Cuma, Ekim 2

Galatasaray 1-1 Sturm Graz


Hakkında yazmak istemediğim bir maçtı. Dün akşam keyifsiz bir şekilde eve geldim. Ama forumlarda rahatlama oldu. Belki kendimi kandırıyorum ama bu sezon gerekirse kendimizi de kandıracaz. (Bu cümleler takım için değil, tribün için).

Önce maçtan başlayalım. Şu kötü espiriyi başka biri yaptı mı bilmiyorum ama ben yapımadan duramam. İki takım da bitrdikleri yerden başladı. 2001'de paslaşmalarla sona eren maçtan sonra dün gece de aynı şekilde başladı. Top dolaştırmalar Galatasaray'ın yeni oluşan sistemi için gereken hususlar. Ama Galatasaray'ın erken gollerine alışan bizler için tırnak yeme nedeni.

İlk yarı bu nedenle durgun gözüken, ikinci yarı ise daha etkili bir Galatasaray izledik. Sistem sancıları devam ediyor. Zaten beklenen buydu. Beklenmeyen bu sancıları çekerken bu kadar puan kazanmamız. Temmuz ortası başlayan sezonda eylülü devirdik, ekim başladı ve Ankaragücü'ne yenilmezsek 3 ay boyunca yenilmemiş bir takım yaratılmış olacak.

Sistem zamanla oturacakken, zor zamanda sahneye çıkıp maç kazandıracak isimler takımın bel bağladığı yıldızlar olmalı. Kim bunlar: Kaptan Arda, Elano, Kewell, Keita, Baros, Nonda ve Mehmet Topal. Baros ve Nonda'yı mevki itibarıyla bunlarda ayırabiliriz. Sonuçta bunlar zincirin son halkası. Ama geri kalan isimlerden (az biraz Keita dışında) kimse sorumluluk almıyor. Taşın altına elini koymuyor. Birşey denemiyor. Belki de Rijkaard'ın aşıladığı bir şeydir. Sistem çalışşın, kendinizi öne çıkarmayın düşüncesi. Ama Total Futbol'un temelinde "özgürlük" de yatıyor diye düşünüyorum.

Sonuçta biri topu alacak ve birşey deneyecek. Arda, Elano, Kewell ve Topal bu işleri yapmayınca, tabir-i caizse kaçak güreşince, aklından çok yüreğiyle oynayan ve topla becerileri kısıtlı olan isimler sahneye çıkıyor. Yani Galatasaray bir zaman sonra Sabri'nin, Mustafa Sarp'ın, Servet'in ayağına bakıyor. Kale önündeki anlamsız paslaşmalardan sıkılan Sabri ceza sahasına girdi mi kaleye vuruyor. Sağ kanatta orta yapamayıp top dolaştırmayı görmeye dayanamayan Servet sağ açığa gidip orta yapmaya çalışıyor. Topla kavga eden Mustafa Sarp, kaleciye dönmek yerine dikine oynamaya çalışıyor.

Şimdi Galatasaray taraftarına dönelim. Topu kötü ortalayan Servet'e, kaleye vuran Sabri'ye, pas hatası yapan Mustafa Sarp'a kızmak da bir tercihtir. Ama yüklemlere dikkat edin. Ortalayan yapan, vuran.. Hepsi olumlu yüklemler. Birşeyler yapanlar onlar. Beceriyorlar mı? Hayır. Ama bu onların yanlışı değil.

Kornerde defanstan seken topa ceza sahası dışından Emre Aşık vuruyorsa, bu sistemle veya hocayla alakalı değildir sanıyorum.

Ve tabi sabır konusu. Tekrar söylemekte fayda var. Camiada güzel bir hava varsa bunun tek nedeni Rijkaard'dır. O da 2 maçı kazanamayınca, panik havası yerleşti. Buna gerek var mı yok mu tartışması bile yersiz. Ama bu sabırsız ortamı Rijkaard'ın görmesi ve bilmesi lazım.

Aslında "burası Rotterdam değil" cümlesi bu bakımdan doğruluk gösteriyor. Burası İstanbul. Burada iyi hava iki maçla kaybolur. Hatta kayıpsız giderken alıınan bir derbi mağlubiyeti kırmızı alarma neden olur. Galatasaray için bu, yeni yüzyılın sorunudur. Başarıya endeksli taraftarlara sahibiz. Belki Sami Yen'de pek gözükmüyorlar ama Seyrantepe'de sahneye çıkacaktır bu insanlar. O nedenle o stadyuma sıcak bakmıyorum ama bu başka bir yazı konusu.

Söylenecek şeyler kısıtlı. Direkten dönen toplar gol olsa bugün farklı olurdu herşey. Sabri kahraman olurdu, Baros kral olurdu, Servet aslan yürek olurdu. Olmadı. Sağlık olsun. Rijkaard'a duyulan inanç sonsuz, o bu takımı yaratan ve herşeyi görendir. (Tanrılaştırma oldu resmen mübarek cuma günü). Yönetimin başarısızlık durumunda değişmeyeceğini veya yene gelecek yönetimin Rijkaard'ın arkasında duracağına inanabilsem şu anda hiç üzülmezdim.

2002'deki Barcelona maçında bize ofsaytten gol yediren Hollandalı hakem abimizden sonra dün de bir Hollandalı geldi Sami Yen'e. Penaltıyı bilmiyorum ama verilmeyen gol bariz goldü. O gol verilse farklı konuşurduk. Önemli değil. Hollandalılar'ı seviyoruz.

2 yorum:

AYKUT dedi ki...

Kutay senden Alisamiyen'deki maçların ardından yazılarında taraftardan ve tribünlerden de bahsetmeni istiyorum. Bu işin içinde ve bilincide olan biri olarak fikirlerin ve tespitlerin önemli.
Benim takıma inancım sonsuz bu değişimi layıkiyle atlatacaklarından zerre kadar şüphem yok. Asıl korkum Alisamiyen taraftarının bu doğum sürecini nasıl atlatacağı. Ya muhteşem bir taraftar olacak yakın zamanda, ya da ne yazık ki tarfatar falan kalmyacak. Yani çocuklarımızı, oğullarımızı sırtımıza alıp stadımıza gittiğimizde benim, senin, bizlerin yaşadıklarını asla hissedemeyecekler, bu duyguyu tadamayacaklar, bizim bilincimizde olamayacaklar.
Galatasaray taraftarı da takımı gibi doğum sancıları çekiyor ama çok zor bir doğum olacak. Takımın başında usta bir doktor var güveneceğimiz. Ama taraftar sıcak suyla, ıslak bezle kendi başına yapacak bu doğumu. İnşallah hayırlı olur.

kutay dedi ki...

genelde taraftardan bahsedıyorum zaten, ama dunku maçta o konuya bilerek değinmedim. can sıkıcıydı çunku. ilerleyen zamanlarda tekrar yazarım. milli maç arası hem takım hem trıbun icin ıyı oldu..