Pazartesi, Nisan 5

Toza Sor



Sıcak, güneşli sokaklar. Çulsuzluk ama muhakkak cepte taşınan bir umut. Büyük bir adam olma umudu. Herşeyi, sokakta gördüğün herşeyi, hayatta gördüğün herşeyi, istediğin herşeyi elde edebilme umudu.

Sonra bir kız görürüsün. Senden daha farklı değildir. O da "alt"lardan biridir. O da birçok şeye sahip değildir. Senin gibidir. Ve çok güzeldir. Hiçbirşeye sahip olmak istemezsin o anda. Sadece onu istersin. Ama o seni istemez. Tıkanırsın.

Toza Sor, orjinal ismi Ask The Dust, filmi de var ama piç olmuş (izlemedim öyle diyorlar). Ama kitap muhteşem. Bukowski'nin methiyeler düzdüğü kitap. Herkesin yaşadığı bir hikayeyi, kimsenin anlatamadıği bir dille anlatan kitap. Hem her kelimesi her cümlesiyle, hem de anlatılan hikayesi sayesinde okunması gereken bir kitap. Bu kadar geç okuduğum için kendime kızıyorum.

Hikmet Temel Akarsu, Fante'yi yorumlarken der ki; "1930'ların Los Angeles'ı, 2000'lerin İstanbul'u benzeşik insanlık durumlarıyla doludur... Fante ise yaşayarak, duyarak, içinde olarak, kalbini açarak yazan bir yazar."

Aslında bakıyorum da iyi ki şimdi okumuşum. Diğer kitaplarını da acilen okumak lazım demek ki:

Bunker Tepesi Düşleri, Los Angeles Yolu, 1933 Berbat Bir Yıldı, Bahara Kadar Bekle Bandini... İsimleri bile güzel..

1 yorum:

Yağız Gönüler dedi ki...

bukowskinin hayran olduğu adamlardan biridir john fante. toza sor da şüphesiz en iyi kitabıdır.