Cumartesi, Haziran 23

Los Angeles Yolu



Bandini sevilecek adam değil. Bir roman kahramanı olmasaydı ve kendi hayatımızda onunla tanışsaydık kesinlikle ondan nefret ederdim. En azından mesafeli olurdum. Fakat içten içe de hayranlık beslerdim. Çünkü dışarıya yansıttığı kaba saba adamın 'yukarı'ya ve 'diğerleri'ne olan tepkisi özendirici. Romanda ise onu biraz seviyorum ama kesinlikle hayranlık duyamıyorum. Çünkü onun içini de biliyoruz ve samimiyetsiz, içten pazarlıkçı bir adamla karşı karşıya kalıyoruz. Ama yine de onu ve hikayelerini seviyoruz. Bunu ne yaratıyor? Yazarın kendisi olabilir.

Fante ile tanıştığım güne, tanıştığım kitaba, tanıştırana selamlar... Adamın fazla kitabı olmadığı için hepsini okumaya heveslenmiyorum. Zaten bir çırpıda bitiyor, bari uzun uzun senelere yayayım diye düşünüyorum. Tüketmeye, bitirmeye korkuyorum. 

O kadar çok 'Bandini' kitabı okudum ki, hangisi hangisiydi şaşırıyorum. Fakat an fikir ve o duygu iliklerime kadar işliyor. Üstelik kitapların yazılma seneleri ile yayınlanma seneleri aynı değil. Mesele bu kitap, 'Bahara Kadar Bekle Bandini'den' önce yazılıyor ama yayınlanmıyor. Daha sonra 'Bahara Kadar Bekle Bandini' yayınlanıp tutulunca, bu kitap basılıyor. Tabi basılıyor ama Bukowski keşfedene kadar da öne çıkmıyor.

Şu anda bile gittiğimiz her kitapçıda bulabileceğimiz bir yazar değil Fante. Kışın D&R'da sorduğumda (daha Demirören bile almamışken) sadece Toza Sor vardı.  Zaten en meşhur kitabı ve bence de en iyilerinden. Fakat diğerlerine de ulaşmak lazım. Parantez Yayınları'nın çabası olmasa bunlara da ulaşamazdık ya olsun... 

Tabi bu tip yabancı eserlerin çevirileri de çok önemli. Fante'nin çevirilerini hep Avi Pardo'dan okuduk. Sadece İngilizce ve Türkçe bilmek de yetmiyor, o duyguyu hissetmek gerekiyor. Kitabın orijinalini okumadık ama kesinlikle orijinali kadar güzel bir çeviridir. En azından hissiyatımız bu yönde...

Hiç yorum yok: