Pazartesi, Mart 15

Galatasaray 3-0 Ankaragücü


Bu kadar saçma bir Ali Sami Yen günü hatırlamıyorum. Gerçi öncesi varmış, nedenleri varmış. Ben o esnada daha stadyum çevresinde olmadığım için bilmiyorum. Zaten herşey öyle başladı. Burası İstanbul rakip de Ankaragücü. Her an herşey olabiliyor. Stada girdiğim anda sarı-lacivert formalıları Fenerbahçe sandım. Maçtan o kadar uzak kaldık.

Stadyumda izlediğim son Galatasaray - Ankaragücü maçı geçen sene 19 Mayıs'ta oynanan maçtı. Şöyle bir atmosfer vardı; Ankaragücü tribünü o zamanki başkanları Cemal Aydın'a tepki gösteriyordu. Cemal Aydın istifa diye bağıran Galatasaray tribünleri vardı. Ankaragücü tribünleri de Alpaslan Dikmen'i anıyordu. Karşılıklı jestler sürerken bir grup Ankaragücü taraftarı "sikilmiş İstanbul" diyordu. 1.5 senede işler bir anda değişti.

Yugoslavya gibi tribündür Ankaragücü tribünü. Kendi içinde bir sürü grup, hepsi birbiriyle sorunlu. Ve tabi rakipler de var. Bazı Ankaragücü taraftarlarıyla Galatasaray tribünü arasında mesele yokken, bazıları ile dün kavgalar çıkmış. Sebep yok sadece işgüzarlık var; Ankaragücü taraftarı Beşiktaş'tan geçmesin diye deplasman takımının her zaman geldiği güzergah olan Fulya'dan çıkarmamışlar, öyle olunca Sokak'tan geçmişler. Sokak'ta herkes alkollü, deplasman otobüsünü bilen bilir, kıvılcıma gerek yok haliyle. Sokak'ta yaşananlardan sonra tribünün maça bakışı değişti.

90 dakika Ankaragücü ile uğraşmak, hatta Bursaspor'u anmak bana göre değil. Rakibe küfür etmeyelim, sadece takımı destekleyelim, çiçekler verelim, dostluk rüzgarları essin demiyorum tabi. Kimsenin kanı akmasın, tırnağına zarar gelmesin. Bütün mesele, eskiden kimsenin bilmediği şeyleri şimdi herkesin sahipleniyor olmasından doğan sıkıntı. Sonra sahaya sebepsiz yere yabancı madde atanlar oluyor. Niye attın dersen verecek cevabı yok. Niye Ankaragücü'ne küfür ediyorsun diye sorsan tribünün yarısı cevap veremez. Bir sonraki maçın, sezonun en önemli maçı üstelik. Neyse bunlar hassas konular, başka zaman değiniriz.

Şunu demek lazım, Galatasaray taraftarının Ankaragücü ile Bursaspor ile işi olmamalı. Daha doğrusu meseleler stadyum dışında halledilir veya maç içinde 3-5 defa taşılır. Ama 90 dakika boyunca Ankaragücü ile niye uğraşalım? Bizim rakibimiz belli. Üstelik iç sahadaki bir sonraki maçımız onlarla. Fenerbahçe'ye klasik derbi göndermeleriyle takıl, Ankaragücü'nü senede 2 kere görüyorsun, Fenerbahçe ile her branşta her kategoride haftada 1 defa karşılaşıyorsun nerdeyse.

Milan Baros oyuna girince tribün normale döndü. Baros da golünü attı. Maçın tek güzel anlarıydı. Tek normal anlarıydı. Baros'un golünden sonra kendini aşağıya atan Beşiktaş taraftarı vardı. Evet dün Sami Yen'de bu da oldu. Saçmalıklar çok fazlaydı. Ankaragücü taraftarına bacak sallayanlar gibi, "Beşiktaş" diye bağırıp dayaktan korkan ve kendini kapalıdan aşağıya atan bir adam da vardı. Gazetelerde atıldı yazıyor, inanmayın, kanmayın.

Hayatımda bu kadar sıkıldığım, sıkılmak da demeyelim, adapte olamadığım başka bir maç hatırlamıyorum. O kadar sıkıldık ki yanımdakilerle konuşamadım bile. Maç bile çok fenaydı. Maç tribünden daha fenaydı. Bu sene Sami Yen'e gelen açık ara en kötü takım Tobol. Tobol'a en çok yaklaşan Ankaragücü oldu. Biz de çok kötü oynadık ama Ankaragücü o kadar kötüydü ki biz 3 farklı yendik.

Normalde maçın heyecanından rakip takım ne yaptı ne etti farkedemem, Galatasaray'a odaklanmaktan. Dün o kadar rahat maçtı ki Ankaragücü'nü baya dikkatle izledim. Önümde bacak sallayanların izin verdiği kadar tabi.

Geremi bitmiş. İngiltere'de oynayan bir futbolcuydı şu haliyle Bank Asya'da bile zor. Mehmet Çakır için "sahaya alkollü çıktı, kafası yerinde değildi" deseler inanırım. Vassel için "futbola yeni başlayan 18 yaşındaki çocuk" deseler inanırım. Topu alıp taç çizgisine doğru koştu durmadan. Yine de en istekli olan oydu. Hürriyet'i "abi adam eksik gel oyna" diyerek kandırmışlar sanki. İlk maçta bizi dağıtan Murat Duruer ve Metin Akan kadroda yok, Aydın Karabulut İstanbul'da yok. Garip bir takım izledik.

Bizim için söylenecek fazla birşey yok. Sabri yavaş yavaş oluyor, Caner rahat, Servet normal, Neill cengaver, Mustafa Sarp iyi, Barış kötü, Elano durgun, Gio etkisiz, Jo istekli oynadı. Maçın en iyisi tabi ki Keita. Afrika'dan döndükten sonra ilk defa iyi bir Keita izledik. Gecenin en güzel olayı Kral'ın Dönüşü idi. Büyücü de döndükten sonra hızımızı alırız. Şimdi herkes rahatlatsın kendini. Ankaragücü'nü bırak, Fenerbahçe'ye bak.

Hiç yorum yok: