Sessiz sinema dönemi ürünleri izlemek zor alışık değiliz. Chaplin bu konuda bir dahiydi. Zamansız ve evrensel filmler yapmış. Onları izlemek kolay. Fakat geri kalanı için aynı şeylere söylemek zor. Filmlerin kötü veya sıkıcı olduğunu ifade etmek istemem. Haksızlık olur. Fakat 2000'lerin insanıyız ve ister istemez sıkılıyoruz. Filmler bizim alıştığımız ve istediğimiz hızda ilerlemiyor. Beş dakika elektrikler kesilse veya insanın bir an içi geçip uyusa; beş dakika sonra hiçbir şey olmamış gibi devam edebilir sanki. Üstelik ben filmde tempo arayan biri de değilim.
The General'ın Amerikan İç Savaşı'na dair bir film olması da bizim bazı şeyleri kaçırmamıza neden oluyor. Dönemin 'Güneyli' filmlerinden. O nedenle bazı tartışmalara da açık... Yine de filmin 1926 yapımı olduğunu hatırlatmak lazım. Neredeyse 100 sene öncesi. Ve Buster Keaton'ın harika bir oyuncu olduğunu da görebiliyoruz. Hatta sessiz sinemanın dinamosu olan müzikler de çok başarılıydı. İnsan kötü diyemiyor zaten.
The General'ın Amerikan İç Savaşı'na dair bir film olması da bizim bazı şeyleri kaçırmamıza neden oluyor. Dönemin 'Güneyli' filmlerinden. O nedenle bazı tartışmalara da açık... Yine de filmin 1926 yapımı olduğunu hatırlatmak lazım. Neredeyse 100 sene öncesi. Ve Buster Keaton'ın harika bir oyuncu olduğunu da görebiliyoruz. Hatta sessiz sinemanın dinamosu olan müzikler de çok başarılıydı. İnsan kötü diyemiyor zaten.
100 yıl öncesi... O kadar imkanla böyle bir iş, her türlü saygıyı hak ediyor. Köprü patlatıp, tren uçuruyorlar. Ama yine de konsantrasyonu ve motivasyonu olmayan hiç denemesin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder