Konusu itibariyle izlediğim en ilginç filmlerden biri.
Fakat birçok filmde gördüğümüz talihsizliğe o da düşmüş. İlgi çekici bir konusu var ama sonu zayıf bağlanınca her şey suya düşüyor. Yine de bu mazur görülebilir. Zaten o sonu bağlayanlar 'büyük film' oluyor zatent. Fakat bağlayamamak da sorun değil. Keyifli süre geçirmek de yeterli oluyor.
Night Fare, 80 dakika gibi 'çıtırlık' süresine çok şey sığdırıyor. Aksiyon ve gerilim isteyen için bolca var. Bir 'felsefe' çıkmasını bekleyenler de ucundan az da olsa aradığını buluyor. Gerçi o mesajlarını ve düşüncesini salağa anlatır gibi gözümüzün önüne sokmaya çalışması filmden not kırmamıza yetti.
Birçok film sitesinde türünün 'korku' olmasına şaşırdım. Korku dendiğinde benim aklıma doğa üstü canavarlar, vampirler, biyolojik olarak mutasyona uğramış saldırgan canlılar ve benzerleri geliyor. Belki de benim sınıflandırmam yanlıştır ama Paris sokaklarında bir taksiden kaçan iki gencin macerasına 'korku' demek doğru olmayabilir.
Bu iki gencimiz Chris ve Luc çok korkmuş olabilir. Hayatlarının en korkunç gecesiydi büyük ihtimalle. Bu da benim hoşuma giden bir kısımdı. Tek gecelik, tek günlük veya tek mekanlı filmleri çok seviyorum. O nedenle Night Fare tüm eksikleine rağmen beni ekrana çekti.
Birçok sinema filminin '12.adam'ı olan Paris, bu filmde bomboş sokaklarıyla renk katıyor.
IMDB puanı 5.5 olsa da ben filmi biraz daha fazla sevdim. Arkadaş ortamında kalabalık halinde izlenecek filmlerden. 80 dakikalığına aç bunu, izle, araya muhabbet sıkıştır, fim bitince de PES turnuvası at... Olay budur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder