Dünya Kupası'nda tarafım devamlı değişiyor. Zaten takım sayısı azaldıkça, kalanlarla idare ediyoruz. Fakat esas sıkıntı benim kararsızlığım ve bir takımın arkasında olamam...
A Milli Takım bizi turnuvalardan o kadar yıl boyunca uzak tuttu ki, çevremdeki herkesin ikinci bir milli takımı var. 2002'den önce de böyleydi, sonrasında bizim kuşak da takımlarını seçti. Herkesin her turnuvada desteklediği bir başka takımı var. Ben her zaman İtalya ve İspanya'ya daha yakındım ama hiçbir zaman da (2006 hariç) çevremdeki çoğu 'sıkı' taraftar gibi olamadım.
Bu turnuvada zaten İtalya yoktu, İspanya da daha Katar'a gelmeden beni umutsuzluğa sürüklemişti bile. O nedenle turnuva boyunca sık sık başka başka takımların kazanmasını istedim. Sabit bir noktada kalamadım. Fakat turnuva havası başkadır ya; işte o hava beni her geçen gün Arjantin'e yakınlaştırdı ve emin olun bunun Lionel Messi ile hiç alakası yok.
Sanırım bizim yakaladığımız Dünya Kupası zamanının en renkli takımı Arjantin...
86 ve 90 Maradona ile finaller, 94 doping skandalı, 98 İngiltere ve Hollanda maçları, 2002'de favori gelip ölüm grubunda erken elenme, 2006 belki en renksizi, 2010'da zar zor geçilen elemelerin ardından kulübede Maradona sahada Messili maçlar, 2014 kaybedilen final...
Son 30 yılda bu kadar renk katan, turnuvaya her duyguyu veren, dibi de zirveyi gören de başka bir ülke olduğunu sanmıyorum.
2014'te durdum, zira orası önemli. O turnuvada Arjantin finale kadar giderken, bir aya damga vuran tezahürat vardı. Pele ile Maradona'yı kıyaslayan, 1990'daki maça atıfta bulunan harika bir tezahürat... Brezilya ile Maracana'da oynanacak bir finale ve kazanılacak kupaya kilometrelere uzaklarda olan beni bile inandırmışlardı. Christian Vieri bile bu tezahüraı söylüyordu.
Yani renklilik sadece sahadan ibaret değildi. Arjantin taraftarları da, tıpkı takımı ve figürleri gibi turnuvalara damga vuruyor. Hadi Brezilya komşu ülkeydi, aktılar oraya kolayca. Katar'da bile şu an Arjantin şovu izliyoruz. Başka hiçbir ülke taraftarı bu kadar yoğun ve coşkulu değil (Belki Fas'ı ayırabiliriz ama onlar da takımlarının peri masalı sayesinde güç alıyor). Her maçta tribünlerin dörtte üçü Arjantinlilerle dolu. Üstelik öyle kuru gürültüden, sıkışınca söylenen milli marşlardan ibaret değiller.
2014'teki tezahüratları kadar güzel olmasa da 2022'ye de damga vurdular. Muchachos her maçta dakikalarca söyleniyor. Oyuncular maç sonunda tribünlerle beraber söylüyor, sonra gidip soyunma odasında kendilerinden geçiyor.
Arjantin'i Lionel ve Diego'nun ülkesi olarak tanımlayan, Falkland Adaları'na gönderme yapan, kaybedilen finalleri unutmayan, geçen sene Maracana'da kazanılan Copa America'yı unutmayan muhteşem sözleri ve iyi bir melodisi olan tezahürat.
Aslında bir tezahürat değil. Ya da aslında bir tezahürat. Racing taraftarlarının aynı melodiden başka bir tezahüratları vardı. Sanırım Racing taraftarı olan La Mosca grubu, turnuvadan önce bu melodinin üzerine milli takım için sözler yazıp bir şarkı yayınlanıyor. Bu şarkı da ülkede bir fenomene dönüşüyor. Sosyal medyada kendi cover'larını yayınlayanlar, televizyon programlarında söyleyenler ve daha fazlası...
Konuyu bölmeyeyim ama Racing tezahüratının buraya kadar gelmesi de bizim için şaşırtıcı. Yani Boca-River değil, Racing... Biz de Eskişehirspor tribünlerinin bir tezahüratının milli takıma seçilmesi gibi. Zaten büyüklerin (kitlesi yoğun olanların) tezahüratları bile milli takıma adapte olamıyor... Arjantin futbol kültüründe her şey mümkün demek ki...
Bu tezahüratı bana ilk olarak turnuvanın ilk günlerinde İspanya'daki dostumuz Ata Atay göndermişti. Dinlediğimde güzel bulmuştum ama 2014 etkisi de alamamıştım. Fakat turnuva ilerledikçe tezahüratın kendisine değil, yarattığı coşkuya hayran kaldım.
Bu coşkuya, bu inanmışlığa, bu adanmışlığa kayıtsız kalamam. Biz duyguların esiriyiz. Tutkuları olan insanlarla ortak noktamız var. 2014'te de böyle hissetmiştim ama o zaman finalde rakip Brezilya olmayınca hava kaybolmuştu.
Şimdi ise durum öyle değil. Arjantin sadece Brezilya'ya nanik yapmak için değil, artık zamanı geldiği için bu kupayı istiyor. Her unsuruyla istiyor ve bu da beni çok etkiliyor.
Tribünde taraftarlar, protokolde eski futbolcular, sahada şu andaki futbolcular...
Hollanda maçında soyunma odası koridorları karışıyor, bir bakıyorsunuz Agüero orada... Ne alaka diyorsunuz, bu sefer tribünde Crespo'yu, Sorin'i, Kempes'i görüyorsunuz. Kulübeye bakıyorsun, yenilince ve yenince ağlayan bir Aimar... İnsan ister istemez Dünya Kupası maçlarına kafası güzel gelen coşkulu Diego Maradona'yı da arıyor ama kimse onun yokluğunu hissettirmiyor. Hollanda maçı öncesinde Brezilya'nın elendiği haberi geliyor, tribün coşuyor.
Sadece Katar değil; normal olarak Buenos Aires'te de meydanlar kalabalık. Tüm halk hep beraber maçları izliyor. Bir sosyal etkinlik olarak değil ama; orada olmak için değil. Herkes kupayı istiyor. Çok istiyor.
Duyguları olanları severiz. Haliyle biz de bir ay içinde, zamanla artarak, kartopu çığa dönüşerek Arjantin'e gönül vermeye başladık. Şimdi artık Fransa ile oynanacak finalde Muchachos kazansın diyorum. Fransa'ya Mbappe'den dolayı sempatim vardı ama bu oyun sadece futbolcularla sınırlı değil ki. Tribünden geldik biz, özümüzü unutmayalım.
Hem zaten Fransa geçen turnuvayı kazandı. İki turnuva üst üste kazanmak da Pele'ye yakışıyor. Orada kalsın. Arjantin'in vakti geldi artık...
Son dönemde hep şuna benzer cümleler kullanılmıştı: Messi'nin Dünya Kupası'nı kazanmaya ihtiyacı yok. Dünya Kupası'nın, Messi'nin kazanmasına ihtiyacı var...
Messi falan hikaye... Yani gerçekten işin hikaye kısmı. Belki şampiyonluk gelince detaylandırırız orayı.
Fakat esas olarak; Dünya Kupası'nın bu taraftarlığa bir kupa borcu var...
2002 şoku sonrası karneleri gayet iyi aslında.
YanıtlaSil2006 çeyrek final ev sahibi almanya'ya penaltılarla eleniyorlar. başka rakip olsa yarı final olacak belki. uzun süre maçı 1-0 önde götürdüler.
2010 yine çeyrek final yine almanya. fark yiyerek elenseler de son 8 yine.
2014 zaten final yine baş belası almanya.
2018 ikinci tur zayıf kalıyor. fakat şampiyona eleniyorlar hem de gol düellosu.
umarım kupayı alırlar çok hak ediyorlar. fransa ise fas maçında bile domine ediliyor abuk sabuk gollerle kazanıyor. hepsinden öte fransa tutacak kadar düşmedik.