Penaltıyı kaçırıp, dönen topa rövaşeta vurmak ve hatta golü atmak... Her yerde olur da en çok 1.Lig'e gelen Afrikalı futbolcuya yakışırdı zaten.
manisaspor etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
manisaspor etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Perşembe, Ağustos 17
Cuma, Ocak 9
Aşağıdaki Transferler
Devre arası transfer dönemini çok fazla sevmem ama PTT 1.Lig'de bambaşka oluyor. Aslında biraz da rahatsız edici. Hemen hemen çoğu takım baştan aşağı yenileniyor. Çoğu takımda iki devrede iki farklı kadro çıkıyor. Bu sezon da transfer dönemi hızlı başladı.
Şaban Genişyürek için lige geri döndü diyebiliriz. Geçen sene Göztepe'deydi, bu sezonun başında da Osmanlıspor'a transfer olmuştu. Fakat Osmanlıspor'da sadece 3 maça çıkabildi. Az önce ise resmi imza atıldı. Artık Manisaspor'un futbolcusu. Bir aksilik olmazsa sık sık ilk 11'de göreceğiz kendisini. Şaban, aldığı her kararla gündemde kalmaya devam ediyor. Herhalde en çok da Karşıyaklıları kızıdıryor.
Önce ezeli rakip Göztepe'ye transferi kızdırmıştı yeşil kırmızılı taraftarları, sonrasında da Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek'in takımına gitmesi ulusalcı yapısıyla bilinen semtte ufak bir yankı bulmuştu. Şimdi de komşu şehir Manisaspor. İzmirlilere göre"kasaba"...
Bu çekişmeler pek de önemli değil ama Şaban'ın geldiği nokta şaşırtıcı. Bir ara ligin en iyi forvetlerinden biri olarak Süper Lig'e göz kırpıyordu. Süper Lig'e çıkmanın en kolay yolu olarak Göztepe'ye transfer olmayı düşündü, yanıldı. O sezon Göztepe küme düştü. Biraz 2.Lig'de oynadı, orada da şampiyonluk gelmedi. Göztepe, geçen sezon Hatayspor'a yarı finalde elendi. Göztepe 2.Lig'de kaldı fakat Şaban 1.Lig yolunu buldu ve geçen sene yarı finalde Süper Lig'i kaçıran Osmanlıspor'a transfer oldu. Orada da işler beklenildiği gibi gitmedi. Şimdi ise sıra Manisaspor'a geldi.
Şu an küme düşme hattında bulunan Manisaspor'da aslında fena olmayan bir kadro var. Ligde kalabilir. Ama daha büyük hedefler için oldukça uzak bir yerdeler. 30 yaş barajına gelen Şaban da artık hedeflediği birçok noktadan uzak durumda. Belki de yıllar sonra sonra bu ligin en özel golcülerinden biri olarak hatırlanabilir. En azından öyle bir şansı önünde duruyor. Bunu da kullanamazsa, ezeli rekabet tarihinde ufak bir yer edinmekten başka bir kariyer hikayesi olmayacak.
Benim açımdan bir diğer ilginç transfer ise Şanlıurfaspor'da gerçekleşti. Aslında çok ilginç denemez, maddi krizde olan Samsunspor, golcü ismi Adilovic'i refah içindeki Şanlıurfaspor'a kaptırdı. Bu durum gayet normal. Transfer de heyecan verici. Adilovic, çok ilginç tarzı olan bir oyuncu. Oldukça da faydalı. Geçen sezon play-off finali oynayan Samsunspor'a çok büyük katkılar verdi. Benzerini Güneydoğu'da sergileyebilir. Zaten takım ilk 6 içinde ve halen kadrosunda Simon Zenke, Serdar Özbayraktar, Youseff Yeşilmen, ligin hakkı verilmeyen solaklarından Volkan Okumak ve Abdülkadir gibi hücumcular bulunuyor. Bu isimlere Adilovic'in eklenmesi, hem ligi izleyenleri hem de teknik direktör Cihat Arslan'ı heyecanlandırmıştır.
Adilovic transfernin bir diğer önemli kısmı ise, bir dedikodu haberinin yok olmasını sağladı. Elmander'in adı da bir ara Şanlıurfaspor ile anıldı. Bir Galatasaraylı olarak beni biraz korkuttu. Elmander'i alt ligde görmek üzerdi. Hele o ligde bekleneni verememesi daha da üzerdi. Neyse ki Adilovic, bu korkulara gerek bırakmadı. Üstelik daha doğru bir hamel oldu.
Öte yandan da biraz dedikodu kısmına girip toparlayalım. Adana Demirspor'un golcüsü Mulenga sözleşmesini feshetmiş, o da her an Şanlıurfaspor ile anlaşabilirmiş. Öte yandan Adana Demirspor ise Necati Ateş ile görüşüyormuş. Gerçekten de ilginç birliktelikler. Bu arada Adana Demirspor'un sezon başında Bursaspor'dan kiraldığı forvet Oğuzhan'ın ilk devre boyunca müthiş bir futbol ortaya koyduğunu söylemek lazım. Seneye Süper Lig'de görebiliriz.
Tam bu satırları yazarken Yılmaz Vural'ın Osmanlısporg'daki görevinden istifa ettiğini öğrendik. Osmanlıspor için Manuel Fernandes söylentileri vardı. Biz Fernandes'in imzasını beklerken (pek ihtimal vermeden) Yılmaz Vural'ın ayrıldığını öğrendik.
Devre arası transfer dönemi ligin kendisinden daha hareketli. Aslında bu durumu da ayrı bir şekilde değerlendirmek lazım. Kulüplerin çoğu o kadar büyük krizdeki, futbolcular sürekli takım değiştirmek zorunda kalıyor. Geçen sene play-off finali oynayan takımda bu sene maaşlar ödenmiyor, senelerce transfer yapmaktan kaçınan takımlar bu sene rekor kırıyor. Dengeler devamlı değişiyor. Aslında Türk futbolunun aynası var. Hiçbir takımda istikrar yok, bu da hem ülke geneline hem de üst tarafa yayılıyor. Yine de izleyici olarak bu durumu düzeltecek olan bizler değiliz. Düzelmiyorsa, keyfine bakacağız...
Etiketler:
adanademirspor,
adilovic,
anadolu futbolu,
ankaraspor,
manisaspor,
şaban genişyürek,
şanlıurfaspor
Pazartesi, Ocak 28
Kartalspor 0-0 Manisaspor
Pazar günü, soğuk hava, ocak ayı, yağmur yağıyor. Sıcak yatağımdan kalkıyorum. Bilete 10 lira veriyorum, açık tribündeyim. Kapalı'da olsam 30 lira vereceğim ama o kadar param yok. Var da Kartalspor için yok. Süper Lig fiyatına bilet satıyor Kartalspor yönetimi.
Neden pazar sabahı kalkıp bu sıkıcı geçmesi muhtemel maça geliyorum. Üstelik tek başıma. Çünkü kafayı dağıtmam lazım. Hayat berbat. Bundan sıyrılmam lazım. Size ilginç gelebilir, garip gelebilir. Üstelik futbolla az biraz ilgili olsanız bile garip ve anlamısz gelebilir. Ama bu da bir terapi biçimi.
Sonuç olarak bu sene ilk kez Kartal'dayız. Daha önce hem saatler uymamıştı hem de takım zevk vermiyordu. Gerçi hala zevk vermiyor ama ikinci yarının ilk maçı diye bir şans vermek gerekiyordu. Semtin tamamı da benim gibi düşünüyor sanırım. O eski heyecan kaybolmuş. Küme düşmekten son anda kurtulduğu sezonda bile daha çok heyecan vardı. Üstelik bu sezon yine küme düşme hattında takım. Ama herkes sıkılmış belli; sürekli değişen kadrolar, sıkıcı futbol, pahalı biletler hatta ve hatta her maç sonu önce rakip taraftarın çıkmasını beklemek için geçen yarım saat.
Bu maçı izlemek için ekstra bir neden bulamıyorsun. Manisaspor'un liderliği dışında, lider takımı izlemek dışında merak uyandıran bir konu yok. Hatta Manisaspor'da olabilecek en sıkıcı lider... Öyle bir takım olmuşları ki, heyecanlandıracak, sivrilen herhangi bir oyuncu yok. Biraz Kahe işte...
Maç başlayınca bütün bu negatif duygular yok oldu. Futbol böyle işte. En beklemediğiniz maç heyecanlandırır, bazen de dağ fare doğurur. Skora bakıyorsun 0-0, ama oynanan futbol öyle 0 değil.
Kartalspor beklenenden daha iyi oynadı. Manisaspor'un atağı yok. 60 ile 65 arasında çekilen 1-2 şut var, onda da kaleci Erşen güven verdi. Onun dışında top oynayan takım Kartalspor'du. İlginç gerçekten. Ama yine de iyi oyun gole yetmedi. Forvet konusunda sıkıntı büyük. Yaser takımın en kötüsüydü. Ferdi iyi ama son vuruş beceriksizliği bu ligin yıllardan bilinen özelliği. Bu maçta da bir pozisyon yakaladı ve topu Volkan'a nişanladı. Ali Zitouni de takıma tam oturamamış.
Maçın yıldızı İlhan Şahin. Yaklaşık 3 senedir Kartalspor'u çok yakından takip ediyorum, böyle futbolcu görmedim. Belki Erhan Şentürk. Ama İlhan'ın henüz takıma yeni katıldığını düşünürsek, müthiş katkı verdiğini söylemek gerekir. Oynadığı top zaten muhteşemdi ama bir de oyunun durduğu anlarda takımı yönlendirmeleri vardı ki, yıllardır Kartalspor'da eksikliği hissedilen şey tam olarak buydu.
Bütün bu artılara rağmen gol gelmedi, galibiyet gelmedi. Bu sene hem sezon başında hem ara transferde takıma dahil edilen isimlere bakarsak, Kartalspor'un play-off kovalaması gerekirdi ama yine ligde kalmak için mücadele edecek. Liderden puan aldığı haftada bile çekiştiği 3 rakibi puan aldı. Küme düşme hattından kurtulması için seri galibiyetler alması lazım. Bunun için en önemli maç da haftaya oynanacak. Samsunspor deplasmanı çok kritik.
Geçen seneki kötü zemin gitmiş, yeni çimler gelmiş. Bir de bilet fiyatları inip semt sakinleri stadyuma çekilirse yeniden bir sinerji yakalanır. Bunun için de Samsunspor maçını kazanmak lazım.
Etiketler:
futbol,
kartalspor,
manisaspor
Pazar, Mart 25
Gidiş Vakti




Valla ne yalan söyleyim, pek üzülmedim. Akhisar çıkarsa ilginç olur. Çıkamazsa seneye Bank Asya'da fazladan bir derbi olur.
Etiketler:
anadolu futbolu,
manisaspor
Salı, Mart 20
Beşiktaş 4-1 Manisaspor

Baharın ilk günü gibi bir şeydi herhalde. Hava ilk defa bu kadar güzel. Böyle bir günde maça gitmek çok yanlış bir tercihti. Üstelik son 3 ayda 25 maça gitmiş biri için. Sporcular bu kadar maça çıkmıyor belki de. Ama birine kızdım, başka biri gaza getirdi kendimi Dolmabahçe'de buldum.
Gaza geldik ve yine maça gittik. Ucuz bilet, hava güzel. Sezonluk İnönü turunu da aradan çıkartmış oluruz. Fakat maçtan hiç umudum yoktu. Zevkli ve gollü olacağını tahmin etmiyordum.
Beşiktaş'ın yorgun çıkacağını, en azından ilk golü buldutan sonra kendisini kasmayacağını düşünmüştüm. Zaten biz öyle düşünmesek bile Carvalhal muhakkak bunu düşündürüyor onu. Aynı şekilde Manisaspor'da günleridr idman yapmıyor, küme düşmek için gün sayıyor. Beşiktaş'ı zorlayacak bir takım değil. İki takım bir araya gelince ortaya zevkli bir mücadele çıkması düşünülemezdi.
Stada 20 dakika kala girdik. Bomboştu. Çok şaşırtıcı olmasa da bu kadar boşunu beklemiyorduk. Beşiktaş tribünü, (Kapalı), Efsane Yazdın Tarihe Beşiktaş ile girdi maç öncesine. Açıkçası bu sene popüler olan Derdim Var tezahüratını sevemedim. Bu tezahüratlar daha iyi. Fakat bunu da Yeni Açık sevmemiş olacak ki, sürekli farklı tezahürat girme hevesindeydiler. Çocukluğu boyunca sahadan çok Kapalı'ya bakmış biri olarak, bir stadyumda Kapalı'dan farklı iş yapanlara kızıyorum. Fakat herşey bir yana Kapalı'dan çıkan ses nedir? Her geldiğimde bir kez daha şaşırıyorum. Bağıran 10 kişi var ama ses sanki hoparlörden geliyor. Bu stadı yıkmak, aynı yere yenisini yapmak bile sırf bu nedenle hata olur.
Maç beklediğim gibi başladı. Beşiktaş yorgun gibiydi. Mustafa Pektemek'in iki pozisyonu vardı. Birinde ayağı kaydı, diğerinde çok şık vurdu ama gol olmadı. Sanırım gol olsaydı, Fernandes ve Quaresma'nın gollerini gölgede bırakırdı.
Hugo Almeida golü artınca, Beşiktaş'ın rakibin üzerine gitmeden, belki ikiyi de bularak rahat bir maç çıkaracağını sandım. Ama Manisaspor devre sonuna kadar iyi direnç gösterdi. Isaac bir pozisyonda üst direğe vurdu. Bir diğer pozisyonda ise İsmail düşürmek için herşeyi yaptı ama o düşmemeyi ve oynamayı tercih etti. Olası bir penaltıydı ama kendisi devam etti.
İlk yarıda Beşiktaş'ta dirençli ve haraketli olan tek isim Hilbert'ti. Müthiş oynadı, severim zaten Hilbert'i. Beklere karşı özel ilgim vardır. Hilbert gibi yardıran bekleri severim. Böyle bir adamın İnönü kapalısının önünde oynaması güzel. Keşke Sami Yen kapalısının önünde oynasaydı. Zaten, tribün de maç boyu defalarca onun adını bağırdı.
İkinci yarıda ilk dakikalar yine sönüktü. Mustafa Pektemek oyundan çıkıp Necip girerken hareketlenmeyen stad, Q7 oyuna girmek için saha kenarına gelince ayağa kalktı. Az sonra olacaklar insanların içlerine doğdu herhalde.
59'da girdi Quaresma. 65 olduğunda skor tabelası 3-0 olmuştu. İlk golü Simao, ikinci golü Fernandes attırdı, attığı golden sonra Almeida'ya koştu. Portekizliler Yardım ve Dayanışma Derneği. Sıfırdan attığı gol muhteşemdi. Bu golü izlemek için stadyuma gelinirdi dedik.
Tam o esnada elektrikler kesildi. Tribün için bulunmaz fırsat. Az önce inanılmaz bir gol olmuş, en büyük yıldız sorunları çözerek geri dönmüş, skor 3-0 olmuş, tribünde az-öz kitle var, hava mis gibi ve ışıklar kesik. Maç içinde oynanmayan 7 dakikalık süre. Takım defalarca tribüne çağrıldı.
Sonrasında bir sürü tezahürat girildi. Maç yeniden başladı.
Son dakikaları bitse de gitsek havasında izledik. Fakat öyle değilmiş. O dakikalara iki güzel gol sığdı. O kadar garip bir geceydi ki, Ferhat Çökmüş bile gol attı. Gerçi Cenk'in illa yiyeceği belliydi. Maç başladığı gibi, "efsane yazdın tarihe Beşiktaş" ile sona erdi.
Gol başına 5 lira ödedik. Goller de goldü hani. Beşiktaş, sıkıntılarını çözerse play-off'ta iş yapabilir. Bu cümleyi kullanmak bile sıkıcı. Play-off ne ulan? Manisaspor'da dünkü maçtan sonra Bank Asya 1.Lig'er merhaba dedi.
Etiketler:
beşiktaş,
futbol,
manisaspor
Pazartesi, Ocak 30
Büyük Kaptanlar

Bülent 30 Ekim 2005'te Ankara'da Gençlerbirliğ'nin yardımcı antrenörüyken bize kol çıkarımış, fakat buna rağmen ona sırtımı dönmedim. Oysa 2009'da çok büyük hayallerimizi yıktı., bir hiç uğruna. Bülent'e 19 Mart 2009'dan beri saygı duyuyorum. Tapınma kalmadı, sevgi biraz, alışkanlık var diye. Ümit Özat'a ise her geçen gün sevgim arttı. Saygı, sevgiye döndü.
Maçı kazanan Bülent oldu. Benim gönlümden geçen; Karabük düşsün, Manisa kalsın. Tamamen teknik direktörleriyle alakalı bir dilek.
Yalnız her şey bir yana. Sol taraftan süzülüp sağ ayağıyla orta yapan Ümit Özat ve hakeme kızdığında elini bileğinden kırarak küfür eden Bülent hangi ara futbolu bıraktı da hoca oldu. Eskiye özlem duyuyorum diyeceğim de, eskiden kasıt 6-7 sene öncesi, çok da değil hani. Keşke sahada kalsalardı ve kollarında pazuband olsaydı.
Etiketler:
bülent korkmaz,
ezeli rekabetler,
Fenerbahçe,
futbol,
Galatasaray,
karabükspor,
manisaspor,
ümit özat
Perşembe, Aralık 22
Galatasaray 1-0 Manisaspor

Eylül ayı. Sezonun ilk iç saha maçı. Statüde iç saha olarak gözüküyor ame evde değil. İşten erken çıkıyorum. Saat 4-5 gibi. Maç 8'de. İstesem giderim. Gitmiyorum. Bir hafta önce takımın İBB Spor'a yenlmiş olması çok da önemli değil.
Maçı televizyondan bile izlemiyorum. Eylül ayı, Summer moved on zamanları, o zaman sahile inelim son defa diyorum. Hayatımdan yavaş yavaş çıkarayım futbol takımını diyorum. Son dönemde (son 3 sene falan) yaşadıklarımız, gördüklerimiz yeter de artar zaten, bu sene kendimizi amatör şubelere verelim diyorum. Maçı izlemıyorum. Gollere sevinen insanların sesleri geliyor uzaktan, zor oluyor. Ama tavrım net.
Aradan 3 ay geçiyor. Ve ben dün iç saha maçı için stadyumdayım. Ev değil. İç saha maçı. Ne değişti 3 ayda. Son oynanan derbi mi? Kesinlikle etkili ama daha farklı şeyler de var.
İğrenç metro yolculuğu. Bu takım için her stada gittim nerdeyse. Deplasmana da, Olimpiyat'a da. Olimpiyat çok kötüydü ama bu da onu aratmıyor. Kesinlikle Olimpiyat daha kötüydü. Olimpiyat'a bile 20 kere şans veren ben, bu stada niye vermeyim. Eski inadım yok artık. Ali Sami Yen'in yerini almış olması onun kredisini azaltıyor sadece. Dün o şansı verdim. Yine sınıfı geçemedi. 3 kez yerimizden kalktık. Burası benim yerim. Eskiden "burası bizim evimiz" derdik. Stadın içinde canımıza göre gezdiğimiz günler. Artık hayal. Merdivenler boş durmak zorunda. Bu bir geçiş, ama bizdeki çok keskin oldu. 1 sene önce, Kapalı'nın önündeki cama tutunup maç izlerken, ortadaki arkadaşa selam verip sol taraf yürürken, şimdi 90 dakika durmam gereken bir yer var. Çok kötü, çok sancılı.
Maça adapte olmak çok zor. Deplasmanda olsaydık daha kolaydı. En azından tanıdık insan sayısı daha fazla olurdu. En azından aksiyon olurdu.
İşin daha da kötü tarafı, kötü bir maça denk gelmek. Bu sezon, bu stadyumda bu kadar kötü maç oynanmadı. Mersin maçından, Bursa maçına. Hepsi güzeldi. Bu maçta hiçbir şey yok. Koca ilk yarı boyunca hoşuma giden tek hareket atarlanan Simpson'a 11 kişinin diklenmesi. Kaleden fırlayan Muslera, takımın kabadayısı Melo, gamsız dediğiniz Kazım..
Bazen, neden maça geldim diye düşünürüken o an geldi. Gol değil. Gol sevinci. 2005'ten 2011'e kadar oynanan bütün maçlar, bütün gol sevinçleri... Arda Lincoln'e gidince, Hakan Karan'a koşunca golden 3 kat daha çok sevinen bizler.. Görüp görebileceğimiz en iyi gol sevincini yaşıyoruz.
Neden maça geldiğimi bir kez daha anlıyorum. Beni buraya iten. Ön yargıları yıktıran. Evet hepsinin yanısması bu gol sevinci. Sokakta kavga etsem Melo'yu, çağırırım, o da gelir gibi hissediyorum. Kız arkadaşımla sorun olsa Ujfalusi'yi arar fikir alırım, okeye dördüncü lazım olsa Engin reyis kırmaz bizi, Muslera ile yemeğe çıkılır.., gelir yani. Neden böyle hissediyorsak. Bu takımda farklı olan bir şey var ama neden?
Geçen sene mayısta, biri dese ki "aralıkta çok seveceğiniz bir takım olacak ve o takım ligin ilk yarısını lider kapatacak." Hadi oradan derdim. İnandırıcı değildi. Evet, sezon değişti, yeni bir sezon, ülke futbolunda sarsıntılar falan. Tamam da bu takım niye sevildi? Bu takım da ilerleyen zamanda beni yanıltırsa zaten, olay bitmiştir demektir.
Maç, oyun, futbol? Önemli değil. Kötüydük. Fener galibiyeti diyenler haklı. Kötü oyun ve bir duran top. Böyle de kazanabiliyormuşuz. Feneri, Trabzon'u yenen takım böyle de kazansın. Önemli değil.
Semih Kaya olsaydı, o arkadaş oynamasaydı herşey daha güzel olurdu. Hem biz mutlu olurduk, hem takım daha iyi oynardı. Kazım-Kazım, (evlat-evlat), kulübeye göz kırpıyor. Engin girsin takıma, renk gelsin. Ya da neden yazıyoruz bunları. Hoca görüyor. O halleder. Belki de uzun seneler sonra ilk defa, takımı düşünmüyoruz. Hayatımızdaki diğer şeyleri düşünebiliyoruz. Kafa rahat. Terim halleder, Mahmuti halleder. Dert edecek birşey yok. Biz kendi hayatımıza bakalım. Haftada bir kere (bazen 2) takım sahaya çıkıyor ve gerekeni yapıyor.
O yüzden 5 Ocak'taki İBB maçını yazdım ajandaya. Gidilir. Buzları ve önyargıları kıran takım için her yere gidilebilir.
Öte yandan; Muslera'nın elleri küçük
Etiketler:
futbol,
Galatasaray,
manisaspor
Salı, Mayıs 10
Şef Carlos

"Roberto Carlos'la güzel bir anım var. Almanya'da hazırlık kampındaydık. Bir gün maç yemeğinde salata alıyordum. O da yanımdaydı ve benim salataya maç günü koymamam gereken şeyler koyduğumu gördü. Beni uyardı ve kendisi bana salata yaptı (gülüyor). Daha 16 yaşımda olduğum için, maç günü ne yememem gerektiğini çok iyi bilmiyordum. Bir de Carlos Fenerbahçe'den ayrılırken verdiği bir röportajda benim hakkımda müthiş bir açıklama yapmıştı. Ben de gazetelerden okumuş ve çok mutlu olmuştum. Fenerbahçe'de sol bek mevkiinde Andre Santos ve Vederson varken, "Genç Onur'a daha çok güveniyorum" demesi beni çok onurlandırmıştı."
Onur Karakabak Tam Saha Dergisi Nisan 2011
Etiketler:
Fenerbahçe,
futbol,
manisaspor,
roberto carlos
Salı, Nisan 19
Arma Forma ve Videokaset

- Galatasaray'da bu sene gündem bitmiyor. Ama ilk defa yaratılan gündem galibiyet getirdi.
- TRT'nin saçma işleri sevmediğim Arda'nın gözümdeki notunu 2'den 5'e çıkarmıştı, dün de Arda 5'ten 6'ya yükseltti. Yine yeniden Arda.
- Bu arada tribünün yeniden oluşan Arda sevgisi de şaşırtıcı. Diyarbakırspor maçında yaşananlar, daha sonrası. Bir anda ne değişti çok merak ediyorum.
- Erken goller rahatlattı ama takımın sorunu yine aynı; ikinci yarı dağılmaca.
- Insua Insua diye bekledik, hayal kırıklığına uğradık. Yine de Hakan Balta'ya tercih ederim.
- Sabri; aslan.
- Başlığa ilham veren filmin Galatasaray ile alakası yoktur. Ama güzel filmdir.
- Mustafa Sarp, Manisa yolunda Essien'i uçaktan atmış, maça çıkmadan önce de Diarra'yı soyunma odasına bağlamış. Son olarak da Bülent Ünder'e silah çekerek formayı kapmış.
- Hikmet Karaman bu hafta da spor programlarını gezsin, röportajlar versin.
- Dra Culio, yeni Stay With Us
- Arda, (yanlış hatırlamıyorsam) şampiyon yaptığı Sivasspor maçından sonra ilk defa bir lig maçında 2 gol birden attı. Gerçi o gün (4 Mayıs 2008) 3 gol atmıştı.
- Stat:19 Mayıs
Hakemler: Barış Şimşek, Serdar Diyadin, Bahtiyar Birinci
Manisaspor: İlker, Ferhat, Kalabane(Dk. 65 Kahe), Dixon, Eren(Dk. 25 Yiğit Gökoğlan), Isaac, Yiğit İncedemir, Mehmet, Iwanski(Dk. 34 Bekir), Simpson, Makukula
Galatasaray: Zapata, Sabri, Gökhan Zan, Servet, Insua, Aydın (Dk. 75 Cana), Ayhan, Mustafa, Culio, Arda (Dk. 90+2 Barış), Stancu
Goller: Dk. 59 Dixon, Dk. 66 Kahe, Dk. 14 ve 17 Arda, Dk. 60 Culio
Sarı kartlar:Kalabane, Yiğit İncedemir,Culio
Etiketler:
futbol,
Galatasaray,
manisaspor
Pazartesi, Kasım 15
Galatasaray 0-2 Manisaspor

Maça gidesim yoktu. Bunu belki daha önce defalarca söyledim. Hepsinde de maça gitmişim. Ama bu sefer gerçekten gitmeyecektim, fakat ismi lazım değil bir arkadaşımın fazla bileti olunca gidiverdik. Dışarıda para vererek maç izleyeceğime, stadyumda bedavaya izlerim dedim. Üstelik stadın en kötü tribünü Yeni Açık Alt olsa da.
Maç öncesi Sokak'ta yine tezahüratlar. Kavşaktan aşağı doğru inince hatırlıyorum; bu hafta "inleyen nağmeler haftası." Herkesin aklı Beşiktaş maçında. Sanki durum iyimiş, hatta vasatmış gibi, 2 hafta sonrasına kafa patlatıyoruz. Patlatırken o berbat tezahürat çıkıyor ağızdan. Arasında en çok kadını barındıran tribün, Beşiktaş'a "kapalı tribünde karılar kızlar" diye laf atıyor; kızlar dahil. Kendi besteleyemediği tezahüratın üzerine böyle şeyler yazarak kendini eğlendiriyor. Kimsenin aslında sözleri düşündüğü yok, alakasız 1000 tane kelime yan yana gelse o melodiyi söylemek için çıkar ağızdan, tek amaç o aslında.
Saat 7'ye doğru stada giriş. Yıllar sonra Yeni Açık Alt. Maçı görmek zor. En azından bizim çocukluğumuzdaki teller kalkmış, ön biraz açılmış. Ama hala aynı kötü yer.
Aynı şeyler, aynı ritüeller. Takımı tek tek tribüne çağır. Topçu yalandan gelsin. Hoca çıksın sonra. Ona sevgi gösterileri. Maç başlar. 3'lü çekilir. Sonra "Cimbombom'un sen çok yaşa", tempo düşer Kapalı ayrı bir şey söyler, eski açık kendini ispatlamak ister, yeni açık üst başka alemde.
Rakip gol atar, tek tük topçulara taşan taraftarlar. Top kayıpları, hatalı paslar. Hakem kararları. Klasik rakibine yenilen Galatasaray ve o maçın bitik atmosferi. Yine eve git, yine canın sıkılsın.
Derken, herşey değişti. Planlanan bir hamle değildi belki. Klasik işleyişin çok dışında. Kıvılcımı kim yaktı bilmiyorum, yeni açık alttan göremezsin hiçbir şeyi. Önce bir Lorik Cana sesleri, sonra bir penaltı, 2-0. Maçın bitmesine 15 dakıka var.
Bu 15 dakika önemli bir 15 dakika. Ünlü olmak için 15 dakikalık fırsat geyiğine uygun olan bir 15 dakikalık bir fırsat. Önce topçular, sonra Sezgin. Bunlar da klasik şeyler. Ama yönetim ve Adnan Polat?
Kim başlattı bilmiyorum. Kapalı Sol ilk açtı herhalde isyan bayrağını. Stadı, tribünü bilen kitle "şimdi kavga çıkacak" derken sesler daha fazla yükseliyordu. Ne kadar çok yükselirse o kadar çok karışır diye düşünürken aslında stadın tamamının bu tezahürata katıldığını gördük.
Sağlıklı beyinlerimiz yok, komplo teorilerimiz yine zihnimizin bir kenarında ama bunları dillendirmeyelim şimdi. Bekleyelim sadece. Galatasaray tribünü yıllar sonra (3.5 sene sonra) ilk defa bu kadar birlik içinde oldu. Bazı çöküşler hayırlıdır. Bu da onlardan biri olsun. Çocukça kanıyorum belki ama yine yeniden bir heyecan duyar gibi oldum.
Bundan 5 sene önce biri gelse, " Bütün stad Adnan Polat'ı istifaya davet edecek ve hep bir ağızdan i love you Hagi diye bağıracak" deseydi, kısaca "siktir git abi işim var" derdim. İnandırıcı değildi. 5 senede çok şey gördük, çoğu kötü şeylerdi ama bu sefer farklı şeyler oldu. Umarız saf duygulardır. Açıkça çok uzun soluklu olacağına inanmasam da, bir umuttur yaşatan taraftarı işte.
Ali Sami Yen yıkıldıktan sonra biraz uzaktan izleyelim Futbol A.Ş.'yi, bakalım neler olacak. Zaten maç biter bitmez ışıkları kapatan, yenildiğimiz bir maçtan hemen sonra hoparlörden hareketli tekno şarkıları basan zihniyet varken bizim Seyrantepe'de olmamıza gerek yok.
Ama Kapalı Sol'un orada olduğunu bilmek güzel, bakalım yeni stadyumda nerede olacaklar.
Manisaspor'a da değinmek lazım. Eski Galatasaraylılar Murat ve Mehmet, milli futbolcu Yiğit, yabancılar Aziza ve Simpson, stoper Kalabane. İyi bir takım. En azından Antalyaspor'dan, Gaziantepspor'dan yukarıda olmaları lazımdı. Ve tabi ki Galatasaray'dan. Bu hafta bizi geçerler belki. Hakederler.
Etiketler:
futbol,
Galatasaray,
manisaspor
Pazar, Nisan 18
GS Manisaspor ve FB BJK Haftası

Garip bir başlık. Garip bir yazı. Biz de garip bir adamız zaten. Bu yazıyı yazmak için bütün hafta bekledim. Önce Manisaspor maçını kazanmak lazımdı çünkü. Aslında ligi kafamda çoktan noktaladım ama bazı arkadaşlarımın gazıyla hala "acaba olur mu" diye düşünüyoruz.
4 sene önce bir "acaba olur mu?" ile 34 hafta sürüklenmiş ve yüzümüz gülmüştü.Galatasaray tarihinin en unutulmaz şampiyonluklarından biri belki de en unutulmazı 2006 yılında yaşandı. Çekiştiğimiz takım Fenerbahçe'ydi. İyi bir Fenerbahçe'ydi. Biz ise iyi bir Galatasaray değildik aslında.
Daha sezon başında Norveç'te, daha doğrusu Kuzey Kutbu'nda Tromso ile karşılaşmış ve Cihan Haspolatlı'nın ayağının altından geçen topla 1-0 yenilmiştik. Soğuk bir şoktu ve o şoktan çıkmak için Ege güneşi gerekiyordu.
Ligin yeni takımlarından Manisaspor ile İzmir'de oynadık 4 gün sonra. Güneşli bir havada, bir gündüz maçında karşılaştık. Bahar havası. Orhan Ak'ın en unutulmaz asisti, Ümit Karan'ın en unutulmaz golü nedeniyle arka planda kalmıştı. Deplasmanda 4 gollü bir galibiyet almıştı. Ümit ve Necati ikişer gol atmıştı. Tromso mağlubiyetini geçiştiren bir galibiyetti.
Bu maçın bitiminden yarım saat sonra İnönü'de derbi vardı. Fenerbahçe taraftarının eski açık'ı bastığı maç. Nicolas Anelka şov yapmıştı. Ailton'un Beşiktaş savunmasında son adam olduğu pozisyonda golü atmış, golden önce sağ kanattan süzülürken "Kartal gol gol gol" sesleri duyuluyordu.
Pancu'nun bir önceki senenin hatırna 1 numaralı formayı giydiği maçın 1 numarası Anelka'ydı. İbrahim Toraman'a veAhmed Hassan'a bu ülkede kolay kolay göremediğimiz çalımlarla geçtikten sonra kendini yerde bulmuştu. Fenerbahçe'deki son sezonunu ve tek kötü sezonunu geçiren Nobre penaltıyı yandan dışarı atmıştı. Bu dakikadan sonra Kleberson - Volkan maçı başlamıştı. 2 tane müthiş şut çekmişti Kleberson ama Volkan ikisini de müthiş bir şekilde kurtarmıştı. Maçın son dakikasında kazanan Brezilyalı oldu. Serbest vuruştan topu filelere yollayınca attığı depar unutulmazdı. Fakat sevinç kısa sürdü.
Tuncay son dakikaların son dakikasında Nobre ile paslaşıp topu ağlara yollamış, ve bu sefer doğru bir yerde ve doğru bir zamanda sus işareti yapmıştı. Maçı Fenerbahçe 2-1 kazanmış ve bundan sonraki haftalarda da doludizgin ilerlemişti.
Yanılmıyorsam 13 maçta 39 puan almış, 14.maçta Fatih Tekke'ye ve Trabzonspor'a takılmışlardı.
İlk yarı ligi domine eden Fenerbahçe yenilmiyordu. Ç.Rizespor ile ikinci yarının ilk haftalarında 1-1 berabere kaldıklarında biz Beşiktaş maçı için Ahmet Cömert'teydik. O maçtan sonra Fenerbahçe hafiften çözülmeye başlamıştı. Ankarspor maçında şimdi bizim futbolcumuz olan Mustafa Sarp gol atmış ve ilk mağlubiyetini almıştı. Bir sonraki hafta rakip Beşiktaş'tı.
Fenerbahçe'nin bu kayıplarını hiçbir şekilde değerlendiremedik. Ligin ilk yarısında Ramazan ayında Allah'ın emri olarak 5 puan kaybetmiştik. Onun dışında saçma Sami Yen beraberlikleri vardı. İkinci yarıya Aydın'ın son dakikada attığı golle kazanılan Konyaspor maçıyla başlansa da Sivasspor ve Malatyaspor deplasmanlarında yaşanan puan kayıpları moral bozmuştu.
Bu esnada fikstürde bir Manisaspor maçı vardı. Hakan Baltalı, Arda Turanlı, Caner Erkinli, Holoskolu Manisaspor maçı Fenerbahçe-Beşiktaş maçından bir gün önceydi. O maç, sezonun geri kalanında yaşanacak 4-2'lik galibiyetlerden biriydi. Necati maçın başında atmış, ona cevap veren Holosko olmuştu. Sonra Volkan Arslan atmıştı. Maçın 76.dakikasında Holosko'nun sağ bek Arda'nın pasıyla attığı golden sonra Sami Yen'i buz kesmişti. O dakikadan sonra bir Galatasaray klasiği olarak şuursuz bir baskı ve doldur boşaltlar başlamıştı. Bu şuursuzluk Song gibi bir adamın 35 metreden kaleye şut çekmesine neden olurken, o baskı kaleci Bülent'in ve Manisaspor savunmasının Song'un şutunda afallamasına neden olmuştu. Son dakikada Ümit Karan'ın golünü kendine yazdıran Sabri, Sami Yen'de şampiyonluk şarkıları söylenmesine neden oluyordu. Artık bir gün sonra oynananacak derbi bekleniyordu.
Kadıköy, bir Fenerbahçe-Beşiktaş maçının havasına uygun olarak rüzgarlı ve hafif yağışlıydı. Maçın ilk yarısı golsüz bitmiş bu da bizi umutlandırmıştı. Fenerbahçe'nin baskısına Beşiktaş bir devre daha dirense bize yeterdi. Ama öyle olmadı. Alex'in sağ taraftan kullandığı serbest vuruşa Tuncay kafayı vurdu mu vurmadı mı hala bilmiyorum ama arka direğe koşmasının ödülünü gole adını yazdırarak kazandı. Golden sonra Beşiktaş öyle iki gol attı ki, Fenerbahçe savunması son 10 senede herhalde hiçbir maçta böyle 2 gol yememiştir. Beşiktaş'ın ve Sergen'in zorlayarak, ittire ittire attığı goller maçı bir anda bize, pardon Beşiktaş'a getirmişti. Fakat Nobre yine bizim hayalleri yıkmaya yemin etmiş gibiydi. Beşiktaş'ın galibiyeti 5 dakika sürmüş ve Nobre golünü atmıştı.
Maç 2-2 sona ermişti. Nobre golü atmasa puanlar eşitlenecekti ama yine de o ilk yarı doludizgin giden Fenerbahçe'nin 1 puan gerisinde olmak umut vericiydi. Bu sayede bir gün sonra çıkan gazetelerde, derbi skorunun altında "Galatasaray Ensede" yazıyordu, ki bu başlıklar 33 hafta boyunca devam edecekti. Gerçi derbiden 1 hafta sonra Gökhan Ünal, Fenerbahçe'yi deviren golü atıp bize 1 haftalık liderlik hediye etmişti ama o sezonun geriden geleni hep bizdik. 4 sene sonra yine geriden geliyoruz. Biz Manisaspor'u yendik, artık gözler Kadıköy'de.
Maç 2-2 sona ermişti. Nobre golü atmasa puanlar eşitlenecekti ama yine de o ilk yarı doludizgin giden Fenerbahçe'nin 1 puan gerisinde olmak umut vericiydi. Bu sayede bir gün sonra çıkan gazetelerde, derbi skorunun altında "Galatasaray Ensede" yazıyordu, ki bu başlıklar 33 hafta boyunca devam edecekti. Gerçi derbiden 1 hafta sonra Gökhan Ünal, Fenerbahçe'yi deviren golü atıp bize 1 haftalık liderlik hediye etmişti ama o sezonun geriden geleni hep bizdik. 4 sene sonra yine geriden geliyoruz. Biz Manisaspor'u yendik, artık gözler Kadıköy'de.
Etiketler:
beşiktaş,
Fenerbahçe,
Galatasaray,
manisaspor,
nostalji
Deplasman Çilesi Sona Erdi

- Arda bu maçın önüne geçmesin. Nasıl trip atmak istiyorsa öyle atsın. Oyundan çıkarken soyunma odası girişinin önünde rol kesen kaptanlar da gördük. Arda en azından daha samimi.
- Baros nasıl santrfor oynanır, Neill nasıl stoper oynanır onu gösterdi. Neill nasıl bek oynanır, nasıl orta saha oynanır onları da gösterdi hatta.
- Neill nasıl muhteşem oynanır onu gösterdi.
- Bu Dünya Kupası'nda Avustralya'yı destekliyoruz.
- Gio bir gol atsa kendi de rahatlayacak biz de.
- İlk golde Manisaspor savunmasında ofsaytı bozan, hatayı yapan isim Mehmet Güven. Mehmet Güven ile çok anımız vardır, bu da bir yenisi oldu.
- Arda iyi ama çevresi kötü.
- Mehmet Topal'ın maskesi. Çok küfür yedi iki haftadır.
- Sabri iki haftadır eski günlere dönüş sinyali veriyor, vermesin.
- Çok yakışıklı ve karizmatik bir tandemimiz var.
- Bir tane adam esnedi tribünde, biz de izlerken güldük falan ama bu Lig Tv'de bir acayip. Adamı esnerken gördün mü akla "maç sıkıcı adamın uykusu geldi" demek gelir. Sen yayıncı kuruluşsun, marka değeri falan diyorsun sonra o görüntüyü koyuyorsun. Hadi maçta izledik neyse de 3 dakikalık özette bile var. Maçı izlemeyen adam bile maçın sıkıcı olduğunu anladı, kesin görüntüyü izleyen Türk insanı "millet Avrupa'da top oynuyor, bizi futbol diye uyutuyorlar" demiştir. Müşteri kaçırmak bu resmen.
- Reha Kapsal için Manisaspor kalsın istiyorum.
- 15 maçta 10 gol. Sezonun yarısında yok ve gol krallığı listesinde. Forza Milan.
Etiketler:
futbol,
Galatasaray,
manisaspor
Pazartesi, Kasım 23
Galatasaray 1-1 Manisaspor

Kasım ayı işte. Galatasaray'ın bir klasiği. Hiçbir zaman sahadaki futbol alınan kötü sonuçlarda birinci neden olmaz. Bu senenin Kasım ayını tarihe not düşelim. Frank Rijkaard'ın İstanbul'u, Galatasaray'ı tanıdığı ay olarak kayıtlara geçsin.
Önce Kadıköy'de başladı. Onlarca derbiyi Avrupa'da oynayan, yaşayan Rijkaard, hayatında ilk defa tanık olabileceği şeyleri Papazın Çayırı'nda yaşadı. Tekrar anlatmaya gerek yok. Sonrasında yaşananlar ve içinden çıkılamayan bir ruh hali ortada.
Bu hafta ise tıpkı Rijkaard gibi biz de daha önce görmediğimiz bir şeye tanıklık etti. Olay kendi içinde ne kadar şaşırtıcı olsa da Galatasaray camiası böyle şeyleri sürekli yaşar. Galatasaray Spor Kulübü olmak böyle bir şey. Basketbol şubesinde yaşanan bir skandal yönetimin sıkıntılı günler geçirmesine neden oluyor, ve bu futbol takımını da ister istemez etkileyecektir.
O nedenle Rijkaard artık daha dikkatli olmak zorunda. Sene başında yazdığım şeyler halen geçerliliğini koruyor. Bu kaotik ortam, saha sonuçlarına beklenen sabrı gösterememeye kadar varabilir. Bu sene önemli derken bunu demek istiyorduk.
Saha içine bakarsak, uzatmaya gerek yok. Kötü oynadık ve puan kaybettik. İç sahada puan kaybetmek futbolda var. Ama Galatasaray genelde alışılmışın dışında bir şekilde puan kaybediyor.
Serseri bir topla yenilen golü çıkaramamak iç saha puan kaybını hoş görebilir. Fakat yıllardır varolan bir hastalık, 1-0 öne geçtiğimiz maçı kazanamamak dün gece de hortladı. Bunu Gerets ile Hagi ile Rijkaard ile açıklamak mümkün değil. Konyaspor'a 3-1'den 3-3'e getiren Gerets takımı ile, Skibbe'nin Kocaelispor'dan 1-0'dan 5-2 yenilen takımı aynı dertlerden muzdaripti. Bu sene Eskişehirspor karşısında aynısını yaşadık ve yine öne geçilen maçı berabere bitirdik.
Serseri bir topla yenilen golü çıkaramamak iç saha puan kaybını hoş görebilir. Fakat yıllardır varolan bir hastalık, 1-0 öne geçtiğimiz maçı kazanamamak dün gece de hortladı. Bunu Gerets ile Hagi ile Rijkaard ile açıklamak mümkün değil. Konyaspor'a 3-1'den 3-3'e getiren Gerets takımı ile, Skibbe'nin Kocaelispor'dan 1-0'dan 5-2 yenilen takımı aynı dertlerden muzdaripti. Bu sene Eskişehirspor karşısında aynısını yaşadık ve yine öne geçilen maçı berabere bitirdik.
Dün tekrar anlaşıldı ki, bu takımın en önemli adamı Milan Baros. 25 Ekim saat 20.02'den beri Galatasaray gol yollarında sıkıntı çekiyor. Dünkü maç için söylenebilecek yegane şey budur. Bir de Kewell, son 5 Sami Yen maçında beşinci golünü de attı.
Manisaspor için daha çok şey yazmalı. Güven ve Yiğit geçen seneki görev adamı imajlarını korumuş. Ergin Keleş, sağ açıkta Hakan'ı çok yordu. Simpson takımın yeni yıldızı. Sezer'in oynamaması onlar için eksik değil, keza Nizo iyi iş yapıyor. Eren (goldeki hatasına rağmen) ve Kalabene savunma dörtlüsünden en beğendiklerimdi. Mehmet Nas ise Murat Hacıoğlu'na dönüşüyor sanki.
Ve tabi ki Mehmet Güven. Oyuna girince arkamda "Mehmet oyuna girdi 2.yi atarız şimdi" diyen abimiz, aslında Sami Yen'deki herkesin aklından geçeni dillendirmişti. Fakat totemler kasım ayında GS için ters işler. Mehmet Güven oyuna girince, yine gol yedik. Florya'da nasıl bir cenabetlik varsa hepsi bu çocukta toplanmış. Sami Yen'e adımını attığı an Galatasaray'ın talihi ters tepiyor.
Manisaspor için daha çok şey yazmalı. Güven ve Yiğit geçen seneki görev adamı imajlarını korumuş. Ergin Keleş, sağ açıkta Hakan'ı çok yordu. Simpson takımın yeni yıldızı. Sezer'in oynamaması onlar için eksik değil, keza Nizo iyi iş yapıyor. Eren (goldeki hatasına rağmen) ve Kalabene savunma dörtlüsünden en beğendiklerimdi. Mehmet Nas ise Murat Hacıoğlu'na dönüşüyor sanki.
Ve tabi ki Mehmet Güven. Oyuna girince arkamda "Mehmet oyuna girdi 2.yi atarız şimdi" diyen abimiz, aslında Sami Yen'deki herkesin aklından geçeni dillendirmişti. Fakat totemler kasım ayında GS için ters işler. Mehmet Güven oyuna girince, yine gol yedik. Florya'da nasıl bir cenabetlik varsa hepsi bu çocukta toplanmış. Sami Yen'e adımını attığı an Galatasaray'ın talihi ters tepiyor.
İlk söylenemsi gerekeni ise sona sakladık. Galatasaray tribünleri can çekişmeye devam ediyor. Kuddusi Müftüoğlu çok kötü bir maç yönetmiş olabilir. Gerçi tartışılan birçok pozisyon olsa da nedense şu anda pek konuşulmuyor. Ben es geçiyorum o noktayı. Fakat Kuddusi Müftüoğlu'nun ne kadar kötü bir hakem olduğunu Ali Sami Yen insanı 2002'den beri iyi biliyor olmalı. Elimizden aldığı Beşiktaş maçı sonrası bu stada tekrar tekrar gelmesi ve rahatça düdük çalıyor olabilmesi sinir bozucu. Burada sinir bozan tabi ki Müftüoğlu değil.
80.dakikada skor 1-0 iken, her pozisyonda düdük çalıp topu Manisaspor'a veren bir hakem Sami Yen'de maç yönetirken, Nevizade'yi söylemenin hiçbir mantığı yoktur. Söylersen böyle yersin golü işte. Rakip takımlar, olmayan penaltıyı çaldırabiliyor veya çıkmaması gereken kartı çıkartabiliyor. Sami Yen ise rakipler için cehennemden öte, halk konseri tadında bir panayır yerine dönmüş durumda.
Herkes kendi halinde çalıp söylerken, arkada kimsenin ilgilenmediği top oynayan çocuklar. Manzara budur.
Galatasaray yönetiminin de bunda payı var. Kapalı'nın önündeki camların boyunu uzatmak hangi mantığın ürünü acaba? Sahadan koptukça kopuyoruz. Camlara dokunmak yasak. Yani resmen rakibe rahatlık sunuluyor. Rakip bu sayede, puan aldığı zaman dalga geçer gibi 3lüsünü çeker veya GS formasını ters giyip, tribüne bakış atar. Şaşırmamak lazım.
Tribünün ise yönetime karşı olmayacağı Şardan'a duyulan sevgiden belli olmuştur. Aynı hoşgörü Canaydın'a gösterilmemişti.
Haftaya Bursa deplasmanından puan kaybı çıkarsa, seçim çalışmaları başlar diye düşünüyorum. Yine de Bursa deplasmanından daha önemli olan şey çarşamba günkü olağanüstü divandır. Bursa deplasmanı her sene var ama olağanüstü divan gerçek anlamda 40 yılda bir oluyor. Çarşamba-cuma maçlarından sonra uğursuz kasım ayının sona erecek olması şimdilik teselli.
Etiketler:
futbol,
Galatasaray,
manisaspor
Çarşamba, Ağustos 26
Sezer Köyünün Başında

Galatasaray, Manisaspor ve Sezer-Ufuk üçgeninde haftalardır dönen transfer haberleri yavaş yavaş son buluyor. Sezer Öztürk takımda kaldı. Geçen sene yılın futbolcusu seçilen, takımını Süper Lig'e çıkaran, kaliteli bir topçu Sezer. Kendisi aynı zamanda takım kaptanı. Ama sezon başlayalı 3 hafta olmasına rağmen henüz bir maça çıkamadı. Galatasaray'da Elano'nun yedeği olacaktı, Manisaspor'da kaptanlığa devam edecek.
Sezar, Roma'nın ikinci adamı olmaktansa, Roma'nın köyünün kralı olmayı tercih ederdi. Sezer de aynısını yaptı. Sonuçları 1-2 sene sonra ortaya çıkar. İzlemedeyiz, zaten izlenecek topçulardandır.
Etiketler:
anadolu futbolu,
manisaspor,
sezer öztürk
Çarşamba, Nisan 22
Mesafe 30 Dakika, Maç 90 Dakika



Ferhat Kiraz'ın golden sonra yıkılan Karşıyaka tribünlerinin sesini dinleyişi....
Genelde tribünden çıplak gözle izlediğim maçların yorumunu yapıyorum. Ama bu hafta izlediğim Karşıyaka-Manisaspor maçını es geçersem içim rahat etmez. Bu maç hakkında birşeyler karalamak şart diye düşünüyorum.
Maçın öncesi zaten yazılmak için neden oluşturmuştu. Ama maç ve tribün kalitesi bunu iyice perçinleştirdi. Bu sezon bu ligde birçok maç izledim. İkinci yarıda televizyonun verdiği her maçı izledim. Ve bu maç kesinlikle sezonun en güzel 3-5 maçından biriydi. Tribün olarak ise Karşıyaka tribünü tabiri-i caizse tezahürat yapmadı, kustu. Süper Lig'i de katarsak sezonun en iyi tribün performansıydı.
Tribünün bu şekilde olmasının nedenleri vardı. Manisaspor ile ilk yarıda oynanan maç nedeniyle Karşıyaka tribünleri bu maça bilenmişti. Hatta Manisaspor tribünü o kadar yanlış işler yaptık ki yıllardır dostluk sürdürdükleri Sakaryaspor ve Göztepe tribünü onlara sırt çevirdi. Sakaryaspor'un bunu yapması normaldi ama Karşıyaka'nın düşman kardeşi Göztepe'nin ezeli rakibinin yanında yer alması gayet şaşırtcıydı. Göztepe forumlarında sık sık "Manisaspor gibi dostum olacağına Karşıyaka gibi düşmanım olsun" lafları yazıldı.
Manisaspor taraftarının İzmir'e girişi sırasında olaylar patlak verdi. Otobüsler taşlandı. Karşıyakalıların yanında bazı Gözetepeliler'in de bu taşlamalara katıldığı söylendi. Atatürk Stadı'na zor geçen saatlerden sonra girebildi Tarzanlar. Oysa iki şehir arasındaki mesafe 30 dakika civarındaydı.
Karşılaşma Alsancak Stadı'nda oynanacaktı ama federasyon maçı Atatürk'e aldırdı. Bu da Karşıyakalılar'ın tepkisini çekti. Bu tepki maç günü Karşıyakalılar'ın daha hırslı olmasına neden oldu. Stadyumda 15.000 kişi ilk dakikadan itibaren inanılmaz bir tezahürata başladı. Ölüm marşıyla başlayan, Haydi Söyle ile Kaf-Sin- Kaf çekmelerle devam eden ilk 45 dakika boyunca zaman zaman spiker Murat Ünlü'yü duymakta zorlandık. Bu 15.000 kişinin Alsancak'ta olsaydı herhalde spikere ihtiyaç kalmayacaktı.
Saha içine gelirsek, Manisaspor kazanırsa şampiyonluğunu kutlayacaktı. Karşıyaka hem Play-Off şansını devam ettirmek hem de rakibinin kendi şehrinde, kendi stadında kutlama yapmasına engel olmak istiyordu. Ligin en az gol yiyen takımı ligin en çok takımına karşı. İç sahada 1 kez yenilen Karşıyaka deplasmanda en çok kazanan Manisaspor'a karşı. Dengesiz iki takımın dengeyi bozma çabası. Üstelik sezonun ilk maçı da 2-2 sona ermiş.
Maça seyirci desteğiyle hızlı başlayan Karşıyaka oldu. Hatta tribün Manisaspor'un üzerine çöktü diyebiliriz. Ama gol yollarından sezon başından beri yetersiz kalan Karşıyaka bu geleneğini sürdürdü. Eser Yağmur son vuruşlarda yetersiz kaldı. Taha'nın şutları zayıftı. Cihan, ilk yarıda kendisini Ankaragücü'nün transfer listesine taşıyan yaratıcılığından uzaktı. Tıpkı son 10 haftadır olduğu gibi. Ve bu dakikalarda Karşıyaka'da parlayan iki futbolcu vardı. Sol tarafta Ferhat ve geride Aydın. Manisaspor'un sayıca az olan ama hızlı ataklarında yerinde müdaheleler yapan Aydın erken yenilecek bir golü defalarca önledi. Karşıyaka'nın 91 doğumlu ve 91 numaralı sağ kanat oyuncusu Rıdvan'ın eski Galatasaraylı Ferhat'ı zorlamaları, Aydın-Fuat'ın Rafael ve Muhammed ile mücadeleleri , Sezer ve Nizamettin'in Taha ve Cihan ile yaptıkları orta saha savaşı izlenmeye değerdi.
İkinci yarıda ilk defa Manisaspor tribünün sesi duyuldu. Çünkü Karşıyaka tribünü golün gelmemesi nedeniyle motivasyonunu kaybediyordu. Ara ara ağırlığını koyuyordu yine de. Ligin C.Ronaldo'su olan Zafer Demiray da oyuna girince Karşıyaka iyice hareketlendi. Maçın 74.dakikasında Taha'nın pasında Ferhat topu filelere yolladı. İki sol ayaklı futbolcunun hazırldaığı gole bir solak olarak ben de baya sevindim.
Maçın bitmesine 15 dakika vardı. Karşıyaka'ya gol atmak da zor. O zaman aynı oyun devam ederse Manisaspor puansız ayrılır. Düşüncemiz buydu. Ama Karşıyakalı futbolcular genç takım olmasının dejavantajını yaşadılar. Maçın normal süresinin bitmesine 5, uzatmalarla beraber 10 dakika kala topu rakip köşe gönderinin civarında saklamaya çalıştılar. Kendini yere bırakıp sakatlanmış numarası yapmaktan daha ahlaklı bir çabaydı ama çok erkendi. Orada yaşanılan top kazanma mücadelesi iki kırmızı karta neden oldu. Serkan İrdem ve Kalabane oyundan atılan isimler oldu. Gol yememek isteyen takımın forveti, atmak isteyenin de stoperinin oyundan çıkması gol atmak isteyenin avantajı olur. Bu da öyle oldu. Çünkü ileride top tutamayan Karşıyaka üstüne haldır haldır gelen bir Manisaspor bulacaktı. Keza son dakikada topu önüne alan Sezer 40 metreden attığı golle maçın skorunu belirledi.
Manisasporlu faraftarların gole sevinçleri, 74.dakikada çıkan sesin çok altında kalsa da İzmir'e etkisi daha fazla oldu. Bir paragraf da Sezer'e açalım. Ligin en iyi topçusu olduğunu tartışmaya gerek yok. 1985 doğumlu ve İstanbul'a gelmesi gereken bir isim. 3 büyüklerin ona uzak kalması ise şaşırtıcı. Manisaspor'dan Hakan Balta'yı, Burak Yılmaz'ı, Holosko'yu, Selçuk'u büyük paralarla alan takımlar Sezer için niye çaba sarfetmiyorlar hakikaten ilginç.
Maç 1-1 sona erdi. İlk maç 2-2 bitmişti. Goller Ferhat ve Sezer'den gelmişti. Yine Ferhat ve Sezer attı. İki takım da bu sene birbirlerini yenemedi. Türk futbolu ise birbirine 30 dakikalık uzaklıkta bulunan iki takım arasında başlayan yeni bir rekabet kazandı.
Etiketler:
anadolu futbolu,
karşıyaka,
manisaspor
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)