Perşembe, Nisan 1

Galatasaray Türkiye'dir


Bu lafı Adnan Polat kullandığı zaman popülist bir söylem sanmıştım. Taraftarın gönlünü hoş etmek için söylenen, camianın gücünü hissetirmek için ağızdan çıkan bir laf. Tutarlı veya destekli bir laf değil. Ama güçlü bir laf. Tezahüratlara bile konu oldu, herkes çok beğendi. Ama benim içime pek sinmemişti.

Galatasaray kongresinde yaşananların halini görünce bu lafın ne kadar doğru olduğunu anladım. İki kısa bağlantı kurmadan önce Galatasaray ve Lise hakkında bir iki cümle söylemeliyim.

Galatasaray Lisesi mezunu değilim. Okulun bahçesine 4-5 kere anca girmişimdir. Okulun içine yani koridorlara sadece 1 kez girebildim. (Hazar sağolsun). Galatasaray tribününe kaç kez girdiğimi yazmama gerek yok herhalde. Fakat buna rağmen tribündeki genell anti-lise görüşünü savunamadım hiçbir zaman. Liselilere veya yeni söylemle lisecilere karşı olan zihniyetten olmadım. Çünkü Galatasaray'ın diğer kulüplerden farkının birinci ve belki de tek nedeni lisedir.

İstanbul takımları arasında çok kesin ayrımların olduğuna inanmıyorum. Ama Galatasaray'ın biraz daha farklı olduğunu kabul etmek lazım. Bu "biz farklıyız" ukalalığından kaynaklanmıyor. Sonuçta kitlelere malolan bir okul takımından bahsediyoruz. Kuruluşu ve gelişimi hem Fenerbahçe'den hem Beşiktaş'tan daha farklı bir şekilde gerçekleşmiş. Köyünden dışarı çıkmamış Galatasaraylı'nın Fenerli dostuna "biz aristokratız, kültürlüyüz" diyerek üstünlük kurmaya çalışmasının temelinde Lise yatar.

Fakat Lise'nin yavaş yavaş eski halinde olmadığı bir gerçek. Küçük düşünen liseciler var düşüncesine katılmıyorum. Ama Galatasaray'ı düşünmeyen liseliler olduğunu bu seçimde bir kez daha (belki de ilk defa) anladık. Artık Galatasaray'dan daha önemli şeyleri olan insanların bu seçimlerde oy kullandığı gerçektir.

Bu yazıyı yazma nedenidir kendisi de liseli olan Mehmet Demirkol'un kongreden sonra Twitter'da yazdığı "şu liseli/liseci martavalı da böylece tarihe karışmış oldu. hadi başka bir yalan bulalım da peşine düşelim." cümlesi. Tarihe not düşelim. Galatasaray kongresi 2000'lerin Türkiye aynasıdır.

Üniversite'den yeni mezun oldum sayılır(2 sene). Şu an iş arayan bir kuşağın içindeyim. Çok şükür ki ben çalışan kesimdeyim. Ama çevremde sürekli iş arayan akranlar var. Umutsuz olanların oranı çok yüksek. Ve bu zamanda en çok duyulan cümle, "Boşuna okuduk abi, en önemli şey çevre/torpil. Tanıdık bulmak lazım." Haklı oldukları bir gerçek. Ama devlet kurumu dışında yapılan olaya torpil demem ben. Adam kendi şirketine güvendiği, bildiği adamı alır. Bundan daha doğal bir şey olamaz. O nedenle birinin çevresini geliştirmesi veya bağlantılar kurması aslında yadırganmamalı. Ama Galatasaray gibi işin işine milyonların gönlünün girdiği yerde bu olamamalı.

Adnan Öztürk'ün bu kadar oy olmasını aklım almıyor. Bu satırlardan Adnan Polat'ı çok eleştirdim. Allah yazma kuvveti versin, daha çok eleştiririm işallah. Ama şu seçimde Polat'ın daha çok oy olması gerekiyordu. Bu kendisinden değil rakibinden kaynaklanıyor. Adnan Öztürk'ün hiçbir artısı, geçmişi ve projesi olmadan bu kadar oy alması sadece Adnan Polat muhalifliğiyle açıklanamaz ki, bu muhalif kesimin payını da yadsımamak lazım.

Eski futbolcular, sporcular, eski başkanlar, Polat'ın tabir-i caizse temizlediği kişiler Öztürk'ün yanında yer aldı. Orada ben aday olsam bana bile oy verecekti o insanlar. Adnan Polat'ın klübü popülist yönettiğini, mali durumu sanıldığı kadar düzeltemediğini, istikrarsız ve çalkantılı bir futbol takımı yarattığını, büyük bir riske girdiğini düşünüyordum. Bu nedenle çok eleştirdim. Ama şu çıkan tablo, Polat'ın camia içinde iyi çalıştığını gösteriyor. Demek ki nemalanmaya çalışanları uzaklaştırmış kı kendisine bu kadar muhalefet çıktı. Bu durum bile Türkiye'dir Galatasaray lafına bir işarettir ama konu dağılmadan biz Lise'ye dönelim.


Adnan Polat'a en çok oy çıkan sandıklar, dinazor diye tabir edilen kesimin oy kullandığı sandıklardı. Yani tribün insanının yakışıksız ithamlarda bulunduğu "bunak" dedikleri insanlar. Oysa iki kesimde aynı paralel de buluşmuş ve Polat'ı desteklemiş. Fakat genç liseliler tercihini Öztürk'ten yana kullandı. Benim tezim tamamen gelecek kaygısı taşıdıkları için bu tercihi yaptıklarıdır.

Bahsedilen gelecek Galatasaray'ın geleceği değil, Lise'nin geleceği de değil, kendi gelecekleri. Galatasaray Lisesi'nden mezun olmaya başlayan kesim artık Lise'nin tornasından geçenler değildir. Lise'de bulundukları sene sayısı sadece 4. Bu insanlar artık mevcut siyası iktidarın ve daha öncesinin yarattığı bir düzende doğup büyüdüler, sonradan Lise'ye girdiler. Aileler bile çocukları Lise'ye girmesini isterken eskiden "kültürünü alsın" diye düşünmüyor. "İleride abiler ablalar kollar çocuğu açıkta kalmaz" zihniyetindeler.

Fırsatçılar, fırsat yaratmak istiyorlar, çevre genişletmek istiyorlar. Bu sayede büyümek istiyorlar. Kısa yoldan, sağlam tanıdıklarla. Bu istekleri nedeniyle onları suçlayamam. Bu istekleri nedeniyle Adnan Abi'ye oy vermeyi tercih ediyorlar. "Onun yanında olalım, Lise'den abimizdir, bize yardımı olur, bugün ona destek oluruz, yarın o bize destek olur." diye düşünüyorlar. Kulübe üye olmaları da çok kolayken bir oy atmanın lafı bile olmaz. Galatasaray Spor Kulübü düşündükleri bir şey değil. Bunun için suçlanamazlar.


Toplantılarda, kokteyllerde birbirlerine, yarattıkları iş fırsatlarını ve hatta Fransa'da yattıkları kızları Galatasaray'dan daha fazla konuşup tartışıyorlar. Kendilerine uzak olan Adnan Bey'i pek tercih etmiyorlar, büyükleri Adnan Abi her zaman yanlarında olacaktır.

Sözü bağlayalım. Türkiye, fırsatları değerlendirme ülkesi. Galatasaray'da Türkiye olduğuna göre fırsatçılık artık kongreye kadar girmiştir. Bu doğaldır. Bunu engellemek gerekir. Ne yazık ki Galatasaray Lisesi misyonunu tamamlamıştır. Bu demek değildir ki halka açılsın, herkes üye olsun. Ama dışarıya karşı takınılan tutucu tavır artık Lise içinde de uyugulanmalıdır. Galatasaray Türkiye gibi olmasın. Batı'ya açılan pencere farkını korusun.

Bu blogu kimse okumazken Galatasaray Lisesi'nden okuyanların olduğunu biliyorum. Liseliler'in çok iyi bir grup olduğunu biliyorum. Akıllı, zeki, temiz insanlar. Ama işin içinde bir sevda var. Bazılarının hayatlarını adadığı birşeyden bahsediyoruz. Bunu kullanmasın kimse. Benim tek istediğim bu.

Son olarak; Liseyi liseli olmayan biri olarak hala çok seviyorum.

3 yorum:

Erdem Karakuş dedi ki...

Seçimde Adnan Öztürk'ün aldığı oy bana da çok garip geliyor. 2006 yılında Özhan Canaydın rezil bir yönetime ve olmayan projelere rağmen yeniden başkan seçilirken, Yiğit Şardan birsürü projesine ve sağlam duruşuna rağmen seçilememişti. Burada liseli olmanın farkı çok net belli oluyor malesef.

somanytimes dedi ki...

Adnan Öztürk'ün aldığı oyu açıkçası sadece lisecilikle açıklamak da mümkün değil kanımca.Sarıgül'ün oğlunu listeye alması bile,birçok Adnan Polat sempatizanı açısından oy vermemek için geçerli bir sebepti.Ayrıca Adnan Öztürk belki medya önünde çok göz önünde olmamasına rağmen kongre üyeleri arasında gerçekten etkili kulis faaliyetlerinde bulundu.

buriel dedi ki...

Ayrica ufak bir ekleme, genc liseli uyelerin aidatlarinin Adnan Ozturk tarafindan odendigi gerek yakin cevremden gerek basindan duydum. Bu da Adnan Ozturk bizim abimiz tezini destekliyor, yani yarin destek olur degil, bugun secimlerde destek olmus iste.