Hocalarımızın (Tanıl Bora, Aksu Bora, İlknur Üstün, Necmi Erdoğan) sözüne söz söylemek bize yakışmaz. Biz de eleştiride pek bulunmayacağız, böyle bir çalışmaya katkıda bulundukları için teşekkür edeceğiz öncelikle.
2011'de hazırladıkları çalışma, halen güncelliğini koruyor. Hatta son döneme damga vuran "orta sınıf bitiyor" tartışmasının şiddetini arttırdığı günlerde sorunun belki de kaynağına iniyoruz.
İşsizlik Türkiye'de her daim bir problemdi. Yani tek bir grubun diğerlerinden ayrılan işsizliği pek şaşırtıcı değildi. Ayrıca beyaz yaka da çok kısa sayılabilecek bir dönemde geniş bir taban bulmuştu kendine. Yani aslında Cumhuriyet tarihine uzun uzun baktığımızda "beyaz yaka işsizliği" problemi büyük bir yer kaplamayacaktır belki de. Fakat sorun giderek büyüyor.
Muhtemelen 2011'de de çok büyük bir problemdi ama sanki görmezden gelindi. Daha doğrusu bir şekilde Türkiye şartlarında, bunun da "hallolacağına" ve kendi akışını bulacağına inanıldı. Fakat bugünlerde bunun ideolojik bir politika olduğunu daha net anlıyoruz.
Aslında 2011'de de benzer sinyaller veriliyordu. Kitabın başlangıcı da buna dikkat çekiyor. "Gençler iş beğenmiyor" söyleminin nasıl ve ne amaçla sosyal hayata yerleştiğini daha net idrak ediyoruz. Ayrıca üniversite sayısının (dolayısıyla mezun sayısının) artması ile aslında iktidarın bir sorun üretmediğini, tam tersine kendi politikasına bir çözüm ürettiğini görüyoruz.
Belki de 2011 yılında biraz istisna, biraz marjinal görünen bir gruptu işsiz beyaz yakalılar. Ya da "burada" çok uzun kalmadıklarına inanılıyordu. Sanki aralarında bir nöbet değişimi vardı. Veya biz de o dönemlerde çok genç ve iş hayatında yeni olduğumuz için ve önümüzde uzun yıllar olduğunu düşündüğümüzden bir şekilde raya oturacağımıza inanıyor ve kendimizi o sınıfın kalıcı bir temsilcisi olarak görmüyorduk.
Zaten kalıcı olmadık da. Fakat zamanla o çembere sadece bir adım uzakta olduğumuzu fark ettik. Üstelik zaman acımasızdı, Türkiye ise zamandan daha da acımasızdı. O çembere düşenlerin ve çıkamayanların sayısı giderek artıyor.
Haliyle kitapta görüşüne başvurulan kişilerin (10'u üniversite öğrencisi, toplam 57 kişi) söylediği ve bazı internet sitelerinde yer alan yorumlarda cümleler bize bir yakınlık hissettiriyor. Yine de hocalarımızın bu çembere düşenleri biraz küçümsediğini kabul etmem gerek. Bir ayrımcılığa uğramamış (başörtüsü, cinsel tercih, Kürt, yoksulluk vs) beyaz yakalı işsizlerin, bu durumu kabullenmeleri, çaresizliklerini kendi başlarına atlatmaya çalışmaları sol gelenekten gelen hocalarımızın biraz tadını kaçırmış gibi. Esasında haksız da değiller. Fakat yine de kişilerle alakalı bir durum olmadığını düşünüyorum. Bu konuyla paralel bir 'örgütlenme' yazısı da aklımda var.
Ayrıca Tanıl Bora'nın bir filmden bahsetmesi ve sonrasında filmle ilgili yorumları eleştirmesi beni çok korkuttu. Film George Clooney'nin oynadığı Up in the Air filmiydi. Ben izlemediğim için yorum yapamıyorum. Fakat yorum yapanlara çok sert giydirmiş Tanıl Bora. Burada sık sık film yorumu yapan beni de korkuttu bu durum. Acaba 2011'de yaptığım film analizlerine denk gelse ne derdi? İnşallah gelmez!
Yine de futbol camiasında yazılarıyla küçümsenen, oysa futbola eğildiği için müteşekkir olmamız gereken sosyal bilimci Tanıl Bora'ya saygımız büyük. Kalemi de akademi standartlarının üzerinde zaten. Son kitabı Demirel'i merak ediyoruz ama sayfa sayısından doğan ücreti şimdilik yedeğe itiyor onu.
Son tahlilde; aradan geçen 12 yıla rağmen "Boşuna mı Okuduk Türkiye'de Beyaz Yaka İşsizliği", kesinlikle okunması gereken bir çalışma olmaya devam ediyor. Boşuna okumazsınız....
2023 yılında hala tanıl bora övmek mi? saygımız yok nefretimiz büyük. en büyük acıların onu bulması dileği ile. hoş onları da kemalizme bağlar geçer atatürk ve cumhuriyet düşmanı, islamcı yancısı.
YanıtlaSildüpedüz katil olan, hadi çıktım bari sessiz sedasız takılayım demek yerine havuzlar mangallar paylaşan emrah serbes'in kankası tanıl bora hah. networkünü sikiyim bunların hepsi ahlaksız
YanıtlaSil