Pazartesi, Aralık 28

Yılın Ligi

2020'ye yavaş yavaş veda ederken, Belarus Ligi'ne ayrı bir yer ayırmamak olmaz. Hatta bu konuda biraz geç bile kaldık. Lig tam bir ay önce sona erdi. Üstelik filmlere konu olacak bir sona sahne oldu.

Belarus denilince (Belarus mu Beyaz Rusya mı sorusu dışında) akla gelen ilk şey herhalde BATE Borisov'dur. Avrupa liglerinin en uzun şampiyonluk serilerinden birine sahip olan takım, 13 sezon üst üste şampiyonluk yaşamıştı. Geçen sezon seriye Dinamo Brest son verdi.

Bu sezonun başında da BATE pek iyi değildi. Sezona iki yenilgiyle girdiler. İlk beş haftada sadece iki maç kazanabildiler. Fakat sonrasında müthiş bir çıkış yakaladılar. Onların çıkışıyla beraber zirve yarışı alevlendi. BATE, Soligorsk, Neman, Torpedo Zhodino, hatta sonlarda inceden bir Dinamo Brest  şampiyonluk için kıyasıya mücadele ettiler.

Gerçi bir noktada Corona belası yüzünden lig salça oldu. Bazı maçlar ertelendi, bazı takımlar uzun süre sahaya çıkamadı, bazıları yedeklerle çıkmak zorunda kaldı. Fakat sonuç olarak orada sezon başladıktan hemen sonra Dünya'da futbol durdu ama Belarus'ta durmadı. Yıllardır görmezden geldiğim lig de o yokluk günlerinde ilgimi çekti. Üstelik sadece futbol oynamıyorlardı, tribünlere de taraftar alıyorlardı. 

Sonra Avrupa'da futbol geri döndü ama ben Belarus sevdamdan vazgeçemedim. 2020 adeta onlarla özdeşleşti. Başladığın dizinin ilk 2-3 bölümünü sevmesen de, başladığın için bitirmek zorunda hissedersin ya, benim için de biraz öyleydi Belarus Ligi. Fakat haksızlık etmeyelim, o kadar da kötü değildi.

Belarus'ta oynanan futbol kesinlikle çok kötü. Stadyumların, zeminlerin hali berbat. 3-4 tane takımın stadı fena değil. Geri kalanı bizim 3.Lig'deki ilçe takımlarımızın stadyumları gibi. Bir maçta oyuncunun vurduğu topun ağaçta kaldığını bile gördüm. Belki de bu enstantaneler beni çekti. Maçları, ligin Youtube kanalından izledim. Bazı maçlar oradan canlı veriliyordu. Her hafta tüm maçların özetleri oraya yükleniyor. Süper Lig gibi, marka değerinin yüksek olduğu sanılan bir ligin bile böyle bir imkanı yokken Belarus'un bize sosyal medya üzerinden ulaşması çok önemli. Ayrıca her ay; ayın oyuncusu, ayın teknik direktörü gibi ödüller veriliyor. Bu da bizde olmayan bir özellik.

Bu izlediğim maçlarda öyle bir futbol oynanıyordu ki, zaman zaman maçları anlatan spikerler ve yorumcular bile gülüyordu. Tamam kalite yok ama gerçekten ilgi çekici bir şeyler vardı. Üstelik matematiksel olarak da çok heyecanlı bir puan durumu vardı. Sonu da buna uygun oldu.

Geriden gelen BATE, önce öne geçti, sonra da son haftaya lider girdi. Hatta sondan bir hafta önce yine liderdi ve rakibi takipçisi Soligorsk'tu. BATE o gün kazansa erkenden şampiyon olacaktı, ama 80'de yediği penaltı golüyle bir puana razı oldu. Tıpkı 1992-93 sezonunda oynanan ve Feyyaz Uçar'ın penaltısıyla 1-1 sona eren 29. hafta maçı gibi.. 

Yine de BATE son haftaya önde girdi. Yani avantaj onlardaydı. Rakip sezonu bitirmiş, hedefsiz Dinamo Minsk'ti. BATE kazandığı takdirde şampiyon olacaktı. Maç 0-0 sona erdi. Hatta Dinamo penaltı kaçırdı. Aynı saatlerde Soligorsk, kendi sahasında FC Minsk ile karşılaştı. Şampiyonluk stresinden midir, BATE'nin maçından gelen haberlerin (gelmeyen gollerin) etkisinden midir bilinmez, Soligorsk iki kez yenik duruma düştü. 72'de beraberliği yakaladı ama bu yeterli olmazdı. 89'dan sonra iki gol attılar ve efsanevi bir şampiyonluk kazandılar.

Buna bir intikam gözüyle bakabiliriz. Zira 2017'de benzer bir durum olmuştu. O zaman bu iki takıma yarışta Dinamo Minsk de eşlik ediyordu. BATE yenilse ve Soligorsk kazansa Soligorsk şampiyon olacaktı. BATE yenik durumdaydı ama Soligorsk da yeniliyordu. Bu sonuçlarla Dinamo şampiyon olacaktı. Fakat son dakikalarda gol atan BATE, hem maçını hem kupayı kazandı.

Demek ki Belarus Ligi böyle olaylara gebe. Diğer sezonları bilmiyorum ama açıkçası bu sezon Soligorsk şampiyonluğu hak etti. Sezon başından beri özellikle savunmada çok iyi işler çıkardılar. 30 maçta 21 gol yediler. Ligin en az gol yiyen takımıydılar. 15 maçta (sezonun yarısı) gol yemediler. Hatta yedi hafta üst üste gol yemedikleri bir dönem de oldu. Sezonun son bölümünde bocaladıkları için az daha şampiyonluğu kaybediyorlardı. Fakat yılın geneline baktığımızda en güçlü oyun onlarındı.

BATE ise golcüleri ile ayakta durdu. Ligin en çok gol atan takımı oldular. Maç başına 2'den fazla ortalamayla oynadılar. Ligin gol kralı onlardan çıktı. 31 yaşındaki Maksim Skavysh, attığı 19 golle kral oldu. Üstelik sezonun ilk yarısında ne düzgün süre alabilmişti, ne de yeterli sayıda gol atabilmişti. Fakat son 13 haftada 16 gol kaydetti. Gerçi son hafta maçında fileleri havalandıramayınca bunların da bir anlamı kalmadı! Yine de onun krallığına sevindim, yoksa gollerinin yarısını penaltıdan atan Özbek oyuncu Jasurbek Yakshiboev gol kralı olacaktı, o zaman üzülürdüm. 

Ayrıca BATE'de ayrıca 12 gol atan Pavel Nekhajchik de sezonun öne çıkan isimlerindendi, onu da atlamayalım.

Benim hoşuma giden takımlardan bir diğeri Neman Grodno'ydu. Son ana kadar yarışın içinde kaldılar. Onlar da az gol yediler. Hatta az gol attılar. Oynadıkları 30 maçın 12'si ya 1-0 bitti ya da 0-0. Buna rağmen Gegam Kadimyan gibi bir oyuncuyla dikkat çektiler. Ermeni oyuncu, 12 gol atarak sezonu tamamladı. Takımın beşinci sırada kalması ise büyük talihsizlik. En azından ilk üçe girmeliydi.

Gerçi sezonu üçüncü bitiren Torpedo Zhodino da hoşuma giden bir diğer takımdı. Onlar biraz daha hücumcuydu. Aslında son dönemde saçma sapan puan kaybetmeseler belki zirveyi de ele geçirebilirlerdi. Burada da Brezilyalı oyuncu Gabriel Ramos beğenimi kazandı. Ligin üzerinde bir oyuncu olduğunu defalarca kanıtladı. Teknik becerisi fark yaratmasına yetiyor. Tam bir Doğu Avrupa'da ülke ülke gezerek kariyerini sürdürecek Brezilyalı...

Tabi Belarus Ligi'nin seviyesini çözmek zor olduğu için bu oyuncuların herhangi bir ülkede nasıl performans göstereceğini kestiremiyorum. Bu bağlamda birkaç oyuncu ismi daha vermek isterim. Isloch Minsk'ten Momo Yansane, BATE'den Bojan Nastic ve Kızılyıldız görmüş Nemenja Milic, Torpedo'dan Lipe Veloso, Dinamo Brest'ten Denis Laptev, Rukh Brest'ten Evgeni Shevchenko ile aynı takımdan Artem Kontsevoy gözüme çarpan oyuncular oldu. 

Çok uzatmayalım. Geride bıraktığımız garip ve tarihi senenin en sürükleyici detaylarından biri oldu Belarus Ligi. Bu oyuncular da bu dizinin kahramanlarıydı. Sağolsunlar. Seneye bir daha bu kadar bakar mıyım, açıp bir maç izler miyim emin değilim. Fakat en azından canlı skor sitelerinden haftanın sonuçlarına bakacağım kesin. O kadar hatırımız var birbirimize...


Hiç yorum yok: