Pazartesi, Ekim 31

Birleştiren Kırmızı



- Alex'e 5 . dakikada kırmızı kart gösteren hakem ya çok cesurdur ya da çok korkaktır ve cesur davranmaya çalışıyordur.

- Aytekin Durmaz cesur olmaya çalışan korkaklardan olduğunu Emre'ye göstermediği kartlardan belli etti.

- Türkiye'de hakemler şike yapmaz belki, ama kendi maçlarını oynarlar ve rol çalmaya çalışırlar.

- Mehmet Topuz, gerçekten iyi bir futbolcu oldu ve bunda pay bence Aykut Kocaman'ın.

- Shelton çok yalan.

- Fenerbahçe tarihinin en önemli ve anlamlı galibiyetlerinden biri olabilir.

- Mutu Yıllar

- Bu hafta sonu (ki bugün pazartesi) izlediğim tek maç. Onun da ikinci yarısına bazen bakamadım.

- Televizyondan maç izlemek kesmiyor, stadyumlardan da uzak kalıyoruz. Sıkıntı.

- Aykut Kocaman iyi bir teknik direktör değil ama Fenerbahçeli olsam "hocam kulüp bu, senin üzerine yapalım" derdim.

-10 kişi kalıp maç kazanmak, son dakikada gol atmak kadar önemlidir, şampiyonluk getirebilir.

Forma Şansı



2 Ekim Trabzonspor maçı: 30 dakika
22 Ekim Manisaspor maçı: 45 dakika

"Düzenli olarak forma şansı bulabileceğim bşr takıma gitmek istiyordum. Eskişehirspor, bana hem bu isteğimi karşılama fırsatı verdi, hem de ekonomik açıdan oldukça iyi bir teklif sundu."

Kris Boyd

Tayfur İnönü'de


Carvalhal çok sempatik bir adam sanki. Çok yakından takip edemiyorum. Ama ufak ufak gözlemlediğim bu. Beşiktaşlılar daha iyi bilir. Genel olarak takımda sıkıntı olması ve isimsiz olması sıkıntı yaratıyor. Futbolcular da seviyor olabilir bilmiyorum.

Tayfur İnönü'ye gelince, bu kareler olur mu, bütün soru işareti de bundan ibaret. Ne olacak o zaman? İlginç şeyler


Cumartesi, Ekim 29

Güzel Hareket

Düşünce güzel.. Bir de "-de" eki ayrılsaydı 10 numara olacakmış...

Cuma, Ekim 28

Derbinin Benzer Golleri

Sene 2005. İnönü. Fenerbahçe taraftarı truva yapmıştı. Kleberson attı. Kalede Volkan. Sonrasında Fenerbahçe de attı.

Sene 2011. İnönü. Fenerbahçe taraftarı baskın yaptı. Simao attı. Kalede Volkan. Sonrasında Fenerbahçe de attı.

Galatasaray 64-68 Unics Kazan



Bu maçın hikayesi daha farklı.

Geçen seneki Pepsi Caserta maçını, 2 sene öncesinin Dexia Mons maçını, Torino'da Uleb Cup'ı hatırlayanlar bir yana, bir dönem sonunda " lan bu sene Avrupa Kupası oynayacakmışız" dediğimiz yıllar diğer yana. Ve uzun yıllar sonra beklenen maç.

Abdi İpekçi'nin bizim için bu hale geleceğini tahmin edemezdim. Geçen sene bu aylarda beddua okurken, şimdi severek, isteyerek maç oynamadığımız zaman özleyerek salona gidiyoruz. Galatasaray Euroleague maçı oynuyor. Şaka gibi ama gerçek.

İşin acıklı tarafı yenilmek değil. Geçen sene Fenerbahçe ve Banvit maçlarında oluşan havanın, bu maçta hiç olmaması hayal kırıklığı oldu. Salonda 7.000 kişi var. Gelen herkes tarihe tanıklık ediyor. Bir ilk oynanıyor. Galatasaray taraftarı bu kadar kısa sürede doymuş olamaz. Beşiktaş-Fenerbahçe maçı da hiç umrunda olamaz.

Uzun süre önde götürdüğümüz maçı, farkı genelde 8-10 sayı civarında tutabildiğimiz maçı son periyotta kaybetmek kötü oldu. Geçen sene oynanan birçok maçta olduğu gibi yine kötü bir 3. periyot oynadık.

Takımda sorunlar var. Bunu coach görecek, çözecek. Biz de kendimizce gorüyoruz, konuşuyoruz. Ama ilk yenilgiden sonra bunları tartışmak fırsatçılık olur, hiç gerek yok.

Fakat şunu eklemem lazım ki, zaten kariyeri boyunca hiç sevemediğim Ender Arslan'ı şu dakikadan sonra hiç sevemem. Kanıksayamadım.

Garip bir ilk maç oldu. Hem geçen senenin devamındaki tribünün ilk Eurolaegue maçı olarak hem de sezona müthiş başlayan takımın sezonun ilk iç saha maçı olarak. Öne geçtiğimizde bile bir durgunluk vardı. Bu neden böyle oldu, sadece ben mi hissettim, bana mı öyle geldi hiç bilmiyorum. Sanırım Euroleague tecrübesi böyle birşey. Maçı Olin Edirne maçı havasında oynayıp, yaşayınca, maçın gittiğini son 1 dakikada idrak edince, kötü bir deneyim yaşamış olduk. Umarım bir daha böyle olmaz. Şimdilik kısa geçelim bu maçı ve bir daha hatırlamayalım. Son maçlara doğru "ah o Kazan maçı" dedirtmesinler..


Çarşamba, Ekim 26

Kırmızı



- Engin Baytar ile Kazım'ı kadroda görünce şaşırdım, uzun süre yoklardı güya..?

- İkisi de farklı başladı. Sakin Engin kartla başladı, formsuz Kazım asist yaptı.

- Gökhan Zan'ın beklenen sakatlığı.

- Hakem konuşmak değil de, Melo da kırmızıdan yırttı..

- Muslera'nın beklediğimiz kötü maçlarından biri. Arada olacak böyle maçları.

- Orhan, Muhammet, Cenk.. Gol atanlar genç çocuklar. Gaziantep iyi takım. Tolunay gidince daha da iyi oldu.

- Uzun bir süre sonra ilk defa yenilgiye, rakibe, yenilen gole, hakeme isyan eden bir takım izledim. Mutluyum.

- Bu maç dönmedi ama daha çok maç döner.

- Elmander büyük adam.

- Sarı formayla çıkınca, kırmızıyı tamamlamak kartlara düştü.

- Dönem dönem Culio özleniyor

- Yenilgiden sonra takımı çağıran taraftar. Zaten böyle yenilen takım çağrılır.

- Tribün ne kadar azsa, etkisi o kadar çoktur.

Oğluma...


Eskiden derbi maçları vardı. Galatasaray ile Fenerbahçe oynadı mı yer yerinden oynardı. Bir haftadan önce Türkiye bu maçı konuşmaya başlardı. Şimdiki gibi, maç günü taraftar kartını alıp gidemezdin.

3 gün önceden biletler çıkardı. Onun için sabahalardın bilet gişesinde kuyruğa girerdin. Hele deplasman tarafıysan geceden girerdin. Biz yine şanslı kuşağız, bizden öncekiler tribünü kapmak için sabahlarmış, sonra kombine biletler çıktı, tribün kapmak değil bilet kapmak önemli oldu. Şimdi al sezon başı taraftar kartını rahat rahat git maça.

Derbi günü hele ne güzel olurdu. Sabahtan hissederdin o atmosferi. Şimdi siz bilmezsiniz; en güzeli deplasmana gitmekti. Sabahtan arkadaşlarınla buluşurdun. Akşama kadar maçı konuş. İnce ince dedikodular, Fenerliler şuarada bekliyormuş, biletler tükenmiş, Reis böyle demiş.

İnönü'ye, Kadıköy'e gitmek çok güzel olaydı. Bazen vapurla, bazen taksiyle. Deplasman tribününe girip, 40.000 kişinin arasında olmak.

Aslında bakma onlar deplasmana gelince de güzel oluyordu. Gol yediğimizde çıkardıkları ses, bizi ne kadar sinirlendirse de güzeldi. Biz deplasmanda gol attığımızda o az kişi nasıl birbirinin üstüne çökerdi. Şimdi oturarak izliyorsunuz maçları, hiç bilemezsiniz o duyguyu.

Maç öncesi atışmalar olurdu. Herkes birbirine sallardı. Maç sonrası ev sahibi yendiyse deplasmandakiler sıkıntı yaşardı. Zaten 2 saat tribünde bekletilirdi, bir de yenen takımın attığı lafları dinlerdi. Şimdi siz 5 dakikada staddan çıkıyorsunuz, bunu da övünerek anlatıyorsunuz. Bizim zamanımızda fazla kalmak meziyetti.

Yani anlayacağın, eskiden güzeldi. Futbol mu? Hiç önemli değildi. En kötü, en sıkıcı maç bile güzel bir gündü. Tribün güzelse maçın kötülüğü öenmli değildi. Şimdi ilk yarı maç kötüyse sıkılıp çıkıyorsunuz, stadın içinde cafetaryalarda takılıyorsunuz. Biz de tribünü terk etmek yapılacak en son şeydi. Maç sıkıcı geçse bile tribün eğlendiriyordu.

Değişti hepsi. Şimdi az güzelliğe çok para veriyorsunuz. Ama asıl fedakarlığı siz yapıyorsunuz. Ortada hiçbir şey yokken maç izliyorsunuz. 1000 kişi de olsanız gidiyorsunuz. Zaten inanmayacaksın ama eskiden en az seyircili maçta 10.000 kişi olurdu. Aklın olmuyor di mi? Çok değişti herşey...

Yukarıdaki oğluma, aşağıdaki bu kararın alınmasında emeği geçen herkese:

Allah hepinize dert versin, keder versin, hayattan tat alamayın. Eğer rant peşindeysiniz bela bile versin.

Salı, Ekim 25

Özgener Tarzı


Mahmut Özgener Türkiye'de daha çok TFF eski Başkanı olarak hatırlanacak olsa da, aslında onun (üstelik daha eskilerden kalan) bir sıfatı daha var. Kendisi Altay eski başkanı.

Bunun sıkıntısını TFF Başkanı olduğu dönemde çok yaşadı. Süper Lig'i takip edenler pek göremedi belki ama Bank Asya 1.Lig için alınan her karardan o sorumlu tutuldu.

Özellikle 3 İzmir takımının bulunduğu (KSK-Altay-Buca) 2009-2010 senesinde büyük sıkıntı vardı. Altay lehine olan herşeye Karşıyaka ve Buca tepki gösteriyordu. Altay, Karşıyaka veya Buca lehine bir krar olduğunda diğer 15 takım, Özgener'in İzmirli olmasını gerekçe gösterip tepki koyuyordu. Komik olan ise Altay aleyhinde olan biten herşeyde Altay ortaya çıkıyordu. Tarafsız olduğunu göstermek adına bizim canımızı yakıyor diyorlardı.

Altay'ın TFF 2.Lig'e düşmesiyle Özgener'in başkanlıktan düşmesi arasında çok uzun bir süre yok. Üstelik Özgener gitmeden önce "taraf tuttğum söyleniyor ama canımdan çok sevdiğim Altay küme düştü" minvalinde bir cümle de kullanmıştı. Orjinalini hatırlayamadım, bulmaya da kasmadım.

Neyse işte, Mahmut Özgener, büyük Altaylı, Büyük Altay'ın büyük başkanı, İzmir'de artık. Uzun süredir ortalarda görülmüyordu. Federasyondan ayrıldıktan sonra bugün ilk defa ortaya çıktı. Oğlunu Göztepe Kulübü'ne yazdırmış. İlginç geldi bana. Neden bir Altay başkanı oğlunu Göztepe kulübüne yazdırır ki? Acaba oğlu Göztepeli mi? Çocukların gönlüne düşene karşı koymak olmaz. Çocuk alayına isyan inadına Göztepe demişse Özgener'in babalığına şapka çıkartılır.

Göztepeliler alınmasın ama Göztepe altyapısı diğer 3 kulübün de aşağısında. Cahilliğimiz vardır muhakkak, sonuçta 7 senedir uzaktan izlediğimiz bir camia. Ama Okay, Musa Çağıran, Rıdvan Şimşek, Gurur Yazar ve Bucaspor'un yüzde 20'si gibi bir mahsül verdiğini göremedik.Ama inkar etmeyelim, aralarında en kurumsal yönetileni de şu anda Göztepe.

Sonuç olarak hala soru işareti. Neden Altay'n eski başkanı çocuğunu Göztepe'ye yollar. Aynısı burada olsa, mesela Serdar Bilgili oğlunu Galatasaray'a verse..

90'da Alan, 90'da Verdi




- Boluspor, bu sene 4 puanı 90 ve artılarında almıştı. Bu sefer puanı verdi.

- Üstelik sadece puanı ve galibiyet kaçmadı, liderlik fırsatı da gitti.

- Yine de Paşa deplasmanından 1 puan iyidir.

- Kasımpaşa'nın son dakikaya kadar süren inadı da puanı hakettirdi.

- Kasımpaşa oynayan-oynamayan forvetleri, Süper Lig'in gelmiş-gelecek tarihi gibi. Cenk İşler, Ersen Martin, Gökhan Güleç, Şahin Aygüneş...

- Sarmov ve Dimitrov kesilmez.

- Bayrak adam Özgür Öçal

- Cihat Arslan, Kasımpaşa tarihi için önemli bir isim. Tütüneker'in yardımcısıydı.

- Hüseyin Sabancı, Tütüneker'i neden tribüne yolladı onu göremedim.

- Saçlı sakallı 7 numara Uğur'a, Tütüneker demek de koyuyor.

- Bizim altyapıdan çıkma Fırat iyi kaleci, daha çok şans verilmeli.

- Maç öncesi saygı duruşunda tekbir getirildi. Kadıköy'de de aynısı olmuştu.

- Maçın ortasında sahaya girip santraya Türk bayrağı diken oldu. Türk bayrağını Yunanistan'da falan diksen adrenalin olur da Kasımpaşa'da geçti gitti.

- Cafercan ısınıyor

- Lider Erciyes ile 10. sıradaki Tavşanlı arasındaki puan farkı: 3

- Stad: Recep Tayyip Erdoğan

Hakemler: Hüseyin Sabancı, Bahtiyar Birinci, Volkan Akçit

Kasımpaşa: Fırat, Özgür, Erdi, Henrique, Sancak, Ali Bilgin (Dk.74 Ali Bilgin), Murat, Halil (Dk.59 Atilla), Dimitrov, Şahin Aygüneş, Ersen Martin (Dk.46 Gökhan Güleç)

Boluspor: Atacan, Gençer, Veli, Orhan Ak, Onur Türk (Dk.57 Veysel), Sercan, Emre Toraman, Caner, Cafercan, Ferhat Kiraz (Dk.79 Sefa), Ümit (Dk.69 Emrah)

Goller: Dk. 55 Ümit, Dk.90+1 Gökhan Güleç

Sarı Kartlar: Sancak (Kasımpaşa), Sercan, Emre, Ümit (Boluspor)

Mutlu Azınlık


İşin Arap kısmını es geçelim. Sanki kulüpler Amerikalı'ya satılınca daha normal de "Arap sermayesine boyun eğen kulüpler"e sürekli laf sokuluyor.

City taraftarı son 10 yılda enteresan işler yapıyordu. Deplasmana denizden gitmek gibi mesela. Kulübün sahibinin kim olduğu onları pek ilgilendirmedi. Gidip yeni kulüp kurmadılar. Kursalardı acaba yeni renkli takımın atkılarıyla eski kulübün maçına giderler miydi?

Bir insan ömrü ortalama 60 yıl olsa; 60 yılda bir takım ezeli rakibini kaç kez 6 golle yener. Yani kaç kere görebilir bir insan bunu? (İş kötü başladı, 6 Kasım'a doğru gidiyor)

Peki 6 gollü galibiyetin kaçı deplasmanda olur?

Ve bu deplasmana kaç kişi gidebilir?

Fotoğraftaki ömür boyu anlatacakları bir hikayeleri var. Ve herkesin sahip olmak isteyeceği. Ne büyük şans...

Bu arada içimde kalmasın, ekleyelim: Yine derbi maçı dediler İngiltere Ligi dediler, yine handikap kere handikap oldu. Çok enteresan..



Pazartesi, Ekim 24

Pazar, Ekim 23

Konya yürüyor



- Konyaspor iyi yolda dedik, aslında çok iyi yolda.

- Karşıyaka fenalarda. (Sanırım Kapsal istifa etmiş)

- Maçın son 20 dakikası çok zevkliydi ama o ilk 70 dakika yordu.

- Ahmet Burak Solakel'in son dakikatındaki şutunda "anansıkm" dememe neden olan tüm Karşıyakalı arkadaşlara selamlar.

- Gökhan Emreciksin, birkaç haftadır ben Süper Lig topçusuyum dedirtiyor. Bugün de iyidi ama 62'de çıkardı hoca.

- Osman Özdemir bu sezon çok başarılı.

- Asisti yapan, Karşıyaka'yı 10 kişi bıraktıran Selim Ay, 1991 doğumlu, 20 yaşında.

- Madem Kapsal istifa etti, Karşıyaka hakkında birşey yazmaya gerek yok.

- Ama yine de; bu Izrailov nereden geldi.

- Geçen gün Kaya dedim, bugün yanına Pawelek'i ekliyorum.


Polemik


Barcelona tribünü bu pankartı açmış. Bana göre problem değil, herkesin söyleyecek birşeyi vardır. Belki pankartın sahibi İsrail vatandaşı Barcelona taraftarlarıdır. Olabilir. Ama Türkiye'de Barcelona'ya çok yakın durmayı seven soldaki kesimin bu pankarta söyleyecek bir şeyi olabilir.

Barcelona'nın tribününde pankart görmek oldukça enteresan zaten. Bir de bu pankart yanlışlıkla Madrid'de açılsaydı. Zaten dün Nou Camp'da saha içinde/dışında olan biten herşey Mourinho ile Franco'nun kaka takımında olsaydı Türkiye sallanırdı.


Fark Açılıyor



- İki takım da birbirini sevmiyor ama en çok Fenerbahçe'den nefret ediyor. Ve birbirlerini yenemedikleri için fark iyice açılıyor.

- Bir gün önceki Galatasaray maçı kadar olmasa da yine sıkıcı bir maçtı.

- Bursa tribünleri de durgun geldi bana.

- Burak Yılmaz'dan bir gol daha.

- Serdar Aziz için iyi oldu. Bir anda Cannavaro olmuştu, ayağı yere basar.

- Colman çok güzel adam.

- Volkan Şen oynasa da çok büyük artısı olmazdı, bu kadar konuşulmasına gerek yok.

- Adem Koçak'ın her maç ilk 11 oynayacak düzeyde olacağını tahmin etmiyordum.

- Sestak'ın karşısında Vitek olsaydı keşke.

Kartalspor 3-1 Denizlispor



Kartal Stadı'nda tarihi bir gün. Kartalspor, kazanırsa maç fazlasıyla ve sadece 1 günlük de olsa liderlik koltuğuna oturacak. Sanırım 3-4 sene sonra ilk defa. Maç cumartesi olduğu için stad boş. Pazar günü olsaydı daha dolu olurdu. Semt halkının futbolu çok seven kesimi, dersane öğrencileri, bazı menajerlik işleriyle uğraşanlar, bahisçiler...Bir de aşırı derece kadınlar ve çocuklar.. Bir ara sadece çekirdek sesi duyulabildi. Zaten böyle maçlarda tribünün olmasına gerek yok. Hele Kartal Stadı'nda olmasın. Veya Kartal Stadı yenilensin artık. Süper Lig'e oynayan bir takıma (oha şımarıklığa bak) böyle bir stad yakışmıyor. En azından ışlıklandırma olsun, gece maçları olsun.

Denizlispor, geçen sene olduğu gibi bu sene de şaşırtıyor. Kadro iyi ama iş yok. Bu maç çıkış maçları gibi gözüküyordu. Yeni hocayla çıkışa geçen takımlar kategorisine aday olabilirlerdi. Maça da iyi başladılar. 7. dakikada firkikten gol attılar. Pozisyon öncesi savunmanın, pozisyon esnasında barajın ihmalleri. Golü atan Hüzeyfe son iki maçta iki gol attı. Yetmiyor.

Denizlisporlu futbolcular ilginç başladı oyuna. Sürekli konuşuyorlardı birbirleriyle. İletişim önemli muhakkak. Halı saha gibiydi sanki. Herkes birbirine birşey diyor. Takım inanmış, takım olmuş diyorduk. Gol de geldi. Acaba diğer maçlarda niye böyle takımlar görmedik diye düşündüm. Biz mi sahaya çok uzağız yoksa onlar mı az konuşuyor?

Ama sonradan sıkıntılar yaşamaya başladılar. Kaleci Evren sakatlandı. Yedek kaleci Yakup girdi oyuna. Bank Asya 1.Lig'deki 4. maçı. O kadar heyecanlıydı ki sahaya nereden gireceğini bilemedi, şaşırdı. Bir anda sahaya atladı. Oyuna girerken bütün takım "hadi yapabilirsin" temalı alkışlarını yolladı tek tek. Anlaşılan pek güvenilmiyordu kendisine. O ise gayet soğukkanlı başladı. Önder'in preslerinde telaş yapmadı. Topu oyuna iyi soktu. Çok da tehlike yaşamadı. Ama ilk yarının son dakikasında bir duran top işi değiştirdi.

Duran topların usta ismi Mehmet Uslu ortaladı sol ayakla, 1.60 küsür boyuyla Mehmet Ayaz kafayla topu ağlara yolladı. İlk yarı da hemen ardından bitti.

İkinci yarı asılan Denizlispor oldu. Denizlispor defansı, hiç öyle asılacak bir takım imkanı vermiyor. İki kontra gol oldu. Ayaz iki asist. Son haftaların formda ismi Önder yine attı golünü. Son haftalarda formayı kapan Sezer de attı. Maçı kazandıran değişiklik Tolga'nın yerine Aydın Kuzu'nun girmesi. Aydın sol kanadı estirdi. Artık formayı kapmalı. Forma demişken, Adem Sarı iyice unuttu formayı. Ortalarda yok. Sakat mı acaba? Ama yedekler arasındaydı, ısınıyor sürekli.

Denizlispor o kadar garip (kötü) bir takım ki, bu maç Kartaspor için ölçü olamaz. Peki bu takım nasıl lider oldu? 5 ay önce Akhisar maçından çıkarken şansı mucizelere kalmış, deplasmanda Boluspor'u yenemese küme düşecek takım nasıl şu anda zirvede?

Takımın oyun planında değişliklikler var muhakkak. Ama hücum organizasyonları sınırlı. Defans da çok üst düzeyde değil. Üstelik Hamza'nın sağ beke geçmesi bence çok yanlış. Besim hoca o bölgede Ethem'i (henüz 17 yaşında) yetiştirmeye çalışıyor. Bek açığını da Hamza ile kapatıyor, ki bence Hamza iki işi (bek-stoper) de iyi yapıyor. Ama bana göre Hamza-Deyvilson tandemi, sağ bekte bir başka genç Oktay, daha efektif ve güvenilir bir takım yaratır.

Bu takımın en önemli artısı ciğeri. Herkes çok iyi koşuyor. 1 haftada 3 maç yapan takımın bekleri, hala bindirme yapabiliyor. Orta saha hala canavar gibi pres yapıyor. Üstelik 1 haftada 3 maç yapan takımın 11'inde değişiklik yok. Aynı futbolcular oynuyor. Rostasyon kelimesi Kartal'a uğramamış. Orta saha bu ligin en çok top kapan orta sahası olabilir. Bir de daha verimli kullanılabilse. Bu noktada topa ayağa yatkın Fofana'nın düşünülmesi gerek. Gökhan kesilecek adam değil. Bence Gökhan-Fofana-Aydın üçlüsü bu takımın orta sahasında olmalı. Galibiyetin kaçtığı Kasımpaşa maçının son 20 dakikasında da orta saha böyle oluşmuştu.

Bir ekleme Kaya için. Ayağıyla çıkardığı top nedir öyle. Bu ligin en iyi kalecisi bence Kaya'dır. Belki 2-3 adam daha gelir yanına ama kimdir şu an bilmiyorum.

Kartalspor kendi sahasında 3 golü en son 2 sene önce Bucaspor'a atmıştı. O sene Bucaspor Süper Lig'e çıkmıştı. Yakubu ile Efecan'ın Kartal'da estiği sezon. Bu sezon, o sezondan daha iyi başladı. Bu kadroyla (bence yeterli değil) ve imkansızlıklarla daha iyi biterse büyük başarı olur. Oluşan hava onu gösteriyor.


Parantez

Bazen bloga gelip birşeyler yazmak istiyorum. Konu dışı, konsept dışı. İçimden geldiği gibi. Oturuyorum masaya, ekrana, koltuğa. Ondan sonra içimden hiçbir şey gelmediğini fark ediyorum.

Şimdi yine böyle bir durum. İçimde bazı hisler ( hangilerinin olduğunu hala anlayamadığım bazı hisler) an itibariyle (gece 04.20) tavan yaptı, ama ben bunları yazarak bile açıklamakta zorlanıyorum.

Konuşarak çok daha zor. Yazmak daha kolay. Konuşurken hemen anlatmak zorundasın. Yazarken 2 saat kıvran öyle anlat, okuyan 3 dakikada okuduysa sorun yok.

Dün Antalyaspor-Galatasaray maçının son düdüğüyle başlayan süreçte bu noktaya geldik. Yanlış anlaşılmasın maçla alakası yok durumun. Kaybedilen 2 puan, olabilir. Takım değişik bir takım, yarın (önümüzdeki maçlarda) düzeltir. O mesele değil. Maçla alakası yok ama Antalyaspor ile alakası olabilir. Antalyaspor, tesadüflerin takımı oldu benim için.

2 sene önce Sami Yen'de oynanan bir maçın (rakip Antalya) oynandığı günden başlayan bir süreç de olabilir bu. Yani şu anda geldiğim noktanın başında illa Antalyaspor var. Veya yok yine biz abarttık.

Antalya'ya hiç gitmedim. Bodrumcuyuz biz. Ailem Bodrum'da yaşıyor. Ailem de enteresandır. Aile illa kan bağından oluşacak diye birşey yok. Aile illa aynı ülkeden olacak diye de bir şey de yok.

Bunları anlatamıyorsun işte konuşarak. Üstelik birlik beraberliğe ve faşizme ihtiyacımız olduğu şu günlerde. Bazı akrabalarım bile anlayamadı bu durumu. Akraba zaten anlayamaz. Aile > akraba

Kardeşim msn'e girdi (tam tavan yapan hislerimi keşfederken) kafamı iyice karıştırdı. Kardeşler böyledir zaten. Bir şey üzerinde düşünürsün, çalışırsın, tam o anda gelip bozarlar. Ama çok sevilir, hep sevilir.

İnsan kardeşim dediği birini senede 2-3 gün görüyorsa nasıl bir kardeşlikten bahsedebilir. Oradan nasıl ailem diye bahsdebilir?

Eskiden küçüktü, itiraf ediyorum; küçükken daha çok seviyordum. Ya da şu an çok seviyorum o zaman tapıyordum herhalde (Belki de üzerine titremek. Artık titremiyorsun.)

Ama şu kesin o küçükken beni daha çok seviyordu. Çünkü beraberdik. Ben onun yanındaydım, ona yardım ediyordum. Şimdi ben yanında yokum. Onun bana ihtiyacı yok. Büyüyor. Büyüdüğünü göremiyorsun.

Ondan sonra diyorsun ki, "ey Kutay efendi, hayat böyle, sen artık kendi aileni kuracaksın artık, yaşın oldu 25" (geçen birine 25 dedim "kandır kendini 26'sın dedi".. o da yanlış biliyor)

Aile kurma kavramının olduğunu, aile kurmak diye birşey olduğunu 1.5 sene önce bir Antalyaspor maçında fark ettim. O güne kadar, bana göre aile kurulmazdı çünkü. Yani bana öyle geliyordu. Aile kendiliğinden oluşurdu. Bir bakmışsın olmuş.

Ama öyle değilmiş. En azından toplum öyle hissetmiyormuş. Hal böyle olunca, yani herkes aile kurunca, senin ailen oluşamıyor.

Üstelik 1.5 sene sonra sonra oynanan başka bir Antalyaspor maçında bir bakıyorsun, şu anda kurulan aileleri, geçmişte yapılan hatalar (senin veya diğerlerinin) olmasa sen kuracakmışsın. (Bireysel hatalar nedeniyle puan kaybı.)

Bugün hava güzeldi İstanbul'da. Ama garip bir havaydı. Güneşli bir hava ama coşkusu yok. İnce bir serinlik var. Hani böyle "kış geliyor, bu son güneş, ayağını denk al". tehdit eder gibi. İnsanın o sırada isyan edesi geliyor. "Sikerler lan, illa güneşli bir yer vardır bu dünyada, bende oraya giderim" diyorsun. (Nah gidersin lan salak, daha Söğütlüçeşme'ye gidecek trene binemiyorsun.) Ve evet sen, trenlerde, otobüslerde, toplu taşımlara mahkumsun. Tren ne zaman gelirse o zaman gidersin.

Kafamda yer eden "Aile oluşan bir kavramdır" düşüncesine bu toplu taşımanın katkısı var mı acaba? Toplu taşımaya binenler vardır, binecekler vardır. Sen hiçbirini tanımazsın ve artık sen de binmişsindir, tesadüfen de olsa artık aynı yoldasındır.

Taksi değil yani bu, dur bununla gitmiyim de şunla gideyim diyebilesin. İETT ailesi büyük bir aile..

Neyse, ne diyorduk (Sen buraya iki saniyede geçtin ben 12 dakika ara verdim, o yüzden yazmak kolay). Gidiyorum lan diyorsun bir anda gidemiyorsun ya. İşte o esnada "napıyım amk çatıdan mı atlıyım" diyorsun. Ulan hava güneşli, niye intihar ediyorsun derler adama, o da olmaz. Hıyar yerine koyarlar.

Bak şimdi hatırladım, Antalyaspor deyince. Beşiktaşlı kardeşimin (çünkü babam Beşiktaşlı) en sevdiği futbolculardan biri Murat Şahin'dir. (Veya Murat Şahin'di, artık onu bile bilmiyorum). Çünkü beraber izlediğimiz bir Antalyaspor maçında Murat Şahin sakat sakat oynamış ve maçı kazandırmıştı. Delgado'nun güzel bir golü vardı. O gün hava çok daha güzeldi. Nisan ayıydı. Gereksiz ayrıntılarla boğabilirim çünkü birçok ayrıntıyı hatırlıyorum.

Hafıza iyi diyorsun, sonra en hatırlanması gereken zamanda en hatırlaması gereken şeyi hatırlamıyorsun. Bazı dialoglar aklımda ama hala, bunu da o (kardeşim değil, Murat Şahin hiç değil) hatırlamaz.

Seninle rakı içmek istiyorum demişti, ben de rakı sevmem (evet sevmiyorum) demiştim.

Sonra bir Antalyaspor maçı sonrasında rakı içiyorsun.

Rakılı akşamlar, olmamış yaşamlar, eksik yarınlar. Senin hayatın bu, rakıyı sevmesen de içeceksin öyle veya böyle.

İçimdekileri hala tam dökemedim ama artık lider Kartalspor hakkında yazı yazmak istiyorum. Sıkıldım. Neyse ki Kartalspor'un Antalyaspor ile maçı olmayacak 1 sene içinde.

(Bu yazı ileride başıma çok iş açabilir. Pişman olabilirim ama yine de kaldırmam bu yazıyı.Yine de siz siz olun geceleri Morrisey dinlemeyin. Eğer dinlerseniz ardından Onur Ünlü okumayın. Eğer okursanız hemen yatın, birşeyleri sorgulamayın)

Cumartesi, Ekim 22

Akdeniz Uykusu




- Şu iğrenç sıkıcı Antalya deplasmanları

- Baros şanssız adam, 90 dakika tamamlayamadı yine.

- Sene başında, "Engin'i aradık diyecekler" deseydi, hadi lan oradan derdim. Yalan yok.

- Mehmet Özdilek yüzünden mi böyle, Antalya havasından mı?

- Eboue hala beklenen seviyede değil.

- Gökhan Zan ise beklenenin çok üstünde.

- İki hafta iyi dediğimiz takım, hemen ardından yanıltıyor bizi. Üzüyor.

- Tribünde uyuyan çocuk, hislerin tercümanı.

- Ali Tandoğan kalbimizi yerinden kopartıyordu da Muslera inanılmaz çıkardı.

- Yazıklar olsun sana Deniz Barış. Hani St.Pauli.

- Yunus Yıldırım'ı da alkışlamak lazım.

- 3 dakika ne oldu da uzadı


Cuma, Ekim 21

Arda Nereye Bakıyor?


Maç Belçika maçı. Gol sevdiğimiz adam Burak'tan. Asist Arda'dan. Maç oynanalı baya oluyor. Ama ben yeni görüyorum. Sonuçta milli maç, hiç ilgimiz olmadı.

Soru belli, olay belli. Burak golü atıyor, skor 1-1'e geliyor, sevinenler var, topu kale içinden çıkaranlar var, Arda yine birşeylerle uğraşıyor. Nedir abi problem, kimedir mesajın, anlamıyorum, bilmiyorum, her olayda daha çok şaşırıyorum.

Çaylar Tavşan Kanı



- Kötü başlık ama okutur, akılda da kalır.

- Rize ligin en istikrarsız takımı olabilir.

- Tavşanlı'da işler iki maçtır kötü gidiyor.

- Mehmet Al'ı Süper Lig'de görmek isterim. Altyapısı çok sağlam.

- İki günde iki röveşata golü. Brezilya Ligi'ne döndü Bank Asya.

- Tribünde açılan FBI Rize pankartından daha komik olan, tribünde açılan Laz Vegas pankartı (Laz Vegas grup adıymış bu arada)

- Semavi; nereden nereye.. Oyunda bile zor kalıyor.

- Kırmızı kart Tavşanlı'yı sanki daha iyi etkiledi.

- Bu hafta Bank Asya maçı izlemekten bunladım. Televizyondan olunca maç izlemek hiç çekilmiyor. Stadlara gidin

- Eskiden Adana'da Mbilia-Kibong eserdi, artık durdular. Yeni moda Bikoko-Jallow

Makedonya Efes


Partizan maçında Efes'i yalnız bırakmayan eski dost Naumoski. Bir kuşak, ki o bizim kuşak oluyor, basketbolu onun sayesinde sevdi. Onun sayesinde, bugün salonlarda ahkam kesebiliyoruz. Onun sayesinde bugün basketbol izleyen, yazan, okuyan bir kitle var.

Hagi ile bu topraklarda kıyaslanacak kişi Alex değil belki de Naumoski olmalı (yazının polemik cümlesi)

Dün maçı izlemedim ama herkes Partizan taraftarından bahsediyor. Bu sene iddialıyım, özellikle İpekçi'deki ilk maçta (6 gün kaldı) Partizan tribün efsanesinin üzerine çıkacağız
.
Partizan taraftarı 1 saat salondan çıkmamış, farklı yenilgiden sonra takımı geri çağırmış, karşılıklı tezahüratlar yapmış. Helal olsun. Geçen sene haziran ayında İpekçi de öyleydi. Üstelik rakip Anadolu Efes değil, Fenerbahçe'ydi.

Bu arada Anadolu Efes ne amk. Tamam yasak var, kısıtlama var, koy oraya Efes'i, veya en kötü Efesspor. Bu takımın adı zaten Efes Pilsen olduğunda bile Efes'ti. Yine Efes.

İzmir Adamı Yoruyor



- Büyük bir keyifle oturduk ekran başına ama olmadı.

- İzmir hep bir şey vaat ediyor ama vaat ettiğini herkese vermiyor.

- İki İzmir takımı maçını niye Trt 6 verir, Trt 3'ün misyonu nedir?

- Murat Ünlü yerine dün Adanaspor maçını Kürtçe anlatan spiker olsaydı daha iyi olabilirdi.

- Biri geçen hafta 4 gol atmış, diğeri 5. Bu maç 0-0. Bu hafta atılacak gol kalmamış. (Erman Toroğlu style)

- Taha bayrak adam olma yolunda.

- Reha Kapsal da çok enteresan bir yolda ama tam çözemedim.

- İki haftadır gol yemeyen Recep. Özgüveni kazandı. Hoşçakal Necati.

- İki tribün karşılıklı "şehitler ölmez vatan bölünmez." Yaklaşık 20 dakika. Maç da öyle bitti. Berabere.

- Gün gelecek biz de bir gün İzmir'de, ekim ortasında güneşli bir gündüz maçına gideceğiz.

- Erhan Kavak gün geçtikçe üzerine koyuyor.

- Buca ilk haftalar çok ofansifti kazanamıyordu, sonra geri çekildi, en azından puan alabiliyor.

- Şaban hiç bir şey yapamazsa presini yapıyor. İndiriyor, dağıtıyor.

- Karşıyaka, geçen seneki Kartal. Kendi sahasında golü yok.

Perşembe, Ekim 20

4-0 Şoku


İlk maçta deplasmandan 0-0'lık beraberlikle dönüyorsunuz. Ne düşünürsünüz? Üstelik bir zamanlar dünyanın en iyi futbolcusu olarak adlandırılan bir isim kadronuzda. Ne kadar yaşlanmış olsa da hala bir şeyler vardır, en azından bir Şili takımını yenebilrisiniz.

Fakat, tur için ümitler 14 dakika sürüyor. Kırmızı kart da var ama 4-0 için bahane olur mu. Olmamalı. Flamengo, 3.Tur'da Copa Sudamericana'ya veda ediyor.

Tarihi Maç




- Tarihi 5: Ender, Lakoviç, Shipp, Andriç ve Songalia. Ama özellikle Andriç ve Shipp. Geçen seneden bugünlere emekleri çok.

- Tarihi basket. Lakoviç'in ilk üçlüğü.

- Allah bize bugünleri gösterdi, şükürler olsun.

- İlk maç ilk galibiyet çok daha tatlı.

- Bir de ölüp ölüp dirilmeseydik.

- Ender'e ısınmak çok zor. Ama o da olacak inşallah.

- Shumpert'ın tavırları, kilit basketleri.. Kral adam.

- Yeni fenomen, Lakoviç

- Zaza ısın artık koçum, alış artık aslanım.

- Haftaya Abdi İpekçi nasıl olur acaba?

- Gordon iyi başladı sezona ama gerisi gelmedi.

- Asseco

- 2'de 2 ile başlamak zor değil, olursa müthiş olur.

- Rakibe 15-0'lık bir seri vermek, son 2 senede yoktur herhalde.

- İlk Euroleague maçında böyle oynayan Furkan, bütün soru işaretlerini kaldırdı.


2010-2011 Bireysel Tribün Raporu




Toplam 55 (Sabri Sarıoğlu) maça gitmişiz.

İlginç olanı, hayatımda ilk defa bir sezonda gittiğim basketbol maçı futbol maçından fazla. 28 basketbol, 27 futbol. İlk defa 2 branşla sınırlı kalmışım. Ne voleybol, ne bir başkası..

28 basketbolun 14 tanesi TBL, 6 tanesi Eurolegue, 5 tane de kadın/bayan var.

Askerdeki sezonu saymazsam seneler sonra futbolda Galatasaray-Fenerbahçe derbisi ıskaladım. Buna rağmen 11 tane Galatasaray-Fenerbahçe maçı yaşamışız.

27 futbolun 13 tanesi Galatasaray, 9 tanesi Kartalspor maçı.

Sinan Erdem, Abdi İpekçi, Caferağa, Ayhan Şahenk

İnönü, Saraçoğlu, TT Arena, Eskişehir, Kartal Stadı, Kasımpaşa

Ve tabi son defa Ali Sami Yen.

Toplam 58 gol

Kewell, Baros, Sestak, Guti, Quaresma, Dimantidis, Jariç, Ergiç, Ukiç, Jasikivecius, Simao, Tiago..

Bu sezon bu sayının yanına bile yaklaşamam diye tahmin ediyorum.

Bakalım, şu an rakam 3.

Çarşamba, Ekim 19

Sempatik Konya



- Son yılların en semaptik Konyaspor takımı bu olabilir.

- Transfer yasağı var ama ruh da var. Takımdaki havaya kim ceza verebilir?

- Robak büyük topçu.

- Denizlispor'un işi sıkıntılı. Osman Özköylü de kotü başladı.

- Haftaya, cumartesi, Kartal deplasmanındalar.

- Serbay'ın golü muhteşem.

- Pawelek de büyük kaleci.

- Bugün 2 maçta da penaltı kaçtı.

Tanrı'nın Eli


Kitabı okudum. Sonra Sinan'a verdim. Nasıl buldun diye sordum. Adam (Jimmy Burns) çok art niyetli dedi. Kaç sayfa okudun dedim, 30 dedi.

Aynen öyle. 30 sayfada niyet anlaşılıyor. Maradona 16 yaşında ülke çapında konuşulan bir figür oluyor. Ama o sıralar Arjantin karışık ve 16 yaşında bir genç ile babası polis tarafından vuruluyor. Maradona buna sessiz kaldığı için olaydan sorumlu. Veya Arjantin'de grevler yapılırken, Maradona'nın şatafatlı bir düğün yapması onun en büyük günahlarından.

Vialli, Cantona gibi isimler şımarık, zengin şovmen topçular, FIFA ise disiplinin ve adaletin merkezi.

İspanya doğumlu İngiliz gazeteci, Madrid doğumlu Barcelona taraftarı Jimmy Burns

Yine de kitabın ilginç yerleri var. Maradona'nın ne kadar çevresine düşkün olduğu ve bu yüzden hatalar yaptığını görebiliyoruz. Rumble Fish'deki Rusty James gibi, tek sorunu sadık olması.

Maradona klanı ve Barcelona, Napoli yaşantıları. Ve yine de dünyanın en iyi futbolcusu olmasına rağmen bütün takım arkadaşları tarafından sevilen, güvenilen ve kıskanılmayan bir adam. Diego'yu sevmek için bir neden daha.

Bu arada Ardiles' saygım daha çok arttı.

Kitap çok kötü bir kitap ama Maradona hakkında yazılan herşeyi okumak gerek.

Antep Kebap, Adana Acı



- Kişisel olarak bir ilk; Kürtçe maç keyfi

- Ne güzel gündüz maçı, uygun saat, hafta içi. Antep'te hiç mi öğrenci yok. Tam izlenecek maç oysa. Belki stadın yeri kötüdür, bilmiyorum.

- Penaltıya sebep olan Tolgahan aslında. Elinden kaçırdı topu, boş yere korner kazandı Gaziantep. Sonra penaltıyı kurtarması artı oldu.

- Spiker Kürtçe Mithat diyor, anonsçu Türkçe Cihan Can diyor.

- "Belediye şak şak şak" diye tezahürat mı olur lan

- Adnan ne güzel gol attı.

- Ramazan Altıntepe bu ligin iyi topçularından, sürekli es geçiliyor.

- Levent Eriş iyi top oynatıyor aslında, ama pozisyona giremiyorlar. Eski Eriş takımları gibi değil.

- Bir maçta da yayının kesilmesin be TRT

- Geçen Adana-Akhisar maçında Emrah Bedir nerede dedik, bugün oyuna girdi. Kendisi 88 doğumluymuş, hala kaybedilmiş bir şey yok o zaman.

- Bülent Bölükbaşı oyundan çıkarken ıslıklandı veya ben yanlış yorumladım.

- Serdar Deliktaş, deli pres yapıyor. Severim öyle forvetleri.

- Emrah Bedir, 2 numara giyiyormuş. Arada Feyyaz yapardı bunları.

Salı, Ekim 18

Soğuk Algısı

İlginçtir.Hafızanın güçlü olmasından dolayı geçmişte hangi günlerde hava nasıldı iyi hatırlıyorum.
Mesela ekimin ilk 10 gününde 3-5 gün mukkkak fırtınalı geçerdi. Son 7-8 senedir bu böyle.

İstanbul Üniversitesi'nde okuduğum için iyi bilirim. Vapurlar iptal olurdu. Sağanak yağmur boşalırdı. Hava bir anda soğurdu ama çok da soğuk olmazdı. Ve insanlar hep aynı tepkiyi veriridi: Bu sene kış erken geldi, nasıl yapacağız.

O gelşen kış değildi. Her defasında aynı hata. Her defasında fırtına sonrası ısınan hava.

BU sene o fırtına gelmedi bir türlü. Ekimin ortasında hava birden olmasa da çok soğudu. Şu an 10 derece belki geceleri daha düşük. Bu hava ocak havası. Fırtına yok, rüzgar, yağmur az, sert bir soğuk. Trakya'da kar yağmış, yollar kapanmış. Ama insanlarda tepki yok. "E kış geldi, normal" diyorlar.

Bu hava pek normal değil. Ve insanların hafızası ile kış algısı pek normal değil sanırım. Bakalım, hafta sonuna doğru ısınıyormuş. Sanırım bu sene sert bir kış geliyor.

İdman Sahası




- Mersin'de böyle bir hava, böyle bir zemin, senede bir defa olur belki Fenerbahçe'ye denk geldi.

- Özer'in golü maçın değil belki de senenin en kritik gollerinden biri.

- Bir ara Özer ile Arda kıyaslanıyordu

- Beraber maçı izlediğim arkadaşım "Moritz de amma takım gezdi" dedi, ben de sadece 2 dedim,
o "Kasımpaşa da var" dedi. Ben Kasımpaşa'da doğdu büyüdü sanıyordum. Mahallenin evladı.

- Bienvenu için Stoch kadar beklenir mi. Ki Stoch hala bekleniyor.

- Gökhan, Topuz, Emre hala beraber oynamadı.

- Lig Tv'nin başına gelen Rize - Göztepe maçında TRT'de de oldu. Lig Tv gol ıskalamadı, TRT tam 4 gol kaçırdı.

- Verilmeyen gol de top ele çarpmamış olabilir ama Zurita'nın itiraz etmemesi manidar.

- Verilmeyen penaltı, penaltı.

- N'Duka ve Boum, Emenike kadar verimli, onlardan daha az konuşuluyor.

- Selçuk'un 62 numaralı forma giydiğini yeni fark ettim.

- Mersin taraftarı son dakikadaki gole neden o kadar sevindi?

- Alex Stoch'u soyunma odasında dövdü herhalde. Baya atarlandı.

- Mert Günok'un sezon başında oynadığı kritik pazartesi deplasmanları

- Fener'in efsane Antep maçından (4-3), 3 kişi sahada. Mehmet Polat, Hakan Bayraktar, Bekir İrtegün

Pazartesi, Ekim 17

Sevdiğimiz Takımlar

Birazdan okuyacaklarınız sizi şaşırtabilir. Önce hak verelim:Bu kupa alın teri ile kazanılmıştır, çok değerlidir. Çok anlamlıdır.

2009'da bu takım Fenerbahçe karşısında tutunamazken, Avrupa'dan kupa getiriyordu. O takım güzel bir takımdı. Kusurları vardı, eksikleri vardı, o yüzden zaten Fenerbahçe karşısında zayıf kalıyordu ve ülke içinde kupa kazanamıyordu. Ama yüreğiyle oynayan, sempatik bir takımdı. O yüzden seviyorduk.

Bu senenin takımı fazla iyi.Her bir oyuncunun , özellikle yabancıların bireysel ödülleri ve sıfatları bile yeter bunu anlatmak için.Böyle olunca benim takıma yaklaşımım değişiyor. Basir bir tarafatar yaklaşımı belki. Ben olmasam da Taurasi 30 sayı atacak zaten. Ama 2 sene önce Esra'nın şut sokabilmesi için molalarda takımı alkışlamak vazife gibi geliyordu.

Tuttuğum takımın biraz kusurlu olması gerekiyor sanki. Bu takım fazla iyi. Alışık olmadığımız kadar. İşin üzücü tarafı, 96-2000 Galatasaray futbol takımı gibi, yavaş yavaş oluşmuş bir takım da değil. Bu sene yapılan transferlerle, ağzı açılan keselerle oluştu bu takım.

Kupayı kazanınca sevindik, içimizden derbi rehavetiyle koyduk ulan koyduk dedik ama kupa töreninde Şaziye'yi de görünce soğuma başladı. Bu fotoğrafta da kupanın önünde. 2010 yarı final serisi akılda hala. Taurasi gibi tekin olmayan bir karakterin transferi de hala benim için soru işareti.

Ama diğer yandan Bağar Çağlar'ın oynadığı takıma bir Galatasaraylı sırt dönemez. Veya Alba Torrens'in "mahallenin kızı"havasını görmezden gelemeyiz. Keşke bir de S.A. da olsaydı.

Bu kupa sevindirdi, ama bu takımın misyonu farklı. Geçen sene Türkiye Kupası bile bizi tatmin ederdi, şimdi bu kupa kesmiyor. Bundan daha ötesi lazım. O da Euroleague ile ilgili...

Sarılı ve Çamurlu




- Bir taraftarın görmek isteyeceği şeyler; 1 nostalji, 2 mücadele

- Nostaljinin simgesi sarı formalarla çıktı sahaya takım.

- Mücadelenin simgesi çamurlu formalarla içeri girdiler

- Kenarda Terim, Şaş, Davala

- Sahada Melo, Ujfalusi, Engin, Sabri

- Her defasında, kırılıyoruz, küsüyoruz, bu sefer ara veriyoruz diyoruz, her defasında yeni bir takım çıkıyor, aşka geliyoruz.

- Bu takım iyi top oynamıyor ama çok heyecanlandırıyor.

- Sercan'ın kornere attığı top çok can yakacaktı belki ama daha da iyi oldu.

- Oyuna sonradan girip penaltılar yaptıran, goller atan, puanlar kazandıran Baros.

- Riera çok silik. Culio > Riera

- Eboue'nin penaltısı vermeyen hakeme ne desek az.

- Toplam seyirci sayısı 35.000. Sami Yen'deki 18.000 > Aslantepe'deki 35.000

- Yediği gole reaksiyon gösteren takım, sevilir, takip edilir.

- Bursasporlular'ın ,sanırım Batalla'nın şutuna, gol diye sevinmeleri, beni 1996'da Kadıköy'de
Beşiktaşlılar'ın Sergen'in yan ağlarda kalan frikiğine sevinmelerine götürdü. 10 dakika sonra Sergen yazmıştı, o ayrı.

- Serdar Aziz de iyi prim yaptı bu sene

- Bu takım için Aslantepe'ye gitmem ama deplasmana gidilir. Keşke Antalya'ya gitseydik cuma günü.

- Galatasaray taraftarı da seneler sonra Insua'yı izlemiş oldu. (gecen sene sakattı)

- Bursaspor maçlarımız hep güzel olmuştur.

- Zamanında Emre Aşık'ın dediği gibi; Milan Baros beyler...

Sokak Çocuğu


"Bizim mahallede topu olan kendi takımını kurar, kendisi kaleye geçmez ve hatta ne istiyorsa onu yapardı. Başka top yoksa oyunun ne kadar oynanacağını da o belirlerdi. Yani sınırsız yetkileri vardı. Ama bizim mahallede en kötü oynayandan ziyade, en şişman olanı kaleye geçirirdik. Ben de o yaşlarda hep forvet oynardım. Tabii maç içinde yoruldukça dönüşümlü olarak kaleye geçerdim.... Ama gol yediğimde çok sinirleniyordum. Her yediğim golün ardından kaleyi terk ediyordum ve gol atmak için uğraşıyordum."

Fernando Muslera

Deplasmandan Alınan 1 Puan / Bölüm:3



- Kasımpaşa, sonrasında Tavşanlı, şimdi de Konya

- Diğer iki takı ilk 7'de ama Konyaspor'un tek galibiyeti var, yenmek lazımdı.

- Yenecek kadar iyi oynamadı Kartal.

- Konyaspor ise iyi oynadı. Pozisyonları onlar buldu.

- Kaya yine kritik 1-2 kurtarış yaptı.

- Besim hoca hep aynı kadroyu çıkarıyor, olmuyor, işte yine hafta içi maç var, bakalım ne yapacak.

- Mesela bir Fofana sahada olsa..

- Robak gerçekten iyi oyuncu.

- Konyaspor'da iyi çocuklar var. Serbay mesela.

- Çarşamba bir deplasman daha; Sakarya

- Olay adam Erdinç Yavuz. Kırmızı kartlar, kendi kalesine goller...

- Real Madrid'de oyna, sonra gel Erdinç Yavuz ile Bank Asya'da tandem kur: Alvaro Mejia


Pazar, Ekim 16

Nadal Tarzı Diego

Vucudun aldığı şekil bile aynı, elde raket yok sadece. Kötü kıyafet.

Karşıyaka Günah Çıkarttı




- 100.yılın ilk galibiyeti

- Dün Abdi dedik, bugün Şaban çıktı

- Şaban, Reha Kapsal'ın has adamlarından, oysa KSK taraftarı çok beğenmez. Bugün barışmışlardır.

- Adiyah yedek oturunca 4 gol atan Karşıyaka. Galibiyete rağmen rahat bir hafta olmaz.

- Sahanın zemini ıslak ve su birikintileri ile doluydu. Buna rağmen iki takımın da ayağa pas oynadı.

- Erhan 1 gol attı, bir tane de hazırladı. Ondan sonra Reha Kapsal çıkardı.

- Ufukhan'ın golü müthiş.

- Karşıyaka en son 2010'da sezonun son maçında, formalite maçında, Boluspor'u 4-0 yendi. 1.5 sene olmuş.

- Tavşanlı Linyit, Bank Asya 1.Lig'e çıktıktan sonra ilk kez kendi evinde mağlup oldu.

- Kesik yiyen diğer bir isim Necati. Recep iyidi.

- Bundan sonra Kapsal ne yapacak merak konusu. Aynı kadro devam eder mi?

- Demirbakan aceleci davrandı. Kazadır diyelim.

Yürüyün


33. Avrasya Maratonu. Bir yerden sonra olay koptu, insanların köprüde kahvaltı edip, fotoğraf çektiği bir ana dönüştü. Belki de Facebook'un popülerleşmesinden sonradır.

Bu sene ben de niyetlendim. Numara bile aldım. Ama gidemedik. Zaten bu havada gidilir mi amk. Böyle bir maraton niye ekimin sonunda yapılır. Eylül ayı daha uygun olmaz mı? Güneşli havada. Kendimi bildim bileli bu maraton yağmura ve soğuğa denk gelir.

Gitmek isterdim. İstanbul'da, en azından Kartal ile Fatih arasında yürümediğim sokak-cadde kalmadı. Köprünün üzerinden yürümek, işe yürüyerek gitmek değişik olabilirdi. Olmadı. Gidenler eğlenmiştir umarım. Bundan sonra daha çok yürümelerini tavsiye ederim. Yürümek güzeldir.

İstanbul'da güzel olan bir başka şey de vapur. Bugün metrobüs hattı kesilince vapuru kullandık. Ayrı bir keyif. Hem mesafe gidiyorsun, hem de rahat rahat oturuyorsun. Bunu da uzun süredir, sanırım 4 aydır yaşamamıştım iyi oldu. Maratonun parkuruna da Beşiktaş'tan katılıp Zincirlikuyu'ya yürüyünce maratondan da eksik kalmamış olduk.

Galatasaray poları ve sarı-kırmızı atkımla, Beşiktaş'ın ortasında Fenerbahçe kalabalığı ile karşılaşmam da enteresan oldu.

İnat hikayesi Akhisar


- Akhisar sürpriz yapmaya devam ediyor. Geçen seneden daha büyük sürpriz bu sene geliyor.

- Şehmus ikinci baharını yaşıyor.

- Adanaspor kadar istikrarsız takım yoktur.

- Aslında Adanaspor fena oynamadı ama gol yok işte.

- Emre Aktaş çok kaçırınca ıslıklandı.

- Bir Emrah Bedir efsanesi vardı aslında, yazık oldu.

- Oğuz Dağlaroğlu da 5. baharını falan yaşıyor.

- Hamza Hamzaoğlu geçen sene Denizlispor’da fena gitmiyordu, kovuldu Akhisar’a geldi.

- O Denizlispor ilk 6’ya bile giremedi, Akhisar ligde kaldı.

- O Denizlispor dün Buca’dan 5 yedi, Akhisar deplasmanda Adanaspor’u yendi ilk 3 sırada geziniyor.

- Adanaspor taraftarının Akhisar’ı alkışlaması şıktı.

- Hamzaoğlu’nun “Bizi alkışladılar, keşke kendi takımlarını da alkışlasalardı. Tüm taraftarlar sağduyulu olmalı. Takımları yenilse bile arkasını dönmemeli “ demesi daha şıktı.

Cumartesi, Ekim 15

Premier Lig


İngiliz futbol kültürünü ne kadar çok sevsem de İngiltere Ligi'ni de o kadar sevmiyorum. Sevemiyorum. Zaten şifreli kanala geçtiğinden beri çok izleyemiyorum. İzlediğim zamanlarda da tat vermiyor. Bugün Liverpool - United dediler, Sir Alex "dünyanın en önemli derbisi" diyerek ilk bunama belirtilerini gösterse de izleyelim dedim ama yine olmadı.

Bir de işin ilginç kısmı, 60 dakika pozisyon olmayan maçtan kopup Bucaspor maçına geçtim, ondan sonra maça renk gelmiş, 2 gol olmuş.

Bu sene Liverpool'un Tottenham maçını izledim, büyük çekişme dediler 4-0 oldu. geçen sene Arsenal-City vardı, total futbol, hızlı futbol dediler, uyuduk, 0-0 bitti. Arada West Ham, Balckburn, Stoke tarzı takımların maçlarını izledik, onlar hiç olmadı.

Yine de hoş şeyler yok değil. Mesela güneşli havada, gündüz saatinde maç izlemeleri güzel. Tribünler güzel. Yukarıdaki fotoğrafta yer alan iki adamın oynuyor olması güzel. Gol sevinçleri dünyanın her yerindeki gibi samimi ama yine de birşeyler eksik. Üst üste devrilen adamlar, bir anda parlayan meşaleler yok. Derbi olduğunu anlamakta zorlanıyoruz.

Futbola gelince, Alex Fergie büyük adam bunu herkes biliyor ama King Kenny de boş adam değil. Hatta yıllar boyunca hocalık yapmamış bir adamın kısa sürede bu tarz bir takım yaratması tam bir Amerikan spor filmi senaryosu örneği.

Suaraz büyük yetenek ama topçu değil. Tam dayaklık. Golden önce yaptığı hareketler çok ilginç. Kafası hep başka yerlerde. Halı sahaların dayaklık küçük çocuğu. Gerrard yine kaptanlığını gösterdi. Ama golden önce faul yok. Demek ki hakemler hep United'ı kollamıyor.

Sözün özü, Premier Lig'in bana kastı var. Ben izlerken iyi tarafını (iyi diyor herkes) göstermiyor. Bu sene daha çok şans vereceğim.

Karşıyakalı Abdi


Yarın Tavşanlı Ada Stadı'nda Tavşanlı ile Karşıyaka karşılaşacak. Ege'deki iki ilçe takımı.

Sezon öncesinde tahminlerimiz şu an Tavşanlı'nın diplerde Karşıyaka'nın tepelerde olmasıydı. Tam tersi oldu. Karşıyaka 1 puanla sonuncu, Tavşanlı 10 puanla üçüncü sırada. Tavşanlı'nın geçen sene yaşadığı çıkış ve oynadığı Play-Off sürpriz değilmiş. Ve bu takım Mehmet Akyüz gidince gücünün yarısını da kaybetmedi. Bizi ters köşeye yatırdılar. Bir kez daha. Geçen sene Mustafa Akçay ile, bu sene Coşkun Demirbakan ile..

Mehmet Akyüz, geçen sene Tavşanlı'da dikkat çekerken, herkes ondan bahsederken bir açılama yaptı. Konu transferiyle ilgiliydi. Mehmet, "bu sene çok iyi oynuyorum, transfer olabilirim, olursam bunda en büyük pay Abdi abinindir" tarzi birşeyler dedi.

Abdi abi dediği, Abdi Aktaş. 36 yaşında. Hava topları indirme konusunda ligin uzmanlarından. Tavşanlı Linyit en dipteyken de takımdaydı, geçen sene Play-Off oynarken de. Takımın herşeyi, taraftarın büyük kaptanı. Son oynanan Denizlispor maçının yıldızlarından. Futbolu dışında yaşantısıyla da örnek.

Abdi'nin bir diğer özelliğiyse Karşıyaka altyapısından çıkması. İzmir doğumlu. 19 yaşında A takımda oynarken az bulduğu forma şansını 6 golle değerlendirdi ama yeterli görülmedi. Ondan sonra Batı Anadolu turu. Bandırmaspor, Bilecikspor, Kütahyaspor, Akhisar gibi takımlarda oynadı. Kütahya'da oynamasına rağmen Tavşanlı'ya transfer oldu. Yani ezeli rakipler arası transferi de yaşadı.

Abdi'nin alt yapısından yetiğitiği Karşıyaka ise yıllardır forvet arıyor. Sezon boyunca 10 golü geçen Karşıyakalı forvet sayısı çok azdır, veya yoktur. Bu sene de aynı sıkıntılar var. Yabancılar gol atamıyor. Erhan Şentürk hala bekleneni veremedi. Abdi acaba şimdi, bu formuyla Karşıyaka'da olsaydı neler olurdu?

Yarın oynanacak maçın bir diğer noktası, Reha Kapsal ile Coşkun Demirbakan'ın rakip olması. İki sevdiğim hoca. İki farklı tarz. 2009'da Demirbakan Diyarbakırspor'u ilk 2'den Süper Lig'e taşırken, Kapsal Play-Off'ta bu şansı kaçırdı. İki teknik adam da umut vaad ediyordu, ama 2 senede geldikleri nokta şaşırtıcı. Demirbakan'ın başarısız Kocaelispor, Boluspor ve Altay deneyimleri, Kapsal'ın Karşıyaka'dan ayrılması ve geri dönmesi... Beklenen kariyer çizgileri bu değildi. Keşke bu sene ilk 2'de bu hocalar ve onların çalıştırdığı takımlar olsa.

Bucaspor döndü



- Tıpkı 2 sezon öncesindeki gibi bir Bucaspor.

- Buca Arena daha dolu olmalı.

- Jebrin'i 2-3 sene sonra nerede görebiliriz merak ediyorum. Suudi Arabistan'a da gidebilir, İstanbul takımlarına da.. Bir maç iyi bir maç kötü. Bu maç kötü.

- Abdülkadir'in ilk golü güzeldi. Bu çocuk da merak ediliyor.

- Murat Ünlü çok farklı bir tarz.

- Abdülkadir 3 gol 1 asist.

- TRT maçın ortasında Abdülkadir'i hat-trick yapmış şekilde gösterdi, maçın sonuna doğrusu denk geldi.

- Eski Kartallı Zafer Çevik'den iki gol

- Genç kadrosuyla Bucaspor, bu ligin sempati kralıdır. Tıpkı 2 sezon önce olduğu gibi.

- Ölmeden yapılması gerekenler: İzmir'de Buca Arena'da maç izlemek, alfabe dinlemek.

- Güneşli İzmir günleri

- Bucaspor'un zayıf karnı, savunması

- Denizlispor'dan bu hafta istifa gelir.

- Sezonun en gollü maçı


Cuma, Ekim 14

TBL'nin Kırılma Anları




Yarın, merakla eklediğimiz TBL başlıyor. İlginç bir cümle, ilginç bir yazı başlangıcı. Merakla beklenen TBL. 10 sene önce 100 kişinin gittiği maçlar, dolmayan derbiler, haberi yazılmayan final serilerinden sonra bugünlere gelmek çok ilginç. Kısa kısa kırılma anlarına bakalım, bugünlere nasıl gelindi.

1-) Koraç Kupası: Bunu yazmak gereksiz. Üstelik bu final ve şampiyonluk sonrasında basketbola ilgi oldukça artımıştı. Fakat havası sadece 3-5 sene sürmüştü. Yani aslında bu günün atmosferinin sebebi bu değil. Ama şu var, bugün basketbol maçlarına giden, izleyen, yazan 20 yaş üzeri nesil, ilk tohumlarını o dönemde attı.



2-) Euro 2001: Aslında bu turnuvanın öncesinde daha çekişmeli ve kaliteli bir lig vardı. Daha çok izlenen bir lig vardı. Rivers'dan, Michael Anderson'a, Quadre Lollis'den Mulaömeroviç'e, Marko Miliç'ten, Abdul Rauf'a kaliteli yabancılarla bezenmiş bir lig vardı. Fakat özellikle Tofaş'ın kapanması ligin kalitesini azalttı. 2 takımlı bir lige dönüştü. Peki Euro 2001'in katkısı ne oldu?Milli takımın önemi arttı ve milli takıma oyuncu yetiştirmek için TBL iyi bir arena oldu. Semih Erden, Ömer Aşık gibi NBA'de oynayan yıldızlar TBL'nin soğuk salonlarında tedrisatan geçti, lige ilgi arttı.

3-) 2003 Galatasaray - Fenerbahçe çeyrek final serisi: Önemlidir. . İlk 2 belli 3.kim sezonlarından biri. Kazanan takım yarı finale çıkacak ve orada elenecek. Bu yüzden tribünler hiç dolmamıştır

İki takım taraftarları da aynı maçta yer alabilmiştir. Bir pota arkası lacivert, diğer pota arkası kırmızı. İlk 2 maçı kazanan Galatasaray, sonra 2-2 yapan Fenerbahçe. Son maçta, 18 Mayıs'ta, sahne alan Koch 35 sayı attı, Galatasaray'ın unutulmazlarından biri oldu. Marc Dickel da uzatmaya kalan maçta trible-double yaparak lig tarihine geçmişti. O günlerde seriyi izleyenler, salonu daha çok sık dolurmaya başladılar.

4-) 2004 Fenerbahçe - Beşiktaş FİBA Avrupa Ligi Serisi: Çılgınılığın tarifi. Kazanan, Avrupa'nın gelmiş geçmiş en prestijsiz turnuvasında final-four'a kalacaktı. Ama turnuvaya anlam katan İstanbul takımları oldu. Akatlar ve Abdi İpekçi çıldırdı, El Amin çıldırdı, en çok Damir Mrsiç çıldırdı. Bosnalı, son maçta 37 sayı attı. Abdi İpekçi full çekti, olaylar çıktı, derbinin şanı yürüdü.




5-) 2 Ocak 2005 Fenerbahçe - Galatasaray maçı: Bir hafta önce Fenerbahçe, Ülker ile oynuyor. Salon nispeten dolu. Abdi İpekçi'nin perdeleri yerinde, yani aslında salon dolu gözüküyor ama en fazla yarısı dolu. Sonra maç başlıyor, Fenerbahçe taraftarı salona akın ediyor. Abdi İpekçi'nin perdeleri maç oynanırken kalkıyor. Fenerbahçe maçı son anda kaybediyor ama Ülker'e kafa tutması dikkat çekiyor. Ve ne oluyorsa bir hafta sonra oluyor.

İlk defa Adi ipekçi'de bir lig maçında, üstelik soğuk bir ocak gününde 12.000 kişi salona geliyor. Fenerbahçe ve Galatasaray basketbol olmasa da tribün ziyafeti veriyor. Maçın haberi bir gün sonra gazetelerde ilk sayfadan veriliyor. Fenerbahçe yeniyor ama ilgi tavan yapıyor. Bir de Türkiye Bard's Song'u bu maçtan sonra tanıyor.


6-) 2005 Beşiktaş: Galatasaray ile Fenerbahçe salon dolduruken, Beşiktaş boş durmuyor tabi. Aynı sene, Akatlar heyecanın kralını yaşıyor. Seneler sonra 3 büyükelerden biri final oynuyor. Türkiye Ligi'nde ezber bozuluyor. Kartal, Ülker'i ligde 2 kere yeniyor, play-off'ta eliyor. Beşiktaş 30 sene sonra Tolga Tekinalp, Nedim Yücel ile final oynuyor. Efes, Beşiktaş korkusuyla salona Beşiktaşlı almıyor, bilet fiyatlarını yüksetiyor. O günden sonra Koraç Kupası sempatisi kalmıyor.

7-) 2008 Torino: Fenerbahçe ile Ülker birleşince Galatasaray ile Beşiktaş yine arka planda kalıyor. Lig iki takımlı lige dönüyor. 3 sene önce final oynayan Beşiktaş Euroleague'a katılamıyor, amaçsızlık ortaya çıkıyor. Uleb Cup'ın Torino'daki 8li finaline kalan Galatasaray ile Beşiktaş birbirlerine rakip oluyor. Kıran kıran geçen maçta Cüneyt Erden atıyor, Galatasaray yarı finale çıkıyor. Avrupa Kupası lige, yeni rekabet alanları olarak yansıyor. Kadrolar genişliyor, gelişiyor. Ligin yayın hakları para etmeye başlıyor.

8-) Ezeli final: Ve tabi geçen sene. Burada çok yazdık. Tekrar yazmaya gerek yok. Finali iki İstanbul büyüğü oynuyor. 21 sene sonra. Spor Sergi günleri canlanıyor. Hedefler değişiyor. Galatasaray Euroleague'e giriyor, Fenerbahçe kendi salonunu yapıyor. Futbolda samimiyetin kaybolduğunu düşünen basketbol salonlarına geliyor.