Salı, Ağustos 2

This Sporting Life


Eleştirmenlikten gelen yönetmen Lindsay Anderson'un ilk uzun metrajlı filmi. Bir ilk filme göre oldukça iyi. Üstelik bir manifesto hazırlayıp yola çıkan bir ekibin öncüsü olarak beklentiler yüksek olduğundan acımasızca eleştirilebilirdi. Belki de o dönem (1963) eleştirilmiştir. Fakat kalıcı olmak başka bir durum. Aradan geçen 50 seneden sonra hâlâ izlenebilecek bir film var elimizde.

Bugün özellikle İngiltere'de çıkan bir çok spor filminin kökünü buradan bulabiliriz. Hollywood bu meseleyi daha çok kahramanlık destanlarıyla irdelerken, Britanya daha toplumsal ve psikolojik detaylarla sunuyor. Hatta en yüzeysel örneklerinden biri olarak gösterebileceğimiz Footballer Wives adlı dizi bile bu bağlamda ele alınabilir. Spor (başta futbol ve bu filmde olduğu gibi ragbi) ile sinema İngiltere'nin savaş sonrası dönemindeki toplumunu anlatabilmek için iyi bir ikili. Fakat bu filmde çok fazla spor sahnesi veya spor içeriği bulmayı beklemeyin. Anlatılmak istenen saha içi değil, sahanın dışı...

Filmin en çok eleştirebileceğim tarafı müzikleri olabilir. Müzikleri filmi gerilim filmi havasına sokuyor. Sanki bir sonraki sahnede bir cinayet veya bir korku efekti göreceğimizi sanıyoruz ama öyle bir durum olmuyor. Daha içsel ve yavaş bir tempo hakimken daha uygun sesler kullanılabilirdi.

Bu arada filmde ilginç bir detay var. Bir kutlama sahnesinde, mekandakilerin söylediği bir şarkı var. Bu şarkının melodisi bizim "Avrupa Avrupa duy sesimizi" tezahüratına benziyor. Filmi izlerken duyduğumda aklıma geldi; bu tezahürat hangi melodiden uyarlanmıştı? Bu olabilir miydi? Biraz araştırdım ama sonuç elde edemedim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder