Pazar, Mayıs 22

Lerd

Türkçe'ye İnatçı Bir Adam olarak çevrilen filmin, Batı ülkelerindeki afişlerinde de benzer isimler yer alıyor. Oysa Lerd filmin orijinal aldı. Bu da Türkçe 'tortu' demek.

Filmin konusundan ziyade, sonunu ve sonunda hissedeceğiniz tadı çok iyi anlatan bir isim. Diğerleri biraz daha konu odaklı isimler olmuş. Evet filmde inatçı bir adamı izliyoruz. İdeallerine yenik düşmemek için şehirden taşraya göç eden Reza'nın ailesi ile beraber yaşadığı ayakta kalma savaşını izliyoruz. 

Nihayetinde onu bambaşka birine dönüşürken görüyoruz. Aslında o inatçı adamın inadının kırılmasını izliyoruz. Hem bireye odaklanan hem de toplumun fotoğrafını çeken, izleyiciye sert davranan, ona ümit vermeyen ama alan bırakmayan bir film. 

Fakat sonunda seyirci; kafasında sorularla koltuktan kalkar. Reza'nın inadının kırılması iyi bir sonuca neden oldu mu? Bunu ne filmde anlarız, ne de filmi izledikten sonra kafada oluşan düşüncelerin sonucunda bir cevap bulabiliriz.

Ben en azından bulamadım. Fakat her zaman dediğim gibi; kafada soru işaretleri oluşturan ve en çok da 'ben olsam ne yapardım' sorusunu sorduran filmler baştacıdır. İran sineması bunu ilk kez yaptırmıyor. Yakın zamanda Ghaedeye tasadof da benzer hisler yaratmıştı. 

Filmin yönetmeni ve senaristi Mohammad Rasoulof, rejim muhalifi olduğu için ülkesi dışında yaşayan, ülkesinde tutuklanan, pasaportuna el konulan, sinema yasağına bile çarptırılan ve daha birçok badireyi yaşayan bir sanatçı. Belki de bu anlamda karakteri Reza ile arasında benzerlikler olabilir. İsmini duymuştum ama ilk defa bir filmini izledim. "Geçer not aldı" az gelir. Hemen akabinde bir filmini daha izledim. onu da yakın zamanda blog'da paylaşırız.

İran sineması diyoruz ama Türkiye için de gerekli referanslar mevcut. Doğrudan şaşmamak için direnen sıradan insanın, sıradan hayatında üstüne binen yüklere; toplumun, devletin ve ikisinin kurduğu çarkın hareketine her geçen gün daha da güçsüzleşerek ve yalnızlaşarak nasıl cevap vereceğini bulamaması, tek bir ülkenin sorunu değil bugünlerde. Haliyle Reza ile bağ kurmak çok kolay. Film bizi çok çabuk içine çekiyor.

Diğer yandan İran sosyal hayatının farklılıklarını da bir kez daha sinema aracılığıyla görebiliyoruz. Bize mesafe olarak da çok yakın olan ama şehir ve köy yaşantısında neler olduğunu bilemediğimiz bu kapalı ülkeyi en iyi sineması sayesinde anlamaya çalışıyoruz. Bu açıdan da tatmin edici bir film.

"Bu memlekette ya zalimsin ya mazlum. Başka bir seçeneğin yok" repliği ise önce filmin mottosu olarak gözüküyor. Sonra o memleketin İran'dan daha geniş bir coğrafyaya hakim olduğunu idrak ediyoruz. Reza, rızasının dışına çıkmak zorunda kalıyor. Birey, başka bireylerle ve toplumla çatıştığını zannederken bir anda kendisiyle savaştığını anlıyor. Bunu Reza'dan başkaları da yapıyor. Biz filmi izliyoruz ama sadece Reza'nın hikayesini izlemiyoruz. 

Çok güçlü bir film. Ve şu soruyu ömür bitene kadar bırakacak içimize;

Zalim mi olacaksın mazlum mu? 

Hiç yorum yok: