Öncelikle yaptığım enayiliği anlatarak maç yazısına başlamak istiyorum. Dün sabaha karşı işten çıkmadan önce tamamen tesadüf eseri olarak fazladan maç bileti olan bir çocukla muhabbet ettik. Bileti 50 liradan verebileceğini, 100 liraya başkasına satmayı düşündüğünü ama o kişiden ses çıkmadığını söyledi. Ben direk atlayarak tamam dedim. Tamam dedikten 1-2 dakika sonra aklıma iki kötü anı geldi. Birincisi Nisan 2007'den bir Beşiktaş maçı. Kombinesi olan bir arkadaş rahatsızlanmıştı, ve ondan bileti alarak maça gittim ben de. Bu bir kupa rövanşıydı, İnönü'de 1-0 kaybettiğimiz maçın ardından Tümer ile öne geçmiştik. Maç boyu akıl almaz goller kaçtı, uzatmalarda henüz o sene "Mert" olan Nobre skoru eşitledi. Toplasan Saraçoğlu'nda izlediğim 20 maçtan açık ara en moralimi bozan maçtı. Dokunsalar ağlayacaktım o gece...
***
Bir tanesi de geçen sene. Neşeyle Bursa'nın Galatasaray'ı yendiği maçı izleyip Kayseri maçını izlemek üzere yola koyulmuştuk. Püf nokta yine son dakikada ekstradan kombine bilet bulmamdı. Aghahowa'nın taklalarını izleyip dönmüştük... Bu iki olayı düşündüm bir an. Özellikle Beşiktaş maçı kafamı çok karıştırdı. Saçma bir totem olacaktı, her zaman maça gitme fırsatım olmuyor, üstelik sezonun en önemli derbisi, üstelik makul fiyata bir bilet... Gitmek için dünya kadar sebep var. Ben gitmemeyi seçtim.
***
İlk 11'leri görünce Beşiktaş'a siddinsene gol atamayız bugün diye geçirdim içimden. Kaş sağ bek, Toraman ön libero, sol kanadı çift bekle kapatmış Denizli, Almanları ortaya almış, top oynayabilecek biraz Tello, ileride yalnız Bobo. Bu oyun planında Beşiktaş'ın değil gol atması pozisyona girmesi bile imkansızdı, nitekim öyle de oldu. İkinci yarıda baskılı olduğu dönemde bile pozisyonu yok Beşiktaş'ın. Fenerbahçe'nin ne yapacağı nasıl oynayacağı belliydi, önemli olan Mustafa Denizli'nin hamlesiydi, bence kaybetti. Erken gelen gol, oyunu Beşiktaş'a çevirir diye düşünmedim açıkçası. Çünkü Beşiktaş'ın ileri gidecek hali yoktu. Yine Fenerbahçe atakları gelişti. Her derbi öncesi vamos diyerek bağrıma bastığım Guiza 12.dakikada boş kaleye atsaydı topu, maç orada biterdi. Yine Alex'in karşı karşıya kaçırdığı pozisyon akıllara zarar. Bir Galatasaray maçında değil normal gol pozisyonları, abuk subuk toplarımızın girdiğini düşünürsek, bence iki derbi arasındaki en büyük fark budur.
***
İkinci yarıda bir Yusuf, ya da Holosko bekliyordum. Uğur girdi oyuna. 45-55 arası ilk yarıdan farksız, yine Fenerbahçe'nin domine ettiği bir oyun. Ama o presin ve mücadelenin de 60'tan sonra Özer, Alex ve Emre'nin olduğu bir orta sahada sıkıntı yaratacağı belliydi. Uğur'un girmesiyle Beşiktaş'ın ayağı biraz düzeldi sadece. Topa daha çok sahip oldular, pozisyon üretmeleri için ise yeterli değildi bu değişiklik. Bu dakikalarda Lugano'nun Beşiktaş lehine penaltı olması gereken pozisyonunun verilmediğini söyleyelim. Sakin kalması gereken ve önde olan Fenerbahçe yanılmıyorsam Bobo'nun penaltı kaçırdığı pozisyon öncesinde 4'e 2 yakalandı. Bilica'nın deplasmandaki kupa Bursa rövanşı, içerideki Bursa maçı ve bu maçla birlikte ceza sahası içinde üçüncü kontrolsüz girişi. Tali yoldan anayola çıkan kamyon gibi. Gol yemeyen bu özverili ikiliyi yönetimin ve Daum'un bozacağını zannetmiyorum. O yüzden dün penaltı noktasındaki inşaat çalışması nedeniyle bu oyuncunun Fenerbahçe'ye yakışmadığını ve gönderilmesi gerektiğini düşünen Fenerbahçeliler çok ümitlenmesin. Ceza sahası dışında ise yaptığı gereksiz hareketler malum. Lille maçında yediğimiz gol öncesi yaptığı faul taç çizgisinin bir kaç metre içindeydi, ve inanılmaz gereksizdi. Sanırım cezalı duruma düştü ve haftaya oynamayacak. Bu saatten sonra kimin oynayacağı çok önemli değil.
***
Bobo atacağı köşeyi çok belli etti. Üstelik yavaş vurdu. Sevilla uzatmalarını saymazsak, ben maç içinde Volkan'ın değil penaltı kurtarmak, aynı köşeyi tahmin ettiğini bile hatırlamıyorum Fenerbahçe kariyerinde. Bu penaltı gol olsaydı, Mustafa Denizli Fenerbahçe'yi kolaylıkla mağlup edebilirdik demiş, ikinci yarıda kolay yenilen bir takım demiş Fenerbahçe için. Bu kadar kolay yenilen bir takım karşısına neden 8 tane savunma ağırlıklı oyuncuyla çıktığını da kendisi açıklar bir zahmet. Mehmet Demirkol Denizli'nin oyun stratejisi için doğru dedi, bir an için yanlış mı duydum diye düşündüm, tek yanlış adam adama markaj imiş. Buraya eyvallah, Saviola'nın peşine Ümit Özat'ı takmış adamdır Denizli, ama Beşiktaş'ın dünkü oyun planı için doğru demek çok ilginç. Üstelik Mehmet Demirkol diyor bunu. Eğer aynı fikirde olan bir Beşiktaşlı varsa, mağlubiyete üzülmeye hakkı yok.
***
İlk paragrafta bahsettiğim maçta maçın yıldızı Selçuk Dereli idi, sabah çıkıp Hüseyin Göçek'i eleştirdi canlı yayında, kendisini de biliyoruz. Dünkü maçta da Göçek maçın önüne geçti. Aradaki fark maçın 90 dakika sürmesiydi, yine de gitmediğime pişman değilim. Hatta utanmasam o sayede beraberlik golünü yemedik diyecem. Göçek kadar kadar tartışılması gereken bir başka adam da Serkan Gencerler, üç kırmızı kartı da o çıkarttırdı.
***
Bu hafta medyada gergin haberler çıkacak. Beşiktaş federasyondan şikayet edecek, Galatasaray Bursa'ya yatar diyenler olacak, 6 yıl önceki Trabzonspor maçını hatırlatan Galatasaraylılar cevap verecek bunlara. Bursaspor, son 4 haftada, deplasmandaki iki maçından birinde hükmen galip, diğer iki maçı içeride olmasına ve 1 puan da önde olmasına rağmen bu yolda avantajlı olan biziz.
2 yorum:
"bu yolda avantajlı olan biziz." derken Hüseyin GÖÇEK ve kendini mi kastediyorsun?
hüseyin göçek gibiler varken tabiki avantajlı olan fb
Yorum Gönder