Çarşamba, Temmuz 28

Makas


Galatasaray, PSV ile Avurpa kupalarında daha önce üç kez eşleşti. Bu dördüncü eşleşme...

İlki 1980'lerin sonundaydı. O sezon PSV, Avrupa Kupası kazandı. İkincisi 2000'lerin başındaydı. Galatasaray, UEFA Kupası'nı kazandıktan hemen sonraydı. Üçüncüsü 2000'lerin ortasında, dördüncüsü de 2020'lerin başında...

Dört ayrı dönemde, dört ayrı Galatasaray ve PSV vardı. Galatasaray hiç bir zaman PSV'yi Hollanda'da yenemedi. Yine yenememesi normal. Şaşılacak bir durum değil. PSV ise İstanbul'da sadece bir kere kazanabildi. 1988'de Avrupa şampiyonu olurken tek yenilgisini Galatasaray'dan aldı mesela. Belki yine kazanamaz. Buna da kimse şaşırmaz. 

Hollanda, milli takımlar düzeyinde ne kadar farklı bir noktada olsa da kulüpler düzeyinde en azından son 30 yılda Türkiye ile denk kalmış. Bazen biri daha iyi olmuş, bazen diğeri. Rol model Ajax bile birkaç sene önce Avrupa Ligi gruplarında Fenerbahçe'yi yenemiyordu mesela. Ertesinde Avrupa'da finaller oynamayı başardı gerçi ama olsun.

Fakat şu an tablo çok kötü. PSV - Galatasaray maçı bunu net gösterdi. 5-1'lik skor önemli değil. O da bazı maçlarda oluşabilecek futbol işlerinden biri. Fakat önümüzde skordan daha fazlası var artık.

Başta Fatih Terim olmak üzere birçok teknik direktörümüz ve spor insanımız  bu son dönemde sık sık "Makas açıldı" deyimini kullandı. Bu makasın bir tarafı, daha çok Real Madrid, PSG, Manchester United, Juventus gibi rakipler için kullanıyor.

Onlar aldı yürüdü, zenginleşti, arayı aştı. Biz ise o kadar hızlı büyüyemedik. Çünkü  ekonomik  sorunlarımız vardı. Olmasa bile, onlar kadar güçlü değildik.

Peki. Kabul. Ama PSV ile makas neden bu kadar açıldı? Hollanda ile makas neden bu kadar açıldı? Türkiye takımları Avrupa arenasında bu kadar amaçsız kalırken, Çek takımı Slavia Prag nasıl devlere kafa tutuyor. Hırvatistan'dan Dinamo Zagreb nasıl çıkıyor? Sırbistan'dan Kızılyıldız, Şampiyonlar Ligi'nde Liverpool'a nasıl kök söktürüyor? Onların makası açılmıyor mu?

Teşhisleri doğru koymak gerek. Temmuz ayında amaçsız bir Avrupa Kupası maçı oynamak razı gelinecek bir durum değil. Bunu sadece 5 büyük ligin sermaye sahibi kulüpleriyle açıklayamayız. Önce toplumsal olarak bir kabulde buluşmamız lazım.

Geriliyoruz. UEFA sıralamasında da geriliyoruz. Yani somut bir veri de var elimizde. Sadece beş lig ilerlemiyor. İskoçya, Avusturya, Ukrayna önümüzde. Kıbrıs Rum Kesimi, Danimarka hemen arkamızda. Herkes ilerliyor, Türkiye geriliyor. Makasın bir tarafı bile değiliz, kestiği ipiz artık.

Çözümler sıralanıyor. Herkes isteğine uygun reçeteler yazıyor. Fakat buna henüz sıra var. Önce teşhis koymak gerekiyor. Önce sorunu bulmak gerekiyor. Sorun çözmek bir sonraki adım. 

Bunun için de İngiltere'ye, İtalya'ya, Almanya'ya bakmak yerine Hollanda'ya, Hırvatistan'a, İskoçya'ya bakmak gerek... Önce kafayı yukarıya kaldırmaktan vazgeçmemiz lazım. Önce kendi seviyemizi görmeliyiz.

Bu akşamki maç da biraz bu açıdan merak uyandırıcı. İngiltere'den, İspanya'dan geçtik; acaba Hollanda takımı ile öyle veya böyle başa baş oynama ihtimalimiz var mı? Büyük ihtimalle yoktur. O nedenle yalanı bir kuş güneşi gibi umutlandırmasın ve fotoğrafı net çeksin.

Hiç yorum yok: