Lig Tv'de maç özetlerinin süresi genelde birbirine yakındır ve eğer maç bir derbi veya 6-7 gollü bir 90 dakika değilse 3.30'a sığar. Bu hafta oynanan 9 maçın 8 tanesi de bu süreye yakındı. Bir tanesi hariç. O maç da ne bir derbiydi, ne de 'üst' oldu. Hatta gol bile olmadı. Trabzonspor-Akhisar maçının özeti, 4.40'a anca sığdı. Her maçın ortalamasından bir dakika daha fazla.
Kötü bir sezon başlangıcı yaşayan Trabzonspor taraftarını tatmin etmeyecek ama bir istatistik daha verelim. Süper Lig'de topun oyunda kalma süresi; geçen sezon 45 dakika civarındaydı. Avrupa liglerinin hemen hemen 10 dakika altındaydı. Mesele Premier Lig ortalaması 56 dakika civarındaydı. Süper Lig'de bu sezonun ilk haftalarında ortalama yükseldi ve 52'ye kadar çıktı. Mesela Beşiktaş - Galatasaray maçında; iki takım taraftarı da maçın belirli bölümlerinde birbirlerini zaman geçirmekle suçlasalar da top standartın üstünde bir sürede oyunda kaldı. Fakat konu Trabzonspor; ve Trabzonspor - Akhisar maçında da topun oyunda kalma süresi 55 dakikaya kadar çıktı. Üstelik oyunu sık sık durdurmayı bir sistem haline getiren Tolunay Kafkas'ın bir takımına karşı.
Bunlar, son haftada sadece bir gol atabilen bir takımın taraftarını da, hocasını da, oyuncusunu da memnun etmez. Trabzonspor, geçen sezonlardan kalan kötü bir yükü sırtında taşıyor olsa gerek. Sahada yapılan bütün iyi işler, sonuca odaklı olarak değerlendiriliyor ve 'Bu sene de bir şey olmayacak' algısıyla bütünleşiyor. Geçen sezon ligin bu döneminde liderlik koltuğunun civarında olan takım, mayıs ayında fenalardaydı. Şimdi o kadar iyi de değil ve sonunun ne olacağı bir korku unsuru olarak zihinlerde geziyor. Haksız sayılmazlar. Fakat yine de bu Akhisar maçını ayrı bir yere koymak lazım.
Kaleci Fatih Öztürk, 10 kurtarışla şimdiden sezonu rekorunu eline geçirdi. Fatih, eski bir Trabzonsporlu. Onu Trabzonspor günlerinde sahada çok göremedik. En iyi hatırladığımız yer; Vahid Halilhodzic'in 'Bana teklifler geliyor' diyerek telefonunu gösterdiği basın toplantısındaki yan koltuktu. Odada ilginç bir şeyler olduğunu seziyordu, biz de mimiklerinden anlıyorduk. Çünkü Fransa doğumluydu ve hocanın konuşmasını anında anlıyordu. Onun dışında ise sahada pek kendisini göremedik. Fransa'da gelişen biri için Trabzon oldukça çılgın bir yerdi herhalde. Sessiz sedasız şekilde takımdan ayrıldı. Akhisar'da da çok iyi maçlar çıkardı ama Trabzonspor'a karşı oynadığı 90 dakika onun en çok öne çıktığı an oldu.
Konu dağılıyor, Fatih de değil konumuz. Trabzonspor, Akhisar maçında çok etkili bir futbol oynadı. Top kaleye girmedi. 28 şut çekti Trabzonspor. 11 tanesi kaleyi buldu, fakat bir tanesi dahi içeri girmedi. Hatta Aytaç'ın kırmızı kart görmesinden sonra kalesinde golü görüp yenilebilirdi de... Futbol böyle bir oyun. Trabzonspor'un önceki maçlarından da benzer durumlar vardı. Karşılaşmalar 0-0 gidene kadar Trabzonspor iyi bir oyun ortaya koyuyor, pozisyona giriyor. Fakat gol yediği andan sonra maçı çevirmek bir yana, daha da dağılıyor. Karabükspor deplasmanında 4'e, Alanyaspor deplasmanında 3'e giden skorların nedeni biraz da bu. Yenilgiyi çevirmek için gayret eden bir oyuncu grubu yok. Takım olamadılar. Bunu hücumda da görüyoruz. Ne kadar etkili olsalar da hücum planları herhangi bir oyuncunun topu alıp kafasına göre gitmesine bağlı. Nasıl düzeleceği kısmı bir muamma. Fakat futbolu halı saha düzeyinde oynayanların bile bildiği bir şey vardır, gol atarsanız devamı gelir, kaçırırsanız bir sonraki kolay pozisyon da zora girer.
Bu aralar Trabzonspor eleştirileri baya revaçta. Sonuçlar tek gerçektir ve iki üç istatistikle ortamı toz pembeye çevirmek hayalcilik olur. Fakat sahadaki oyunun da sanıldığı kadar kötü olmadığını söylemek lazım. Bu hafta Galatasaray deplasmanından alacakları bir galibiyet şaşırtmaz. Fakat işin kötü yanı zorlu bir fikstüre de giriyorlar; iki hafta sonra da Beşiktaş deplasmanları var. Kaçan goller, Ersun Yanal'ın süresini kısaltabilir.
sizin gibiler yüzünden bu halde takım.
YanıtlaSil