Cuma, Mayıs 29

O Takımdan La Liga'ya



"Cafer ile Mülayim'e gösterilen ilgi Arda'ya da gösterilseydi belki daha büyük şeyler başarabilirdi. 'Bu takımdan bir futbolcu La Lig'da oynayacak' deselerdi kimsenin aklına Arda Turan gelmezdi. İyi bir takımdık, bütün kupaları biz alıyorduk. Avrupa'da üçüncü olmuştuk. Aynı grupla A takıma çıkıp orada da kupalar alacağımızı hayal ediyorduk ama herkes bir tarafa dağıldı. Mülayim'in en son 3. Lig'deki bir takımla anlaştığını duydum"

Cenk Ahmet Alkılıç (4-4-2, Nisan sayısı)

Not: O takım Pazarspor...

Çarşamba, Mayıs 27

Barış Töreni




Uzun süredir buraya yazmıyorum. Tam da şampiyon olmuşken bir şey yazarken hepinizin beklediği şampiyonlukla ilgili bir şeyler olabilirdi. Ama sezon boyunca bir maça bile gitmediğim sezona dair ne yazabilrim emin değilim. Hamza hocam için sevindim, o ayrı konu.

Blogdaki boşluğu doldurmak için tam bu anda Drogba'yı seçmek de pek doğru tercih olmayabilir. Ama yine de olsun; ilginç bir durum var çünkü ortada... Geçen sezonu falan düşününce, çok çok ilginç bir durum hatta....

Drogba, Chelsea kariyerini bir kez daha sonlandırdı. Bu sefer kesin. Bu sefer daha duygusal. Şu sahneler oldukça güzel ve aslında olağan. Rakip oyuncu tebrik ediyor, arkadaşları omuzlarına alıyor, taraftarlar alkışlıyor, Legend Drogba pankartı yine orada, mavi forma Drogba'nın üzerinde... Her şey olması gerektiği gibi. Sanki, kariyerinin son 10 küsür yılını Londra'da geçiren Drogba sahneden ayrılıyor. Ama tam olarak öyle değil, tarihi yaşayanlar bilir; Drogba 1.5 sene burada top oynadı.

Dünya futbolunun gördüğü en büyük efsanelerden biri gözümüzün önündeydi. Gerçekten de Drogba - Galatasaray ilişkisi çok garip bir hâl aldı. Hagi, Sneijder, Mondragon, Ilie, Prekazi... Akla kim gelirse; hepsinden farklıydı. Daha iyi veya kötü demiyorum. Daha farklıydı. ''Başkan bize Drogba'yı al' tezahüratıyla başladı, buraya kadar geldi. Muhteşem bir bağdı ve bir anda parçalandı; onu farklı kılan biraz da buydu. Her şey en uçlardaydı ve çok hızlı geçti.

Görüp görebileceğimiz en büyük karakterlerden biri, tüm benliğini Galatasaray forması için verirken, hemen hemen her derbide golünü atıp, Juventus savunmasının arasından kafaya yükselirken; bir anda koptu gitti. Önce ruhen gitti bedenen buradaydı, sonra 'sakatım' diyerek bedenen de gitti. O, Chelsea maçlarını oynadı, Legend Drogba pankartına frikiğini attı, biz şampiyonluğu verdik, bütün yaz 'tavukları pişirmişem' dinlemek zorunda kaldık.

Giderken, gittikten sonra, hatta son günlere kadar Drogba'ya kırgındım. Ulan o değilde Drogba'ya da kırgın olabilmenin de ayrı bir keyfi var. Herkese nasip olmuyordur. Drogba'ya o konuda ben de çok kırgınım....

Neyse; şimdi düşününce, şu sahneleri görünce Drogba'ya biraz da olsa hak verdim. Tabi bunda şampiyonluğun da payı var. Yine Fenerbahçe şampiyon olsaydı bu kadar kolay kurtulamayabilirdi! Adam, en çok mutlu olduğu yerde, en çok saygı gördüğü şekilde, en doğaçlama anla saygı ve sevgi görmek istedi belki de. "O an" için yaptı tercihini. Şimdi bakınca, biraz daha iyi anlıyorum.

Her şeye rağmen; bu adamı canlı izledik be kardeşim...

Perşembe, Mayıs 7

İmzalar



Herkes öldürür sevdiğini
Kimi bunu yüklü bakışlarıyla yapar,
Kimi de okşayıcı bir söz ile öldürür

Cumartesi, Mayıs 2

Sete Çıkan Futbolcu


Arap tribünleri, gözden kaçmasın. Baya iyiler. Arap değil Arjantin falan olsaydı fena dilenirdik. Onların en iyisi de Wydad Casablanca'nın efsane Winners 2005'i.. Sete topçu çıkıyor, tribün yıkılıyor. Hoş manzaralar, passolig yok tabi..