Salı, Temmuz 27

Talihli Amele

İlyas Salman'a göre kariyerinde toplumsal sorunlara parmak basan en iyi iki filmden biriymiş. Diğeri Sarı Mercedes; muhteşem bir yazarın müthiş bir romanından uyarlanmıştı.

Talihli Amele'de ise sinemamıza sayıca az katkı veren ama her katkısıyla da nokta atış yapan Başar Sabuncu var. Sabuncu'nun senaryoları daha çok 80'lerden sonra sinemaya uyarlandı. 1980 ise onun sinemaya giriş yılı gibiydi. Önce Tarık Akan'ın oynadığı Adak, ardından Talihli Amele geldi.

Sabuncu dışında bir de Atıf Yılmaz gerçeği var. Onun zengin film listesinde bile ayrı bir yere konulabilecek kalitede bir yapım. Ayrıca yapım yılı da çok önemli.

Sabuncu ve Yılmaz ikilisi 1980 yılının hararetli politik ortamını çok net tasvir etmeyi başarabilmişler. Yani kendi zamanlarına, kendi günlerine sanki dışarıdan bakmışlar gibi; net bir fotoğraf çekmişler ve bu kareyi de oldukça 'zamansız' bir hale çevirerek işlerlik kazandırmışlar.

Oyuncu kadrosu da dolu doludur. Salman dışında: Hümeyra, Metin Serezli, Mustafa Alabora, İsmet Ay, Salih Kalyon gibi isimler yer alıyor. Ayrıca Erdal Özyağcılar, yine doğru bir film tercihinde bulunmuş. Bir insanın hiç mi 'sıradan' filmi olmaz?

Talihli Amele biraz talihsiz bir serüven yaşamış. Sansürlenmiş, kısıtlanmış, kuşa çevrilmiş. Sanırım biz 2020'de sansürsüz haline denk geldik. Zira sansürlenmesine neden olan sahnede Mehmet Ali (İlyas Salman) deli gömleği giyer. Sansürleyenler ise "Anadolu delikanlısı delirmez" diyerek sahneyi kesmiş. Eğer sebep buysa, biz bu sahneyi gördük. Fakat bu sahnenin zamanında kesilmiş olması, aslında filmin anlatmak istediğine uygun ilerliyor.

Sınıf bilincinden yoksun olan inşaat işçisi Mehmet Ali, kapitalist çarkların kendi aralarında girdiği bir çatışma sayesinde, inşaatında çalıştığı apartmandan bir daire kazanır. Fakat bu dairede oturmasına, diğer ev sahipleri karşı çıkar. Zira kimse bir işçi ile aynı yerde yaşamak istemez.

Zamanla sınıfsal farkı bir gazete muhabiri (Hümeyra) sayesinde sorgulamaya başlayan Mehmet Ali, "Bu binanın kumunu ben taşıdım, harcını ben yaptım. Neden burada oturamıyorum?" sorularını sorar. Fakat bu sorgulamanın sonunda önce evi işgal eder, ardından delirir.

Delirmesi, deli gömleği giymesi hoş görülmez. Yani eğer filmin sonunda Mehmet Ali'yi delirmemiş bir şekilde görüyorsak, tüm yaşananlar normalleşiyor. 'İşçi', biraz isyanın ardından eski hayatına devam ediyorsa, sınıfsal dezavantajını ve biçilen rolleri kabul etmiş demektir. Bu ne Sabuncu'nun ne Yılmaz'ın istediği bir durum olsa gerek. Fakat tıpkı filmde "Toprak ekenin, su kullananın" sloganından rahatsız olan patron sınıfı gibi; filmde de ufak oynamalar yapanlar olmuş.

Birçok politik mesaja, derin bir sosyolojik bakışa, ayrıca sıkıcılıkta uzaklaştıran bir mizaha sahip olmasıyla Talihli Amele, her daim izlenecek güçlü filmlerden...

Hiç yorum yok: