Herkesin gerisindeydim ben. Yeteneğim sınırlıydı. Sabahın köründe gelip kapıyı herkesten önce açtırmasam, takım idmanının ardından gece salonda kalmasam, nasıl fark yaratabilirdim ki?
Ağırlığa önem verdim lise yıllarıyla birlikte, tabii ki dozajında kalarak. Geriye kaçarak şut atmayı çok seviyordum, öyle bir stil edinmiştim. Bilhassa sırtım ve belim kuvvetlendikçe bunu daha iyi yapmaya başladım; topu da bloktan kaçırmam kolaylaştı. Şutu kolla atıyorsunuz ama mekanizma aslında bacaktan başlıyor, belden alınan kuvvetle devam edip kolla bitiyor. Bacak, karın ve kalça kuvveti aslında sizi en üst seviyeye çıkaran. Antrenmanları çeşitlendirmeye çalışırdım., örneğin haftada iki gün ağırlıksa bir gün mutlaka atletizm diğer gün tırmanma ve depar... Yoksa günde bin şut atıyorsunuz zaten. Antrenman sonrası otomatik, rutin o. Esas olay, eve gittiğinizde yemeği yemeye çalışırken çatalı yerden kaldırıp kaldıramamak... İyi idman belki ağrı çektirir ama canı acıtan pişmanlıktır. Ben pişman olmak istemedim...
İbrahim Kutluay / Socrates Dergi, Ağustos 2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder