik. Ama demek ki bir ara onu da okumak lazım. Bu filme benzeyen her şey, bundan sonra kabulümdür. Sorrentino'nun bundan sonra yapacağı her şey başımın tacıdır.
FRAGMAN
Veya okumak lazım. Bazı arkadaşlar, "Gecenin sonuna yolculuk" ile bu film arasında paralellikler olduğunu söyledi.. Yıllarını edebiyata düşman olarak geçirmiş biriyim. Haliyle o kitap da eksik. Ama demek ki bir ara onu da okumak lazım. Bu filme benzeyen her şey, bundan sonra kabulümdür. Sorrentino'nun bundan sonra yapacağı her şey başımın tacıdır.
FRAGMAN
Gecenin Sonuna Yolculuk'u okumadığını bilsem seninle en baştan Alex'i tartışmazdım:)
YanıtlaSilbu arada jagten'in 20. dakikasında uyudum ben. film kötü olduğundan değil de çok uykum vardı dayanamadım.
YanıtlaSilsenelerdir devamlı süper lig maçı izlediğim için onu okumaya fırsat bulamadım))
YanıtlaSilsadece futboldan anlayan futboldan da anlamaz:)
YanıtlaSil