Aslında bu yazıyı daha önce yazacaktım ama transfer döneminin bitmesini bekledim. Yaşanacak herhangi bir gelişme fikrimi değiştirmeyecekti ama yazının kurgusu daha farklı olabilirdi. Gerçi transfer dönemi, güneş batmayan bir imparatorluktur. Başka ülkelerde halen transferler devam ediyor ve her an yeni gelişmeler yaşanıyor. Olsun; fikrimiz gündemden bağımsız zaten...
Önce bir soruyla başlayalım. Türkiye futbolunda akla gelen en kötü transferler kimdir? Cevaplar çeşitli olur ama özünde bu soruya iki farklı ekolden cevap gelir. Ya sahada gerçekten tel tel dökülen futbolcular (mesela Iorfa veya Josico) ya da büyük beklentilerle gelip hayal kırıklığı yaratan şöhretli isimler (Falcao veya Van Persie)...
İki farklı ekolün ortak bir özelliği vardır. Bu futbolcuların büyük bir kısmı, takımlarında devamlı eleştirilir ve sözleşmeleri eğer kısa süreli değilse, kontrat süresi sona ermeden yollar ayrılır.
Mesela Van Persie ve Falcao'nun Süper Lig'deki gol ortalamaları fena değildir. Fakat çok maç kaçırmaları, üstüne de çok maaş almaları okları üzerilerine çekmelerine yeter. Sonunda da 'fiyasko' olarak etiketlenip, yıllar sonra bile kötü hatırlanacakları sohbetlerin malzemesi olurlar.
Zaten bu tip bir transfer modeli Türkiye için fazlasıyla lükstür. Falcao, sezonda 20 gol atsa bile çok maliyetli olacaktı ve attığı gol ürküttüğü kulüp kasasına değmeyecekti bile. Belki onun 20 golü Galatasaray'ı şampiyon yapmaya da yetmeyecekti. O zaman 'başarılı' olacaktı ama kaybeden kulüp kasası olacaktı.
Fakat bazen Falcao ve Van Persie örneklerinin dışında, takımda kalmayı başardıkları için gözden kaçan 'kötü' transferler oluyor ki; onları gördükçe Falcao ve türevlerine haksızlık ettiğimizi düşünüyorum.
O örneklerden biri Ryan Babel. Aslında Babel'in de saha performansı ilk bakışta kötü değil. Yeni başlayan sezonu ve Ajax'a kiralandığı yarım devreyi saymazsak; 1.5 sezonda 57 maç 13 gol... 34 yaşında transfer edilen ve merkez santrfor olmayan bir hücumcu için fena değil.
Fakat zaten esas soru şu: Babel neden 34 yaşında Galatasaray'a transfer edildi ki? Bu soruyu aslında geldiğinde sormamız gerekirdi (ki sormadık da diyemeyiz) ama oyuncunun performans verebilme ve eleştirileri haksız çıkarma potansiyeli sesin yüksek çıkmasını engelledi.
Ve zaten o günlerde esas sorulması gereken soru başkaydı. O da sıkça dile getirildi. Babel ile neden 3 yıllık sözleşme imzalanır ki?
İşte şimdi; Babel değil belki ama Babel'in kontratı bir soruna dönüşmüş durumda. Hem yabancı kontenjanını dolduruyor, hem de çok yüksek maaş alıyor. Sahada da eskisi kadar performans veremiyor.
Aslında sözleşme süresi, maaşı ve yaşı dışında en ilginç olan son dönemde onu Galatasaray'a taşıyan kariyeri. Aslında böyle şöhretli oyuncuların transferinden sonra "Türkiye'ye düşen" deriz. Zamanın iyi futbolcusu, artık eskisi kadar verimli olmadığı için yüksek seviye liglere veda eder ve Süper Lig'e gelir...
Aslında Babel için de öyle olmuştu. Liverpool'da geçen yılların ardından Hoffenheim'a gitti, sonra Kasımpaşa'ya geldi.
Kasımpaşa'yı küçümsemiyorum ama Babel gibi yetenekli bir oyuncu, 28 yaşındayken İstanbul'un diğer takımlarını pas geçip Kasımpaşa'ya gidiyorsa bir eksiklik vardır. Bu ya Babel'dedir ya da Babel'i görmezden gelen transfer operasyonlarındandır.
Kasımpaşa'nın alabildiği oyuncuyu onlar da transfer edebilirdi. Onlar pas geçtiğine göre Babel, onların seviyesinde olmamalıydı. Onların seviyesindeyse neden pas geçip, Kasımpaşa'ya gitmesine razı oldular?
İşler burada karman çorman bir hal alıyor. Kasımpaşa'dan sonra önce Körfez'e sonra La Liga'ya giden Babel, daha da yaşlandıktan sonra bir anda kendini Beşiktaş'ta buldu.
Hakkını yemeyelim, Babel'in Beşiktaş performansı iyiydi. 2017-18'de 15 gol attı. Ertesi sezona da iyi başladı. Bazı maçlarda santrfora geçti ve altından kalktı. Hollanda Milli Takımı'na yeniden çağrıldı ve Premier Lig'e döndü. Orada da fena bir devre geçirmedi. Ama takımı küme düşerken o da artık 34 olmuştu. Son enerjisini kullanmıştı. Belki motor bir sezon daha çalışırdı ama arkası gelmezdi.
Buna rağmen Galatasaray onunla 3 yıllık kontrat imzaladı ve 2.5 milyon Euro maaş bağladı. Bu şartlarda Falcao transferinden farkı nedir ki?
Tabi ki Falcao'nun maliyeti daha yüksek gözüküyor. Fakat Ligue 1 takımı Monaco'da üç sezonda 70 gol atan ve öncesinde de üst seviyede oynayan Falcao ile bir dönem Kasımpaşa'da oynayan ve BAE ligine giden Babel arasında bir fark olabilir. Yani parayı bir kenara bırakırsak; Falcao'nun performans verme ihtimali ve o riske girme hevesi çok daha yüksekti. Bu gayet doğal. Fakat bugün Babel 'normal transfer', Falcao 'fiyasko' olarak anılıyor.
34 yaşında, en üst seviye futboldan yıllardır uzak, vücudu alarm veren, kendi çapında maliyetli oyuncuyla üç yıllık kontrat...
Bugün Babel de çok eleştirilen bir futbolcu. Galatasaraylı taraftarlar o oyuna girdiği anda maçtan soğuyor. Fakat yine de tarih sayfalarında fiyasko olarak yer edinmeyecek.
Fakat şu iki sezonun ardından bile La Liga'ya transfer yapabilen (Babel'in 29 yaşındaki seviyesi) Falcao futbol tarihinde nesilden nesile aktarılacak bir transfer hikayesinin öznesi olacak.
Falcao transferi o zaman da yanlış ve riskliydi. Bunu da o günlerde birçok mecra yazdığım için, benim içim rahat. Fakat halen takımda olduğu ve Falcao kadar yüklü maaş almadığı için Babel transferinin bu denkleme ve konsepte sokulmaması beni biraz rahatsız ediyor.
Son paragrafta yazıyı kişiselleştirmekten ve Babel özelinden çıkaralım. Ciddi maaş alan ve 1 yıldan fazla sözleşme imzalanan tüm 30 yaş üstü transferler, büyük risktir. Büyük ihtimalle ilerleyen dönemde başa bela olur. Özellikle yabancıysa, elde kaldığı için kontenjanda da sıkıntı yaratır. Tabir-i caizse tam; atsan atılmaz, satsan satılmaz oyuncuya dönüşürler...
Bu profilden uzak duralım, kulüplerimizi engelleyelim...
(Bunu yazdık, şimdi Babel gol yağdırır her maç)
4.2 milyon alıyor :) net bilgidir. maaşa eklenmiş imza parası ve çok sayıda abuk sabuk bonusları var.
YanıtlaSil