Bu başlığı atmaktan sakınca görmüyorum. Linç kültürüne alışmıştık ve çok da şaşırmadık. Hatta lincin şiddeti beklediğimizin ve alıştığımızın altında kaldı bile diyebiliriz. Ama devamında yaşananları düşününce... Kalesini açmak zorunda kalan bir teknik direktör ve ardından gelen istifa. Sonuca, skora bağlı bir futbol dünyasının aynası olacak bir pozisyon.
İşin ilgiç kısmı, pozisyonun aktörü Ryan Donk, buna benzer bir ayna tutmayı bir başka maçta, Beşiktaş karşısında da, yapmıştı.Yaptığı kural dışıydı, cezası olmalıydı; belki de oyunun ruhuna aykırıydı ama aslında tek suçlu o değildi. Pozisyonları idare etmeyi gelenek haline getirmiş hakemleri zor durumda bırakmıştı. Onları çalışmadıkları yerden vurmuştu. Bu sefer de oyunu kendi istekleri doğrultusunda yönlendirmek isteyen beceriksiz Türk futbolcusunu cezalandırmak istedi, bunu becerdi de ama bu gerçekliğin geri dönüşü olumsuz oldu..
Pozisyonu tekrar tekrar izliyoruz. Babel yere düşüyor ve bir süre kıvranıyor. Bu esnada Konyasporlu oyuncuların topu taca atmak gibi bir düşüncesi yok. Bunu aklına getiren varsa o da kaleci Kaya... Fakat o da topu ayağına aldığında Babel doğrulmaya başlıyor zaten. Kaya topu o anda taca atabilse sorun olmayabilirdi ama beceremiyor. Zaten ne olursa olsun, taca atma isteği var mı çok da emin değiliz. Ömer Ali ne topu taca atabiliyor ne de topa sahip olabiliyor. O topla cebelleşirken Babel ayağa kalktı bile. Ve o sırada boşta kalan top Donk'nun önünde kalıyor. Karşısında basit bir fair kuralını gerçekleştirememiş bir takım dolusu adam var. Pas isteyen takım arkadaşı ise ayağa kalkıp deparına başlayan Ryan Babel. Kaleye uzaktan şut atmayı pek düşünmeyen oyunculardan olan Donk, belki de pozisyonda bir gariplik olduğunu sezdiği için farklı bir şey deniyor. Kaleye vuruyor. Yine bir hata.. Kaya kalesinin çok önünde. Haliyle hedefi bulan top ağlarda... Konyasporlu futbolcular arka arkaya yaptığı - daha doğrusu yapamadığı - eylemler nedeniyle 1-0 geriye düşüyor. İşte tam o sırada linç kültürü devreye giriyor. Bu hatalar silsilesini gözler önüne seren ve affetmeyen adamı linç etmeye başlıyorlar. O golün bir şekilde çıkması lazım. Ofsaytı bozan stoperlerin yenilen golden sonra elini kaldıran ilk oyuncu olması gibi... Bu toprakların kurnazlığı devreye giriyor.
Şota belli ki sıkılmış. İstifa kararını kafasına önceden koymuştur muhakkak, düşünmüştür. İstifa etmeyi düşünen adamın içinde bir huzursuzluk bir boş vermişlik vardır herhalde. Pozisyon, o halet-i ruhiyenin ufak bir yansımasına neden oluyor sanki. "Bu ortamla ne uğraşacağım, bu kavgaya ne gireceğim" diyerek istifa mektubunu hazırlayan adam, benzer duygulardan beslenerek "Bu tartışmayı uzatmayacağım" düşüncesiyle olayı büyütmeden kalesini açıyor. Olay çözülüyor. Şota haklı olarak övgüleri alıyor ama ihale Donk'a kalıyor. Sanki, oyuncusunun hatasını temizleyen bir hoca varmış gibi... Oysa kurnazlıklarla dolu olan ve bu nedenle artık insanı yoran bir futbol ortamı var. Bütün mesele bu... Sahte fair, sahte adalat, gerçek kurnazlık ve sert linç hepsi aynı anda gözümüzün önünde... Türk futboluna hoş geldiniz...
En üzüldüğüm nokta: Bu sahte lincin altına girmek istemeyecek Galatasaray yönetiminin, seneye kadromuzda görmeyi çok arzuladığım halde var olan gelme olasılığını bu linçten hasar görmemek adına gözardı edecek olmasıdır.
YanıtlaSil