Pazar, Haziran 6

American Animals



Son dönemde izlediğim en kaliteli filmlerden.

İzler izlemez, ABD'de yaşayan doktor arkadaşım Uğur'a filmden bahsettim. Kendisi yoğun olduğu için, film aramakla zaman kaybetmemek için sık sık film önerisi ister. Bu filmi söylediğimde hem sevindi hem üzüldü.

Beğenmeme sevinmişti ama onun önerilerini kulak arkası ettiğim anlaşılmıştı. O benden aylar önce bu filmi izlemiş ve bana bahsetmiş.

Fakat benim de haklı gerekçelerim var. Film çok popüler olmadığından Uğur söylediğinde aklıma yer etmedi. Adını sık sık duysaydım, hafızaya atmam kolay olurdu. Hatta filmi de tesadüfen izledim. Bir beklentim de yoktu. Zaman geçirmek için açtım ama daha fazlasını buldum.

Şimdi biraz 'spoiler' verelim.

Film bir soygun hikayesini anlatıyor. Gerçek bir hikayeden uyarlanıyor. Fakat diğer çoğu soygun filminden farklı olarak, başarısız bir soygunu anlatıyor. Hatta karakterlerimiz 'cool' da değil. Soygunu planlarken heyecanlanan, hatta kusan 20li yaşların başlarında olan gençlerden oluşuyor. Çok da iyi oyuncular... Favorim Barry Keoghan.

Soygunu gerçekleştirememiş kahramanlarımız da filmin aralarına röportajlarıyla konuk oluyor. Yani gerçek 'hırsızlar' da bu filmde. Anlatımıyla, konusuyla, derinliği ile çok başarılı bir iş.

Bir soygun filmi olarak sadece aksiyon ağırlıklı da değil. Zaten hırsızlarımız Kentucky Üniversitesi'nin kütüphanesinden, çok nadir bulunan 'The Birds of Amrerica' kitabını çalmaya karar veriyorlar. Bir bankada veya kuyumcuda geçen bir film değil. Bir üniversite kampüsündeyiz. Hırsızlarımız üniversite öğrencisi. Para kazanıp zengin olmak tabi ki amaçları ama tek motivasyonları bu değil.

Yönetmen Bart Layton, benzer bir işe daha önce de imza atmıştı. The Imposter, yine ilginç bir hikayenin benzer bir tarzla sinemaya aktarılmış haliydi. İki filmi de ağız açık bir şekilde izlemek mümkün. IMDB'de Imposter 7.5, American Animals 7.0 puana sahip. Fakat bence American Animals çok daha iyi bir film.

Bunda müziklerin de payını yadsıyamayız. Leonard Cohen'den Sixto Rodriguez'e kadar hoş bir yelpaze var. Favorim ise Elvis çalan soygun provası sahnesi. Hatta şimdi bir daha izledim; hikayenin sonunu düşününce çok komik geldi.

Güçlü olan tek taraf müzikler değil tabi. Yönetmenin kamera kullanımı, karanlık, sessiz ve gergin bir atmosfer yaratmadaki başarısı çok değerli. Aksiyonun kısıtlı sürede kaldığı bir filmde tempoyu düşürmemek çok önemliydi.

Güzel iş...

Hiç yorum yok: