Pazartesi, Kasım 13

Tavşan Kanı Vişne




Her sabah aynı ritüeli yapıyorum. Sabah kalkıyorum ve işe gidiyorum. Burası normal; zaten riütele denemez, zorunluluk. Bunu herkes yapar. Ritüel kısmı yolculuk tarafında. İşe gidiş kısmında bazı alışkanlıklarım var. Kadıköy’den Beşiktaş’a giden vapura biniyorum. Vapurda bir şeyler okuyorum (genelde Fanatik), vapura binmeden aynı simitçiden çatal alıyorum. Hatta artık tezgahtaki çocuğa ne istediğimi bile söylemiyorum. “Merhaba” der demez, o zaten çatalı poşete koymaya başlamış oluyor. Bunlardan başka bir de denizin üzerindeyken çatalın yanında günün ilk çayını içiyorum.

Vapur dedim ama bu işin bir de motor kısmı var. Kadıköy’den Beşiktaş’a geçiş saatim her gün değişiyor. Bir gün önce oynadığım halı saha maçının temposuna, izlediğim filmin uzunluğuna, watsapp konuşmasının devamlılığına, kurduğum alarmın dakikasına, sabah uyandığımda Digitürk film kanallarında sevdiğim bir filmin sevdiğim bir sahnesine denk gelmeme göre saatlerim değişiyor. Eğer 10.15 ve 10.45’e yetişirsem vapura biniyorum. 10.30 ise motor demek. Çok nadir, 11.00 motoruna sarktığım da oluyor.

Yazının konusu da tam olarak burada başlıyor. Vapurda çaylar daha güzel ve 1 Lira. Turyol’un motorlarında ise çay da tost da çok kötü. Üstelik daha pahalı. Anlamsız bir şekilde ufak çay – büyük çay ayrımı var. Büyük çay; 1.5 Lira, ufak çay 1 Lira. Fakat motordaki ufak çay ile vapurdaki çay arasında hem tat hem boy farkı var. O tat farkı zaten otomatikman motorda büyük çay almamı engelliyor. Daha pahalıya, daha kötü bir çay içmek istemem. O nedenle motorda her defasında 1 Lira'ya küçük çay alıyordum.

Bu işe motordaki çaycılar çok bozuluyordu. Müşteriye ufak çay vermemek için çok direniyorlardı. Ben her sabah ve her akşam bu vasıtaları kullandığım için, işin ne olduğunun farkındayım. Ayda yılda bir binenlere dürüst davranmadıklarına eminim. Haklarımı biliyordum ve her defasından ısrarlı isteklerim sonunda küçük çayımı alıyordum.

Son dönemde ise 10.30 motorunda ilginç şeyler olmaya başladı. Bu motorlar her gün değişiyordu. Yani bir gün 10.30’da Kadıköy’den kalkan motor başka, ertesi gün aynı saatte sefer yapan motor başka olabilirdi. Bunlardan bir tanesine (ismi bende saklı) denk geldiğimde, kantindeki elemanlar artık bana giderli davranmaya başlamışlardı. Özellikle bir tanesi her ufak çay istediğimde, çayın 1.5 Lira olduğunu söylüyordu. Aynı adam, aynı ses tonuyla… Ben her defasında diğer motorlarda 1 Lira olduğunu diretince “Bozuk yoksa verme abi” diyerek hem geri vites yapıyordu hem de az önce yaptığı kural dışı söylemi geçiştiriyordu. Ben de bozuk oluyordu ama vermiyordum. Yine de hemen her sabah yaşanan bu dikleşme beni sinirlendiriyordu.

Yapmam gereken şeyi yaptım. Turyol’a mail attım. Onlara her sabah aynı motorda benzer diyalogların yaşandığını, çayın diğer motorlarda kaça satıldığını bildiğimi, bu işgüzarlar hakkında gerekli işlemlerin yapılmasını talep ettim. Açıkçası bir sonuç almayı beklemiyordum. Mail okunmayabilirdi bile. Ama en azından içim rahat ederdi. Bir şey yapmış olmalıydım. Ne de olsa bilen bilir, bu yöntem sayesinde mahallemize halı saha kazandırmışlığımız bile var. Denemekten zarar gelmezdi.

Mail'den birkaç gün sonra tekrar motora bindim. Başka bir motordu. Yani başka bir çalışan vardı ve bana çayı sorunsuz bir şekilde 1 Lira'dan vereceğinden emindim. Çayı aldım, 1 Lira'yı uzattım. “Abi çay 1.5 Lira oldu” dedi. “Ne zaman ya, daha geçen gün aldım” dedi. Sanırım günlerden pazartesiydi ve o hafta başında zam gelmişti. Benim mail atmamdan en fazla bir hafta sonra...

Kısacası Turyol’un fiyat politikasına bir standart getirmek istemiştim ve o standart gelmişti. Sadece benim düşündüğüm gibi olmadı. Ufak çaylar, benim isyanımdan  sonra 1.5 Lira oldu. 1 Kasım itibariyle büyük çaylar 2 Lira… Hepimize hayırlı olsun. Ne yaptıysam halkım için yaptım ama herkesten de özür dilerim. Yine de pişman değilim, gene olsa gene yaparım.

Fakat 1.5 Lira'ya o kötü ufak çaydan içecek değilim. Biraz daha fazla para veriyor olsam da, motora bineceğim zaman Fanatik aldığım büfeden bir de vişne suyu alıyorum. Onlar büyük oynadı ama ben de pes etmedim. Bu savaş devam edecek. Üstelik vişne suyu daha sağlıklı…


1 yorum:

Adsız dedi ki...

bu da seri olsun ya , birileri de portakal suyu terörünü yazsın artık.