Cuma, Ekim 28

Galatasaray 64-68 Unics Kazan



Bu maçın hikayesi daha farklı.

Geçen seneki Pepsi Caserta maçını, 2 sene öncesinin Dexia Mons maçını, Torino'da Uleb Cup'ı hatırlayanlar bir yana, bir dönem sonunda " lan bu sene Avrupa Kupası oynayacakmışız" dediğimiz yıllar diğer yana. Ve uzun yıllar sonra beklenen maç.

Abdi İpekçi'nin bizim için bu hale geleceğini tahmin edemezdim. Geçen sene bu aylarda beddua okurken, şimdi severek, isteyerek maç oynamadığımız zaman özleyerek salona gidiyoruz. Galatasaray Euroleague maçı oynuyor. Şaka gibi ama gerçek.

İşin acıklı tarafı yenilmek değil. Geçen sene Fenerbahçe ve Banvit maçlarında oluşan havanın, bu maçta hiç olmaması hayal kırıklığı oldu. Salonda 7.000 kişi var. Gelen herkes tarihe tanıklık ediyor. Bir ilk oynanıyor. Galatasaray taraftarı bu kadar kısa sürede doymuş olamaz. Beşiktaş-Fenerbahçe maçı da hiç umrunda olamaz.

Uzun süre önde götürdüğümüz maçı, farkı genelde 8-10 sayı civarında tutabildiğimiz maçı son periyotta kaybetmek kötü oldu. Geçen sene oynanan birçok maçta olduğu gibi yine kötü bir 3. periyot oynadık.

Takımda sorunlar var. Bunu coach görecek, çözecek. Biz de kendimizce gorüyoruz, konuşuyoruz. Ama ilk yenilgiden sonra bunları tartışmak fırsatçılık olur, hiç gerek yok.

Fakat şunu eklemem lazım ki, zaten kariyeri boyunca hiç sevemediğim Ender Arslan'ı şu dakikadan sonra hiç sevemem. Kanıksayamadım.

Garip bir ilk maç oldu. Hem geçen senenin devamındaki tribünün ilk Eurolaegue maçı olarak hem de sezona müthiş başlayan takımın sezonun ilk iç saha maçı olarak. Öne geçtiğimizde bile bir durgunluk vardı. Bu neden böyle oldu, sadece ben mi hissettim, bana mı öyle geldi hiç bilmiyorum. Sanırım Euroleague tecrübesi böyle birşey. Maçı Olin Edirne maçı havasında oynayıp, yaşayınca, maçın gittiğini son 1 dakikada idrak edince, kötü bir deneyim yaşamış olduk. Umarım bir daha böyle olmaz. Şimdilik kısa geçelim bu maçı ve bir daha hatırlamayalım. Son maçlara doğru "ah o Kazan maçı" dedirtmesinler..


2 yorum:

Adsız dedi ki...

Öncelikle şunu belirteyim gerçekten son paragrafın harika olmuş, eline sağlık... Sadece sen değil, takımı sadece laf olsun diye takip etmeyen birçok Galatasaraylı da seninle aynı hisleri maç esnasında yaşadı...
Fakat bir noktaya takıldım, aslına bakarsan bu yorumu yazmamı tetikleyen şey de bu... "İlk yenilgiden sonra sorunları tartışmak fırsatçılık olur, gerek yok" yazma erdemliğini gösteren bir Galatasaray yazarının Ender Arslan'ı sevememe konusunda bu kadar erken bir itirafta bulunmasını anlayamadım... Ahmet olur, Mehmet olur, sporculuk hayatında spor'a ya da camiamıza yanlışı olmayan ve aktif olarak bu formayı terleten herkes sevilmeye layıktır sanırım... O oyuna girdiğinde ya da şut attığında takımımız için en iyisinin olması için, senin de tribünden onu pozitif enerji ile seyretmen dileklerimle... :)

kutay dedi ki...

ender'i milli takımda oynarken de sevemezdim. kanımız hıc uyusmadı..) bazen boyle sporcular olur, agzıyla kus tutsan sevemezsin.. bir de ilk maçta boyle kotu bır baslangıc olunca..)
dediğinde haklısın ve ben de farkındayım, tribunde olunca butun herşey kenarda bırakılmalıdır..