Her zaman övdüğümüz Kore filmleri sadece etkileyici ürünlerden oluşmuyor tabi. Onların da iyileri, kötüleri, vasatları var. Bazıları tamamen sinemanın kendisine katkı sunmak için üretiliyor, bazıları gişe kaygılı.
Chosun Masoolsa ikinci kısma giriyor. Bunu nereden anlıyoruz? Hikayenin işleyişinden. Tipik bir Kore filmi değil. Öyle başlıyor aslında. Zaten yerel efsanelerden beslenen nostaljik bir öykü. Bir şeylerden kaçan ve bunun için köy köy gezen, hatta suratını bile saklayan başarılı bir sihirbazın hikayesi anlatılıyor. Yaklaşık 1000 yıl öncesinin Asya'sında geçen film etkileyici bir girişe de sahip. The Prestige'i, Jack Sparrow'u, Hayyam'ı, Hacivat'ı anımsatır bir şekilde ilerlerken bir anda standart bir Hollywood filmine dönüşüyor.
Derin bir öykü beklerken, kavuşamayan aşıkların hikayesini izlemeye başlıyoruz. Aşıklardan biri prenses. Onun da hikayesi ilk başlarda filme heyecan katmıştı. Kendisi hükümdarla zorla evlendiriliyor ve sarayına gitmek için uzun bir yola çıkıyor. Tabi yanında dev bir ordu var. O yolculuk esnasında prenses ve sihirbaz karşılaşıyor. Bundan sonra da bayıyor... Bu anlarda ordunun komutanı devreye giriyor ve duruşu, sadakati, ilkeleri sayesinde bizi filme bağlıyor. Ama onun katkısı filmi kurtarmaya yetmiyor...
Filmin IMDB puanı da çok yüksek değil. Yine de 6'ya yaklaşmış ve bu beklediğimden yüksek. Hayal kırıklığına uğradık ama buna rağmen Kore sinemasından vazgeçmeyeceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder