Çarşamba, Kasım 8

Ran



Şaheser....

Akira Kurosawa'ya son iki senede başladım ve beni her defasında hayran bıraktı. Yedinci sanata dair en muazzam işlerden biri Ran olabilir. Çekimler, renkler, müzikler bambaşka... Belli ki bu film için çok fazla uğraşılmış. Zaten sadece bütçe oluşturmak için bile 10 sene harcanmış. 1985 yılı olduğunu hatırlamak lazım. O yıl 75 yaşında olan Kurosawa'nın gerçek anlamda ustalık eseri. Benim nazarımda yine de bir 1954 yapımı Shichinin no Samurai değil. O dönem Kurosawa 34 yaşındaydı. Aradan geçen yıllarda kazanılan tecrübe ve gelişen teknolojiyi düşününce, elimizde de Ran gibi bir referans varken, öyle bir ortamda çekilecek Shichinin no Samurai'i düşünmek bile heyecanlandırıyor. Ne yazık ki bunu göremeyeceğiz.

Ran, sadece teknik anlamda değil öyküsü sayesinde de bir çok Kurosawa filmi gibi sinema tarihinde başka bir yerde durmasına neden oluyor. İnsanlığın bir çok olgusunu, harika bir hikayeyle üç saatte sığdırmış. Tabi üç saat sinema için uzun bir süre ama olsun. Bir de hikayenin  Kral Lear üzerine kurulduğunu eklemek lazım. Ama sinema tarihinde bir çok  Shakespeare uyarlamasını olduğunu düşünürsek Ran'ın en iyilerinden biri, hatta en iyisi olduğunu kabul etmek gerekebilir.

Ya o değil de renkler ne kadar güzeldir. Japonlar bu işi çok iyi beceriyor. Artık dünyanın sonunda olmalarından, okyanus kenarında yaşamalarından dolayı mıdır bilmiyorum ama renklere çok fazla önem verdiklerini hem sinemada hem animelerde görmek mümkün. Sanırım doğadaki renkleri en net görenler Japonya'da yaşayanlar olabilir. Bu savımda iddialı değilim ne de olsa Kayseri'nin doğusuna dahi geçmedim henüz.

Yine de çok renkli, heyecanlı, soluksuz izlenen harika bir film... Ötesini düşünmeye gerek yok.

Hiç yorum yok: