Cuma, Eylül 16

İkinci Şans



Özcan Deniz için yapılan en bilindik esprilerden biridir. Çektiği herhangi bir film için "Bir öncekinin aynısı" denir. Deniz'in filmlerini hiç izlemediğim için, bu şakaya gülsem de henüz hak verecek kıvamda değilim. Fakat bir şans verdiğim İkinci Şans, bugüne kadar izlediğimiz birçok filmin aynısı gibi duruyor.

Bu tespitteki en büyük payını Issız Adam alıyor. Özetle; çapkın bir şefin hayatının kadını bulması... Neyse ki bu sefer Cemal, (Hünal'a gönderme mi acaba?) dramatik bir sonla uğurlamıyor seyirciyi. Fakat hikayenin giriş ve gelişmesi, ufak nüanslar dışından benzer ilerliyor. Tabi ki Issız Adam'ın bir seviye daha derinlikli olduğunu (yine de yetersiz) kabul etmek lazım.

Varolan 4-5 Özcan Deniz filminden, İkinci Şans'a şans vermemin öncelikli nedeni tabi ki Nurgül Yeşilçay'dı. Her ne kadar Asmalı Konak'tan arkadaşı olan Deniz'in herhangi bir filminde oynamak için kritlerlerini düşürmüş olabileceğini tahmin edebilsek de, yine de burada yer alması önemli bir eşikti. İkilinin, dizinin senaristi rahmetli Meral Okay'a filmin sonunda selam göndermesi de, bizim gibileri tavlamaya yetti. O an, filmin kendisinden daha duygusal geldi bana.

Yeşilçay, Paramparça dizisinden hemen sonra çektiği ve çok benzeşen karakterler arası geçiş yaptığı projesinde müthiş oyunculuğunu gösteriyor. Aslında ne kadar eleştiri konusu olsa da Özcan Deniz de kötü bir oyuncu değil. Onu Aşkın Dağlarda Gezer ve Kolay Para dönemlerinden beri takdir ediyordum. Hatta yönetmenlik için de çok başarısız olduğunu belirtemeyiz. En azından iyi bir ekiple çalışarak, asgari standartları sağlıyor. Fakat senaryo sıkıntılı.

Kalem ortağı Avni Dilligil, hissenin ne kadarına sahip bilmiyoruz. Fakat İkinci Şans, Deniz filmlerinin ikinci bir şans almasını engelliyor. Gerçi klasik sinema seyircisini tavlayabilecek şifreleri katmayı biliyor. Sıradan insanların sıradan hikayelerini olağanüstü bir hikayeymiş gibi anlatmak ve karşı tarafa birkaç klişeden fazlasını söylememek çok yeterli. Hem seyircinin görmek istediğini veriyor hem de onu hafta sonu eğlencesinde boğmuyor. Basit bir konu, harcanmış para sayesinde çok iyi kullanılan kamera, renkler, görüntüler, popüler kültür alıntıları, doğru şarkı seçimi... Bitti gitti...

Yine de basit bir filmin pozitif tarafları da var. Film 2016 yılında çekildi. Türk sinemasının komedi ve korku filmlerinin arasına sıkıştığı bir dönemde, en azından farklı bir konuyu gişeye getirebiliyor. Eh bu da fena bir katkı sayılmaz.

Hiç yorum yok: