Garip bir başlık. Garip bir yazı. Biz de garip bir adamız zaten. Bu yazıyı yazmak için bütün hafta bekledim. Önce Manisaspor maçını kazanmak lazımdı çünkü. Aslında ligi kafamda çoktan noktaladım ama bazı arkadaşlarımın gazıyla hala "acaba olur mu" diye düşünüyoruz.
4 sene önce bir "acaba olur mu?" ile 34 hafta sürüklenmiş ve yüzümüz gülmüştü.Galatasaray tarihinin en unutulmaz şampiyonluklarından biri belki de en unutulmazı 2006 yılında yaşandı. Çekiştiğimiz takım Fenerbahçe'ydi. İyi bir Fenerbahçe'ydi. Biz ise iyi bir Galatasaray değildik aslında.
Daha sezon başında Norveç'te, daha doğrusu Kuzey Kutbu'nda Tromso ile karşılaşmış ve Cihan Haspolatlı'nın ayağının altından geçen topla 1-0 yenilmiştik. Soğuk bir şoktu ve o şoktan çıkmak için Ege güneşi gerekiyordu.
Ligin yeni takımlarından Manisaspor ile İzmir'de oynadık 4 gün sonra. Güneşli bir havada, bir gündüz maçında karşılaştık. Bahar havası. Orhan Ak'ın en unutulmaz asisti, Ümit Karan'ın en unutulmaz golü nedeniyle arka planda kalmıştı. Deplasmanda 4 gollü bir galibiyet almıştı. Ümit ve Necati ikişer gol atmıştı. Tromso mağlubiyetini geçiştiren bir galibiyetti.
Bu maçın bitiminden yarım saat sonra İnönü'de derbi vardı. Fenerbahçe taraftarının eski açık'ı bastığı maç. Nicolas Anelka şov yapmıştı. Ailton'un Beşiktaş savunmasında son adam olduğu pozisyonda golü atmış, golden önce sağ kanattan süzülürken "Kartal gol gol gol" sesleri duyuluyordu.
Pancu'nun bir önceki senenin hatırna 1 numaralı formayı giydiği maçın 1 numarası Anelka'ydı. İbrahim Toraman'a veAhmed Hassan'a bu ülkede kolay kolay göremediğimiz çalımlarla geçtikten sonra kendini yerde bulmuştu. Fenerbahçe'deki son sezonunu ve tek kötü sezonunu geçiren Nobre penaltıyı yandan dışarı atmıştı. Bu dakikadan sonra Kleberson - Volkan maçı başlamıştı. 2 tane müthiş şut çekmişti Kleberson ama Volkan ikisini de müthiş bir şekilde kurtarmıştı. Maçın son dakikasında kazanan Brezilyalı oldu. Serbest vuruştan topu filelere yollayınca attığı depar unutulmazdı. Fakat sevinç kısa sürdü.
Tuncay son dakikaların son dakikasında Nobre ile paslaşıp topu ağlara yollamış, ve bu sefer doğru bir yerde ve doğru bir zamanda sus işareti yapmıştı. Maçı Fenerbahçe 2-1 kazanmış ve bundan sonraki haftalarda da doludizgin ilerlemişti.
Yanılmıyorsam 13 maçta 39 puan almış, 14.maçta Fatih Tekke'ye ve Trabzonspor'a takılmışlardı.
İlk yarı ligi domine eden Fenerbahçe yenilmiyordu. Ç.Rizespor ile ikinci yarının ilk haftalarında 1-1 berabere kaldıklarında biz Beşiktaş maçı için Ahmet Cömert'teydik. O maçtan sonra Fenerbahçe hafiften çözülmeye başlamıştı. Ankarspor maçında şimdi bizim futbolcumuz olan Mustafa Sarp gol atmış ve ilk mağlubiyetini almıştı. Bir sonraki hafta rakip Beşiktaş'tı.
Fenerbahçe'nin bu kayıplarını hiçbir şekilde değerlendiremedik. Ligin ilk yarısında Ramazan ayında Allah'ın emri olarak 5 puan kaybetmiştik. Onun dışında saçma Sami Yen beraberlikleri vardı. İkinci yarıya Aydın'ın son dakikada attığı golle kazanılan Konyaspor maçıyla başlansa da Sivasspor ve Malatyaspor deplasmanlarında yaşanan puan kayıpları moral bozmuştu.
Bu esnada fikstürde bir Manisaspor maçı vardı. Hakan Baltalı, Arda Turanlı, Caner Erkinli, Holoskolu Manisaspor maçı Fenerbahçe-Beşiktaş maçından bir gün önceydi. O maç, sezonun geri kalanında yaşanacak 4-2'lik galibiyetlerden biriydi. Necati maçın başında atmış, ona cevap veren Holosko olmuştu. Sonra Volkan Arslan atmıştı. Maçın 76.dakikasında Holosko'nun sağ bek Arda'nın pasıyla attığı golden sonra Sami Yen'i buz kesmişti. O dakikadan sonra bir Galatasaray klasiği olarak şuursuz bir baskı ve doldur boşaltlar başlamıştı. Bu şuursuzluk Song gibi bir adamın 35 metreden kaleye şut çekmesine neden olurken, o baskı kaleci Bülent'in ve Manisaspor savunmasının Song'un şutunda afallamasına neden olmuştu. Son dakikada Ümit Karan'ın golünü kendine yazdıran Sabri, Sami Yen'de şampiyonluk şarkıları söylenmesine neden oluyordu. Artık bir gün sonra oynananacak derbi bekleniyordu.
Kadıköy, bir Fenerbahçe-Beşiktaş maçının havasına uygun olarak rüzgarlı ve hafif yağışlıydı. Maçın ilk yarısı golsüz bitmiş bu da bizi umutlandırmıştı. Fenerbahçe'nin baskısına Beşiktaş bir devre daha dirense bize yeterdi. Ama öyle olmadı. Alex'in sağ taraftan kullandığı serbest vuruşa Tuncay kafayı vurdu mu vurmadı mı hala bilmiyorum ama arka direğe koşmasının ödülünü gole adını yazdırarak kazandı. Golden sonra Beşiktaş öyle iki gol attı ki, Fenerbahçe savunması son 10 senede herhalde hiçbir maçta böyle 2 gol yememiştir. Beşiktaş'ın ve Sergen'in zorlayarak, ittire ittire attığı goller maçı bir anda bize, pardon Beşiktaş'a getirmişti. Fakat Nobre yine bizim hayalleri yıkmaya yemin etmiş gibiydi. Beşiktaş'ın galibiyeti 5 dakika sürmüş ve Nobre golünü atmıştı.
Maç 2-2 sona ermişti. Nobre golü atmasa puanlar eşitlenecekti ama yine de o ilk yarı doludizgin giden Fenerbahçe'nin 1 puan gerisinde olmak umut vericiydi. Bu sayede bir gün sonra çıkan gazetelerde, derbi skorunun altında "Galatasaray Ensede" yazıyordu, ki bu başlıklar 33 hafta boyunca devam edecekti. Gerçi derbiden 1 hafta sonra Gökhan Ünal, Fenerbahçe'yi deviren golü atıp bize 1 haftalık liderlik hediye etmişti ama o sezonun geriden geleni hep bizdik. 4 sene sonra yine geriden geliyoruz. Biz Manisaspor'u yendik, artık gözler Kadıköy'de.
Maç 2-2 sona ermişti. Nobre golü atmasa puanlar eşitlenecekti ama yine de o ilk yarı doludizgin giden Fenerbahçe'nin 1 puan gerisinde olmak umut vericiydi. Bu sayede bir gün sonra çıkan gazetelerde, derbi skorunun altında "Galatasaray Ensede" yazıyordu, ki bu başlıklar 33 hafta boyunca devam edecekti. Gerçi derbiden 1 hafta sonra Gökhan Ünal, Fenerbahçe'yi deviren golü atıp bize 1 haftalık liderlik hediye etmişti ama o sezonun geriden geleni hep bizdik. 4 sene sonra yine geriden geliyoruz. Biz Manisaspor'u yendik, artık gözler Kadıköy'de.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder